YÖK akademisyenlere “sus” diyor!

YÖK akademisyenlere “sus” diyor!

AES Başkanı, YÖK'ün yeni disiplin yönetmeliğindeki en utanç verici hükmün konuşma yasağı olduğunu belirtti.

Yök’ün yeni Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklikle öğretim görevlileri “bilimsel tartışmalar dışında” gazetelere ve televizyonlara görüş verdikleri takdirde “kınama” ile cezalandırılacak.

YÖK’ün akademisyenlere getirdiği demeç verme yasağına bir tepki de Anadolu Eğitim Sendikası’ndan ( AES ) geldi.
AES Genel Başkanı Cansel Güven, “YÖK Yeni Disiplin Yönetmeliği ile sus diyor” başlıklı yazısında YÖK’ün akademisyenlere yönelik bu kararına tepki gösterdi.
Üniversitelerde olağanüstü hal ilan edilmiş haberimiz olmamış diyen Güven, yönetmeliğin en utanç verici hükmünü konuşma yasağı olduğuna dikkat çekiyor.

AES Başkanı Cansel Güven’in yazısının tam metni şöyle:

“Üniversitelerin akademik, idari ve tüm personeli toplu sözleşmelerde unutulduğu halde her vesileyle “iyileştirme” hamasetine malzeme olagelmektedir. Dışarıdan biri rahatlıkla her ay taltif ediliyor, özgürleşiyor, zenginleşiyoruz sanabilir. Bu cephede yıllardır tek olumlu adım, iyileştirmeye dair en küçük emare bile yok oysa.
Bunca bekleyen muradına erer elbet derken sürpriz düzenleme disiplin yönetmeliğinde değişiklikle geldi. Hem de ne geliş…
Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren yeni disiplin yönetmeliğine göre üniversitelerde OLAĞANÜSTÜ HAL ilan edilmiş haberimiz olmamış.
Bilim dünyasında utanç kaynağı, itibar kaybı en fazla da akademik unvanın geri alınmasıyla karşılık bulan intihal suçu devlet memurluğundan çıkarılmayla cezalandırılıyor artık. Bu eylem 15 aydır suçtan sayılmıyordu hatırlamak gerek. Boşlukta neler oldu, bundan sonra neler olur merak konusudur.
Yönetmeliğin en utanç verici hükmü KONUŞMA YASAĞI na dair. verilen “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç vermek” kınanma nedeni. Siyasetin de bilim olduğunu unutan YÖK, ülke gündemindeki tartışmalara bilim insanı olma sıfatıyla katılmamızı suç kabul etmiş. “Herkes konuşabilir ama bilim insanları susmalı” mantığı çağdaş ülkelerde “herkes sussa bile bilim insanı mutlaka konuşmalı” şeklinde işler. Tersine evrim bu olsa gerek.
Özgün yönetmeliğin başka bir maddesinde öğrencileri, üniversite personelini boykota teşvik etmek suç kapsamına alınmış. Nesnel olmayan ifadelerin özü bu. Kantinden, fiziki koşullardan, ulaşımdan şikayet eden öğrencilerimize “hakkınızı arayın” demek, yapacakları eyleme destek vermek yerine “yorum yok” diyerek hızla uzaklaşacağız demek ki. Maaşımı alırım, başımı itinayla sallarım diyen muteber “hoca” olacak.
Bakış açısına göre siyasi ve hatta bölücü olarak yorumlanabilecek sendikal eylemler de risk altında. İş yavaşlatma, iş bırakma eylemlerini düzenlemek, teşvik etmek, katılmak disiplin suçu sayılmış ki yönetmeliği yazanların ulusal ve uluslar arası sendikal haklardan bihaber olduklarının kanıtıdır. Sırf bu madde kapsamında nice davalar açarız, nice tazminatlar alınır kim bilir?
Bir başka madde içinde bulundurulması yasaklanan bildiri, afiş, pankartların neye göre “yasak” sayılacağı anlaşılmadığı gibi “ideolojik propaganda” yapmak da ayrıca suç sayılıyor. İdeolojisi olmayan bilim insanlarını nerede bulacağımız, ne söylemenin propaganda sayılacağı ayrıca merak konusu.
Yönetmeliği yurtdışı görevlere de genişleten YÖK, devletin dışarıdaki itibarını, görev hassasiyetini zedeleyecek tutum ve davranışları da zinhar yasaklıyor. Devletin hangi konularda hassas olduğu, itibarımızın neye bağlı olduğu soruşturmacının dünya görüşüne endeksli.
Bize konuşMA, örgütlenME, eylem yapMA ve “SUS!” denilen bu yönetmelikte parantezle korunan kıymetliler de var elbet. Kimler mi? “Geçmiş hizmetleri sırasında çalışmaları olumlu olan ödül veya başarı belgesi alan yönetici ve öğretim elemanları ile memurlar ve diğer personel” . Özetle son yıllarda kim taltif edilip sırtı sıvazlandı ise ilgili suçlarda hafifletilecek. Ne hoş değil mi?
Eskiden suç sayıldığı halde artık temize çıkan eylemler de yok değil! Cumhuriyetimizin temel niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik eylemler artık suç değil. Gönül rahatlığıyla yapabilirsiniz. Uyarılmak, kınanmak bir yana ödül yönetmeliğinin konusu bir icraat sayılabilir.
Özetle:
YÖK bu yönetmelikle bir korkunun itirafındadır. Bir ucundan sokup diğer ucundan diplomayla uçuracağımız SAYILARLA ilgilidir. Bilimsel çalışmaların temeli olan merak, özgür düşünme ve sorgulamanın ihtimaline dahi tahammülsüzdür. Oysa; üniversiteleri özgür olmayan milletler köleleşir. Üniversite bina değildir, akademisyen yalnızca MEMUR, öğrencisi SAYI değildir, GELECEKTİR. Bilim yuvaları örümcekleşmiş bir ülkeden ancak ve yalnız tebaa yetişir.
Şimdilerde beli silahlı polislerin korumasına terk ettiğiniz, hocalarının elini kolunu hatta ağzını bağlayarak MEMURU ettiğiniz bilim yuvalarından bunca korkmayın! Unutmayın biz sizin de geleceğinizi inşa ediyoruz. İsteseniz de, istemeseniz de…”