Yolsuzluk fetvâcısından yeni zırva...
17-25 Aralık sürecinde etkin bir rol üstlenerek yolsuzluğun kitaba uydurulması veya yolsuzluğa kitapta yer bulma konusunda üstün gayretler sarf eden ve nihâyetinde "yolsuzluk hırsızlık demek değildir" fetvâsını savuran Hayrettin Karaman, bu mesâisinin ödülünü de almıştı bizzat Hadis âlimi Diyânet İşleri Başkanı ve zamanın Başbakanı Erdoğan'dan; 'Yüzyılın İslâm Kültür Hizmeti Onur Ödülü'.
Geçtiğimiz günlerde gazetesindeki köşesinde yeni bir herze savurdu yüzyılın fıkıhçısı:
"Laik-seküler düzenlerde Müslümanların din ve kültürlerini korumaları oldukça zordur. Düzen değişmelidir..."
Yaşlılığın ne kadar etkisi var bilmiyoruz, H. Karaman'ın son yıllardaki performansında.
Fakat artık teneşire bir gaz çıkarımı borcu ancak kalan H. Karaman, bütün hayatını laik-seküler bir düzende yaşadığının farkında değil herhalde yaşlılıktan. Taşıdığı Profesör unvânı da dahil olmak üzere bugün sâhip olduğu şöhreti de laik-seküler bir sistemde edindi.
Başörtüsünün üniversitelerde yasak olduğu yıllarda istifa etmeyi aklından bile geçiremeyen, hiçbir başörtüsü protestosunda yer almayan H. Karaman'a bugün "laik-seküler düzen değişmelidir..." cümlesini kurduran cesâret, 14 yıllık AKP iktidarına yaptığı payandalık hizmeti olmalı. Veya 17-25 Aralık sürecinde iktidara verdiği desteğin açık kalan câri hesap gibi bir kısmının daha vadesinin yeni gelmesi...
"Laik-seküler düzenlerde Müslümanların din ve kültürlerini korumaları oldukça zor"muş Hayrettin Karaman'a göre...
Müslümanlar hangi kültürlerini koruyamıyor laik-seküler düzende ve düzenin değişmesi gerekiyor acaba?
Buna açıklık getirmiyor Karaman, Müslümanların kültürlerinin ne olduğuna dâir bir izahı da yok.
Karaman'ın Müslümanların kültüründen kastı vakıf kültürleri mi meselâ, ya da yardımlaşma kültürleri mi, yoksa şehir kültürleri mi?
Uzatılabilir bu meselâ soruları.
Fakat Karaman'ın derdinin bunlar olmadığı açık. Karaman'ın derdi 'Başkanlık sistemi'ne destek vermek, daha doğru bir ifade ile Erdoğan'ın Başkanlık sistemine destek vermek, yoksa derdi kültür değil.
Fantezilerini bile gerçekleştirecek kadar özgür olan Ensar Vakfı'nın Karaman şubesindeki öğretmenlerin çocuk tâcizleri, Ensar Vakfı'nın Bitlis şubesindeki kadın tecâvüzleri konusunda kültürel yozlaşma endişelerini ve hayıflanmalarını yazmayan Karaman'ın, bugün hangi kültürün yaşanamadığından da bahsetmesi gerekiyor.
14 yıllık AKP iktidarı döneminde tecâvüz vakalarının misliyle artması da pek alâkadar etmiyor Karaman'ı.
Fırat'ın kenarındaki koyunun âkıbetinden de haberdar değil...
'Günah işleme özgürlüğü'nden bahseden milletvekillerine söyleyecek bir sözü de yok yüzyılın fıkıhçısının...
Erdoğan'ın mesajının ayakta dinlenmesi gibi bir tabasbustan ve tapınmadan da rahatsız değil fıkıh profesörümüz...
Daha birkaç gün önce İsrail askerleri tarafından öldürülen Sara Tarayira isimli Flistinli hâmile kadını da görmedi Karaman, çünkü İsrail ile ilişkileri düzeldi râm olduğu iktidarın.
Fakat yine de Müslümanların kültürlerini yaşamalarının laik-seküler düzende zorluğundan dem vurarak düzenin değişmesini teklif ediyor.
Çünkü laik-seküler hukuk düzeninde yolsuzluğu meşrûlaştıran fetvâları veremeyecek ve karşılığını alamayacak bu fetvaların.
Kültür kavramı hiç bu kadar sakil durmamıştı uzun zamandır kimsenin ağzında H. Karaman'ın ağzında durduğu kadar...