Yok ederek yaratmak!
"Binleri kurtarmak için yüzleri feda etmek" geçmişte çoğu kez siyasetin odağını oluşturan bir yöntemdi. Taht kavgalarında binlerce insanın birbirlerini boğazlamaması için, tahta önce el koyanın taht üzerinde hak iddia eden rakibinin başını büyük bir görev aşkıyla vurdurması bundandı.
Fransız ihtilalinin önemli simalarından Mirabeau, ünlü varlık vergisini savunduğu nutkunda şöyle diyordu: "İki asır bozulma ve eşkıyalık, krallığın içine düşüp batmak üzere olduğu uçurumu kazdı; bu korkunç uçurumu doldurmak gerek. O halde, işte Fransız mülk sahiplerinin listesi; daha az yurttaşı kurban etmek üzere en zenginlerin arasından seçiniz. Ama seçiniz; zira tüm kitleyi kurtarmak için, bir küçük sayının ölmesi gerekmez mi? Haydi, bu iki bin itibar sahibinin (notables), açığı kapatacak imkânları vardır. Maliyenize intizamı, krallığa sükûn ve refahı iade ediniz... Vurunuz, bu kötü zebihaları (kurbanlıkları) acımasızca kurban ediniz."
Napolyon'un Akka önlerinde mukavemet gördüğü için değil, ordunun kurtulması uğruna hasta askerlerini tereddütsüzce zehirletmesi, tarihi bir olgudur.
Bu emri alıp da tereddüt eden ordu baştabibine general; "Ben, şu kadar yüz oğlumu, geriye kalan şu kadar bin oğlum kurtulsun diye zehirletiyorum! Size ne oluyor" demiştir.
Bütün bu eylem ve düşüncelerin temelinde 'yaşam, doğuştan var olan bir çatışma gücü tarafından biçimlendirilir' felsefesi vardır. Lorenz'in kendi deyimiyle, "Kötülük iyi işlere de yarayabilir."
Dostoyevski, Suç ve Ceza'sının kahramanı Raskolnikov'un işlemeyi planladığı cinayet öncesinde kendini cinayete ikna etmek için, içinden geçirdiklerini şöyle anlatır:
Yardım eli uzatılmadığı için boşu boşuna harcanıp giden körpe güçler var... Kocakarının paralarıyla yapılması ve düzeltilmesi elde olan yüzlerce, binlerce hayırlı iş ve girişimler var... Öldür kocakarıyı, al parasını; sonra da bu parayı tüm insanlığın, herkesin yararına harca!.. Sen ne dersin bu işe, yapacağın binlerce hayırlı işle bu ufacık cinayet unutturulamaz mı?.. Bir hayata karşılık kötü yola sürüklenmekten, mahvolmaktan kurtarılacak binlerce hayat!.. Hem toplumun dengesi içerisinde bu veremli, bu aptal, bu huysuz kocakarının yaşamının ne değeri olabilir ki?.. Herhalde bir bitin, bir hamam böceğinin hayatından daha değerli olmasa gerek! Hatta belki olanlar kadar bile değeri yoktur.
Bir yanda değersiz, insanlığa yarardan çok zararı olan, niçin yaşadığını kendisi de bilmeyen, ölümün eşiğinde bir tefeci kocakarı; öte yanda yardım görmedikleri için boş yere harcanan körpe güçler... Evet bir tek ölüme karşılık, binlerce hayat kurtulabilir."
Rus İşçiler Birliği'nin yayın organı olan Golos Truda'nın (Emeğin Sesi) Bakunin'in "Yok etme tutkusu da yaratıcı bir tutkudur" sözünü, gazetenin adının altına yerleştirmiş olması, bu felsefenin etkilerinin ne denli derin olduğunu göstermektedir. İnkar edilse de Marks'a ait olduğu anlaşılan şu görüş "yok etme ile yaratma" arasındaki ilişkinin devrimci eylemdeki yerini belirlemesi açısından oldukça ilginçtir: "Bir Avrupalıyı öldürmek bir taşla iki kuş vurmaktır... Geriye kalan ölü bir adamla, özgür bir adamdır." Özgür adamı ölü adamın varlığına bağlayan mantık, proleterin özgürlüğünü burjuvanın ölümüne bağlayan mantıkla aynıdır. Bu kültürde "kötülük iyi işlere de yarayabilir."
Var etmeyi birilerinin yok edilmesine ya da birilerini diriltmeyi, diğerlerinin ölümüne bağlamak, çelişki içinde bocalamaktır. Bu düşünüş tarzı materyalist, nihilist ve Jakoben bir zihniyetin ürünüdür. Nitekim terörist 'Ölümüm zaferimdir, benim ölümüm toplumun dirilişidir' diye bağırırken tam da bu zihniyeti ifşa etmiş oluyor.
Esas olan, yok olmadan ya da yok etmeden birlikte var olmayı ve yaşamayı öğrenmektir! Doğrusu budur!