YÖK Başkanı Özvar’dan vakıf üniversitelerine 'ücret' uyarısı

YÖK Başkanı Özvar’dan vakıf üniversitelerine 'ücret' uyarısı

Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, vakıf üniversitelerine 'ücret' uyarısı yaptı. Özvar, "Öğrencilerimizin okuma arzusunu gerçekleştirecek gerçekçi ücret politikası belirlemelidir." ifadelerine yer verdi.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, “2030'a Doğru Yükseköğretim Vizyonu” toplantısında, vakıf üniversitelerine "ücret" uyarısı yaptı. Özvar, “Bütün üniversitelerimiz ekonomik zorlukların yaşandığı bu dönemde paralı okumak durumunda olan gençlerin, üniversiteye erişimine engel olmayacak bir ücret politika izlemeleri, önemli hususlardan biridir. Bilhassa vakıf üniversitelerimiz, öğrencilerimizin yükseköğretim okuma arzusunu gerçekleştirecek gerçekçi bir eğitim öğretim ücretleri politikası belirlemek zorundadır" dedi.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nde (İKÇÜ) düzenlenen “2030'a Doğru Yükseköğretim Vizyonu” toplantısına katıldı.

Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi ve Kıbrıs üniversitelerinden 43 üniversitenin rektör ve üst düzey temsilcilerinin katıldığı toplantının açılış konuşmasını YÖK Başkanı Özvar yaptı.

özel üniversitelerin kar amacı gütmemesi gereken kurumlar olduğunu hatırlatarak ücret uyarısında bulundu.

“YÜKSEKÖĞRETİMDE KÜRESELLEŞME EĞİLİMİ DEVAM EDİYOR”

Yükseköğretimin küreselleştiğini belirten YÖK Başkanı Özvar, şunları söyledi:

“20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yükseköğretim sadece kısıtlı bir kesime hitap eden, seçkinci bir kurum olmaktan çıkmış, toplumun geniş kesimlerine ulaşmaya başlamıştır. Bu süreç yüksek öğretimin dünya genelinde küreselleşmesine öncülük etmiştir. Günümüzde dünya genelinde yaklaşık 250 milyon öğrenci yükseköğretime devam ederken bu sayının 2030 yılında 380 milyona tahmin edilmektedir. 1975 yılında başka ülkelerde eğitim gören öğrenci sayısı yaklaşık 800 bin iken son 50 yılda bu sayı 8 kat artarak 2022 yılı itibariyle 6.3 milyona ulaşmıştır. 2025 yılında bu sayının 8 milyona çıkması beklenmektedir. Bu rakamlar, yükseköğretimde küreselleşme eğiliminin devam etmekte olduğunu gözler önüne sermektedir. Yükseköğretimin küreselleşmesiyle beraber, bu sektörde yaşanan sınamalar ve zorlamalar toplumun sınırlı bir kesimini etkilemekten çıkıp bütün ülkeye hatta daha geniş coğrafyalara tesir edecek bir mahiyet kazanmaya başlamıştır. Bu nedenle yükseköğretimin sadece hali hazırdaki durumunu değil, yakın gelecekte alabileceği şekilleri bugünden ele almak ehemmiyet arz etmektedir.”

TÜRKİYE'DEKİ ÖZEL ÜNİVERSİTELERE AVRUPA VE AMERİKA'YI ÖRNEK GÖSTERDİ

Eğitim ücretlerine değinen Özvar, şöyle devam etti:

“Hızla gelişen teknoloji, ikim ve çevre sorunları, toplumsal ihtiyaçların değişimi ve ekonomik dönüşüm ile yeni becerilere yönelik beklentiler bütün dünyada eğitim anlayışını yeniden şekillendirmektedir. Önümüzdeki yıllar, yükseköğretimde önemli fırsatların yanı sıra ciddi sınamaları da beraberinde getirecektir. Bunlardan birincisi, dünya genelinde yükseköğretime ulaşmanın ekonomik maliyetlerinin gittikçe yükselmeye devam etmesi. Bu, bir yanda hükümetlerin mali ve sosyal politikalarını olumsuz bir lisede etkilerken diğer yanda inşalar arasında ekonomik eşitsizliklerin artmasına sebebiyet vermektedir. Ülkemizde öğrencilerin, devlet okullarında parasız okuması, devletin en önemli eğitim politikalarından biridir. Vakıf üniversitelerinin başarılı öğrencileri yüzde 100 burslu okutması da takdire şayan bir hizmettir. Bununla birlikte bütün üniversitelerimiz ekonomik zorlukların yaşandığı bu dönemde paralı okumak durumunda olan gençlerin, üniversiteye erişimine engel olmayacak bir ücret politika izlemeleri, önemli hususlardan biridir. Bilhassa vakıf üniversitelerimizin, öğrencilerimizin yükseköğretim okuma arzusunu gerçekleştirecek gerçekçi bir eğitim öğretim ücretleri politikası belirlemek zorundadır. Bu belki de en önemli konuların başında gelmektedir. Avrupa’da ve diğer coğrafyalarda sadece kendi vatandaşları için değil aynı zamanda uluslararası öğrencileri çekebilmek adına eğitim ve öğretim ücretlerinde indirime gittikleri göze çarpmaktadır. Vakıf üniversitelerimizin Avrupa, Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerde faaliyet gösteren özel ve vakıf üniversitelerinin eğitim ücretlerini yakından takip etmeleri gerektiğini kendilerine hatırlatmak isterim.”

