Yiyin muhteremler yiyin! Sırat köprüsü otoban!

Yiyin muhteremler yiyin! Sırat köprüsü otoban!

Yiyin muhteremler yiyin! Sırat köprüsü otoban!

Hazırlayan: Timuçin MERT

... Meclis Başkanı seçildi. "Frak milli değil" dedi. Frak giymeyi kaldırdı.

Meclis Başkanı'nın yeni makam otomobilinin Mercedes Maybach olduğu haberini gazeteci kökenli CHP Milletvekili Barış Yarkadaş duyurdu. Duyururken de "Milli değil diye frak giymiyor ama Mercedes'ten de inmiyor…" diye vurgu yaptı.

Meclis Başkanı İsmail Kahraman da Almanya'da üretilmiş Maybach'a bindiğini doğruladı.

Frak milli değil!

... İsveç Meclis Başkanı. Bisiklete biniyor.

Türk Meclis Başkanı. Alman Maybach'a biniyor.

(...)

Meclis Başkanı İsmail Kahraman, "Başbakanlık kanalıyla geldi, vergisi ve gümrüğü olmayan bir vasıta" diye savunmaya geçti.

Gözü kör olsun vergi!

Ve yıkılsın gümrükler!

Üstünde vergi ve gümrük olmasaydı işçiler, memurlar, emekliler de Maybach Mercedes'ten birer-ikişer satın alıp binebileceklerdi. İşçiler ile memurlar ve emekliler de "bindiğin otomobili göster, sana kim olduğunu söyleyeyim" dedirtecek ve herkesin parmakla gösterip "Şu işçi İsmail çok büyük adam, bak Maybach'a biniyor" diye imrenilen insanlar olacaklardı.

 

(...)

Yiyin, muhteremler yiyin!

 Nasıl olsa öbür dünya yalan!

Sırat köprüsü de otoban!

Necati Doğru Sözcü

***

Devletin malı deniz nasıl olsa...

----------

 AKP iktidarının lüks tutkusu malûm… Saraylar, uçaklar, helikopterler, zırhlı süper lüks Mercedes'ler… Devlet malı deniz nasıl olsa… Yiyen yiyene!

Nedir bu lüks makam aracı tutkusu?

Milli geliri bizden en az on-on beş kat daha fazla olan Almanya, İngiltere gibi ülkelerde bile bu lüks makam aracı tutkusu yok! Mesela, İngiltere Kraliçesi'nin ve İngiltere Başbakanı'nın bir tek özel uçağı yok. Gidecekleri gezilere British Airways'ten kiraladıkları uçaklarla gidiyorlar. Meclis Başkanı İsmail Kahraman, makam aracı dört yıllık olmuş diye özel donanımlı yeni bir zırhlı Mercedes almış. Fiyatı 1 milyon 700 bin lira! Dünyanın en lüks otomobillerinden biri… Ne diyelim, helâl olsun!

 İşçiler, memurlar, emekliler, köylüler, çiftçiler "Her şey ateş pahası, geçinemiyoruz" diye hiç şikâyet etmesinler. İktidara "Afiyetle yesinler!" diye oy vermiyorlar mı?

 Vatandaş seçecek, İsmail Kahraman gibiler de yiyecek! Bundan doğal ne var?

Emlak Vergisi zammında kantarın topuzunu iyice kaçıran CHP'li belediyeler de öyle değil mi? Hepsinde aynı kafa! Yemeyi çok seviyorlar!

Rahmi Turan Sözcü

***

Bu adam ya idraksiz ya ahlaksız ya da kuduruk

---------

ŞANLIURFA Siverek'te sarıklı şalvarlı adamın teki, eline almış tuhaf kesici bir alet ve Atatürk büstüne saldırmaya başlamış.

Saldırırken de... "Dinimizde putperestlik yoktur" falan diye bağırmış.

 İddia ediyorum:

Bu adam... Ya idraksizdir ya ahlaksızdır ya da kuduruktur. Başka seçenek yok. İmkânı yok.

*

 İDRAKSİZDİR...

Çünkü... Atatürk heykeli ile putperestlik arasında herhangi bir bağlantı, iltisak, bir örüntü kurulamayacağını idrakten yoksundur.