“YÜKSEKÖĞRETİMDE KAPSAYICILIK PRENSİPLERİNİ ZEDELEMEDEN ÇÖZÜMLER ÜRETMESİ BEKLENECEKTİR"

Pandemiyle birlikte gelişen eğitim teknolojilerinde kapsayıcılık prensiplerinin zedelenmemesi gerektiğini belirten Özvar, şu ifadeleri kullandı:

“Bütün dünyanın yakından tecrübe ettiği Covid-19 salgını. Bu salgınla birlikte eğitim teknolojileri, üniversitelerimiz daimi gündem maddelerinden biri haline geldi. Dijital öğrenmenin mahiyeti de bu vesileyle değişmeye başladı. Genişleyen internete altyapısı sayesinde daha az gelişmiş bölgelerde eğitime erişim imkanı artmış olmakla birlikte çevrimiçi öğrenme araçlarına eşit erişim sağlamak konusundaki zorluklar unutulmaması gereken başlıklardan biridir. Bununla beraber yeni eğitim teknolojileriyle geleneksel eğitimin dengelenmesi hepimizin önünde önemli bir sınama alarak durmaktadır. Önümüzdeki yıllarda bu teknolojik altyapıların daha fazla kullanılacağından kimsenin şüphesi bulunmamaktadır. Dijital eğitimin artmasıyla birlikte eğitimde kalite standartlarını korumak zorlaşmaktadır. Bunun gibi dijital öğrenim mecralarının akreditasyondan geçmesi gerekmektedir. Bunun yanında bireyselleştirilmiş dijital eğitimin ekonomik maliyetini ve ulaşılabilirliğini hesaba kattığımızda üniversite öğrencilerinden yükseköğretimde kapsayıcılık prensiplerini zedelemeden çözümler üretmesi beklenecektir.”

“VAKIF ÜNİVERSİTELERİMİZ DE KAR ELDE ETME AMACIYLA KURULMAYACAK MÜESSESELERDİR”

Demografik yapının değişmesi üzerinden de vakıf üniversitelerine ‘ücret’ uyarısını devam ettiren Özvar, şunları kaydetti:

“Başka bir sınama alanı da değişen demografik yapı ve üniversiteye yönelik erişim talebi. Türkiye, hızla yaşlanan bir ülke konumuna gelmektedir. Doğum oranlarında yaşanan hızlı düşüş, önümüzdeki yıllarda genç nüfusta azalma yaşanacağının habercisidir. Bu da gelecekte üniversite talebinde ve kayıtlarda düşüşe yol açabilir. Bu daralma, finansal kırılganlık içinde olan ve kalite standartlarına yönelik önlemlerini bugünden almayan üniversiteler için sürdürülebilirlik sorununu ortaya çıkarabilir. Bu bağlamda vakıf üniversitelerimizin gerekli tedbirleri bugünden düşünmeleri gerekmektedir. Yükseköğretime erişim talebinin azalması, üniversiteleri zor durumda bırakabilir. Ayrıca vakıf üniversitelerimiz de kar elde etme amacıyla kurulmayacak müesseselerdir. Bütün vakıf üniversiteleri de devlet üniversiteleri gibi yükseköğretime katkı vermek ve genç nüfusu yetiştirmek maksadıyla kurulmaktadır. Dolayısıyla muhasebe karı üzerinden bir üniversite yönetimi oldukça zor, peşinden gidilmesi mümkün olmayan bir anlayışı temsil etmektedir. Vakit kaybetmeden öğrenim ücretleri, sağlık, barınma ve güvenlik gibi öğrenci hareketliliğini doğrudan etkileyen hususlarda önemler almak mecburiyetindeyiz.”