*

AHLAKSIZDIR...

Çünkü... Bu tür adamlar, mesela çocuklara tecavüz gibi ürkünç bir olay karşısında kıllarını kıpırdatmazlar ama Atatürk heykeline işte böyle saldırırlar.

*

KUDURUKTUR...

Çünkü... Biraz galeyan, hezeyan, biraz sıcak geçmesi, titreme gelmesi, biraz da motoru kaynatması nedeniyle kuduruk olmuştur.

Ahmet Hakan Hürriyet

***

Pes artık Hüseyin Gülerce!

--------

Bu aralar eski Fethullahçı Hüseyin Gülerce manşetlerden inmiyor..

Sebebi ihbarcı- tanık sıfatıyla boy göstermesi..

 Böyle bir rol üslenmesi..

Cumhuriyet davasında tanık..

 Sözcü'nün iki çalışanının tutuklanması sahibi hakkında yakalama kararı çıkarılmasında ihbarcı - tanık..

Hal böyle olunca eski defterler açılıyor..

Gülerce'nin Fethullah Gülen'i ekranlarda nasıl savunduğu ortaya saçılıyor..

Mesela..

 2009 yılında Kadri Gürsel, cemaate bakınca  karşıma örgüt çıkıyor deyince, cemaatin devletin içinde kadrolaştığını söyleyince..

Gülerce itiraz ediyor.. Son derece rahat..

'Devletin MİT'i var, polis istihbaratı var, askeri istihbaratı var; burası hukuk devleti, yargı var. Devlet içinde örgütlenme varsa bulup çıkarsınlar'  demiş..

***

Yıllar sonra anladık.. Cemaat istihbaratı da, askeri de, polisi de, yargıyı da ele geçirmeye  o tarihte başlamış..

Dosyaları nasıl kapattıkları, birbirlerini nasıl kolladıkları yıllar sonra ortaya çıktı..

***

Bir de şu dikkatimi çekti.. Gülerce cemaatin devlete sızdı sözüne aşarı tepki göstermiş..

'Devletin evlatları devlete sızar mı, o görevlere sınavla geliyorlar'  demiş!.

O sınavların nasıl yapıldığı, çalınan soruların cemaatçilere dağıtıldığı, Fethullahçıların o görevlere tezgahla, kumpasla geldiği açığa çıktı..

Türkiye öğrendi ama..

Geç oldu..

Bedeli ağır oldu..

 ***

Diyorlar ki; Gülerce 17/25 Aralık'tan sonra cemaatin ne olduğunu anladı; bağını kopardı..

Hayır..

 17 Aralık'tan sonra Beyaz TV' de dönemin Başbakanı'na söylemediğini bırakmadı..

'17 Aralık  cemaatçilerin operasyonu'  diyen dönemin Başbakanı'nı iftira atmakla suçladı..

Yangına benzin dökmekle suçladı.. Yanlış yaptığını söyledi.. 'Bu cemaati Allah'tan başka kimse bitiremez'  dedi..

***

Altı ay kadar idare etti.. AKP'nin yerel seçimde güç kaybetmediğini görünce, daha doğrusu yıkılmadığını anlayınca çark etti..

Kendini iktidarın saflarına attı..

 Bir numaralı Fethullah düşmanı oldu.. Her gün Fethullah'ın ne kadar kötü adam olduğunu yazmaktan ve anlatmaktan helak oldu..

FETÖ düşmanı olmasında bi sakınca yok..

 ***

Geçen yıl 15 Temmuz ayaklanmasından bir ay önce İnternet Haber'in benimle yaptığı röportajda Hüseyin Gülerce'nin yeni pozisyonu sorulmuştu...

'Korkuyor.. Beni affedin diye yalvaran yazılar yazıyor'  demiştim..

40 yıllık Fethullahçı yapıyı bilmemesi mümkün mü?

***

Şu günlerde Gülerce' ye yöneltilen suçlama şu..

Cumhuriyet'i, Sözcü'yü FETÖ'cü yapmakla uğraşacağına  örgütün imamlarını deşifre etseydin, örgütün niyetini anlatsaydın, yapısını açıklasaydın ..