“İSTİHDAMA DUYARLI AKADEMİK PROGRAMLAR İŞ GÜCÜ PİYASASININ ÜNİVERSİTE MEZUNLARINDAN BEKLENTİLERİDİR

Aranılan iş gücü ve mevcut iş gücü arasındaki farkın kapatılması gerektiğine de dikkat çeken Özvar, şöyle konuştu:

“Bir diğer sınama alanı da istihdama duyarlı akademik programlar ile iş gücü piyasasının üniversite mezunlarından beklentileridir. Son yıllarda yaşanan hızlı teknolojik değişme, otomasyon ve yapay zekaya dayalı çözümler, geleneksel bazı mesleklerin öneminin kaybolmasına neden olmaktadır. Bu değişim bir yanda mezunları başkaca becerilerin kazanılmasına zorlamakta diğer yanda ise bütün eğitim kurumlarını iş gücü piyasasındaki değişen beceri beklentilerine uyum sağlamaya sevk etmektedir. Liseler ve üniversiteler aynı sınamayla karşı karşıyalar. Eğitim ve sektör ihtiyaçları arasında çıkabilecek uyumsuzluğa karşı YÖK, harekete geçerek birtakım önemleri hayata geçirmeye başlamıştır. Bu önemlerin başında yeni ortaya çıkan yetkinliklerin öğrencilerimize kazandırılması amacıyla üniversitelerimizin program müfredatlarının sektör temsilcileriyle istişare ile güncellemeleridir. Aldığımız bir diğer önlem iş gücü piyasalarında istihdamı kolaylaştırma amacıyla staj ve iş yeri uygulama imkan ve sürelerinin hem genişletilmesine hem de çeşitlendirilmesine destek vermektir. Organize sanayi bölgelerinde meslek yüksekokulları uygulamaları buna örnektir. Organize sanayi bölgelerinde açtığımı programlardan mezun olan öğrencilerin çoğunluğu daha okullarını bitirmeden iş hayatında kendilerine bir iş bulmaktadır. Sektörün beklentilerini karşılamak üzere melek yüksekokullarının ve müfredatlarının gözden geçirilerek öğrencilerimizin daha fazla içinde olduğu modelleri hayata geçirmek isteriz.”

“COĞRAFYAMIZ BİZİ BUNDAN SONRA DA BU TÜR SINAMALARLA KARŞI KARŞIYA GETİRECEKTİR"

Küresel ısınma ve afetler konusuna da değinen Özvar, şu ifadeleri kullandı:

“Tabi afetler ve yerleşkelerimizin durumu Kahramanmaraş merkezli depremlerle birlikte daha fazla gündemimize girmeye başladı. Türkiye, üniversitelerin fiziksel altyapısını tehdit edebilecek ve eğitimi sekteye uğratabilecek doğal afetlere coğrafya gereği açıktır. Bu, kurumlar üzerinde mali yüklere yol açabilir. Kahramanmaraş merkezli depremlerde üniversitelerimiz iyi bir sınav verdiğini söylemek mümkündür. Yükseköğretim faaliyetleri, deprem bölgesinde aksamadan devam etmiştir. Coğrafyamız bizi bundan sonra da bu tür sınamalarla karşı karşıya getirecektir.”

“BÜTÜN TARAFLAR OLARAK ÇEŞİTLİ ÖNLEMLER ALAMK DURUMUNDAYIZ”

Özvar, yükseköğretimde kalitenin artırılması için atılması gereken adımlar olduğunun altını çizerek şunları söyledi:

“Türkiye’deki yükseköğretimin gelecek yıllarda küresel ve bölgesel rekabet gücünü artırabilmesi ve sürdürebilmesi için erişilebilirlik ve kapsayıcılık, kalite, üretkenlik ve mükemmellik, araştırma ve yenilikçilik, uluslararasılaşma ve istihdama duyarlılık ve hayat boyu öğrenme gibi unsurlar dengeli bir şekilde ele alınmak zorundadır. Bu sorunlara yönelik stratejik çözümler dinamik bir yükseköğretim ortamının sürdürülebilmesi için kritik bir önem taşımaktadır. Türkiye’de yükseköğretimin önümüzdeki yıllarda karşı karşıya kalabileceği sınamaları başarıyla verebilmek ve üniversitelerimizin geleceğini güçlendirmek amacıyla bütün taraflar olarak çeşitli önemler almak durumundayız.”

YÖK Başkanı Özvar’dan vakıf üniversitelerine 'ücret' uyarısı