Belki 15 Temmuz olmazdı..

Yapıyı bilmiyordum imamlardan haberim yoktu derse..

Pes derim!.

Mehmet Tezkan Milliyet

***

"Gülence"yi nasıl bilirsiniz?

Hürriye Gazetesi'ndeki yazar dostlarımız kafayı Hüseyin Gülerce'ye takmış vaziyetteler.

Hüseyin Gülerce'yi tanıyorsunuz herhalde.

Cemaat'in "makbul" olduğu dönemlerde The Cemaat'in "yüzü"ydü.

Ya da kendini öyle lanse ediyordu.

Gülen Cemaati adına ahkâm kesilecekse Gülerce keserdi.

Fethullah Gülen'den bir mesaj varsa Gülerce açıklardı.

Gülerce'nin "Cemaat benim" havası bastığı dönemlerdi.

Söylemlerine bakan onun Fethullah Gülen'in sözcüsü, sağ kolu, her şeyi olduğunu zannederdi.

Öyle miydi, değil miydi bilinmez, ama böyle algılanmaktan bir rahatsızlığı yoktu.

Gülenciler "The Cemaat"se, Gülerce için de "He is the Cemaat" demek mümkündü.

Böyle bilinmekten de keyif alırdı.

Öyle ki, ben Hüseyin Gülerce'ye "Hüseyin Gülence" lakabını takmıştım.

Çünkü "Gülence" konuşurdu hep.

Sonra 17-25 Aralık süreci başladı.

O güne kadar "Mr. Cemaat" olan Gülerce birdenbire Cemaat'le arasına mesafe koydu.

En azından öyle görünmeyi başardı.

Cemaat'in görünürdeki "karakutusu" birdenbire "sütten çıkmış 'ak' kutu" haline geldi. "Cemaat hata yaptı, Cemaat yanlış yaptı, ben onları tanımamışım, yanlış tanımışım", Gülerce'nin yeni mottosu oldu.

Hürriyet'teki arkadaşlar da şimdi buna takılmışlar.

Dün Mehmet Yılmaz, Ahmet Hakan ve Akif Beki, Gülerce'ye, "Bu kadar da kolay sıyrılamazsın" demişler.

Haklılar mı?

Kâğıt üzerinde haklılar.

Çünkü Cemaat'in karakutusu asla kutuyu açmadı.

Çok iyi tanıdığı ve bildiği kesin olan "imam" listelerini vermemiş olmalı ki, 15 Temmuz felaketi başımıza geldi.

Ancak Hürriyet yazarları da, bugün

Gülerce'ye kucak açanlar da bir şeyi unutuyorlar.

Bu Hüseyin Gülerce'ler her zaman vardır.

Dün Gülenciydi, bugün Gülen karşıtı.

Yarın Gülen'in yeniden güçlendiğini görse koşa koşa yeniden Gülenci olur.

"Cemaati korumak için onların yanına geçmiş gibi göründüm. Benim gönlüm hep hocaefendiyleydi" der.

Demezse yüzüme tükürün.

Allah göstermesin ama bir gün öyle bir şey olursa "Fatih söylemişti"dersiniz.

O yüzden uğraşmayın Gülerce'yle.

Ondan kimseye yâr olmaz.

Olsa olsa ortaya karışık olur!

Fatih Altaylı Habertürk

***

Önce kendileri çekilsin

----------

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan partililerine, "Yorulan kenara çekilsin" diye sesleniyor.

Bu arkadaşlarımız yıllar önce daha farklı bir söylemi sahipleniyor ve "Yaşlanan kenara çekilsin" diyorlardı.

"Yaşlanan kenara çekilsin" söyleminden "yorulan kenara çekilsin" söylemine geçmenin sebebi ne ola ki?

 Sakın bu arkadaşlarımızın dün tenkit ettikleri yaşlardaki siyasilerin yaşlarına ulaşmaları olmasın!

Evet, bugün "yorulan kenara çekilsin" diye tutturanlar dün kendilerine göre yaşlı buldukları siyasilerin yollarından çekilmeleri için canla başla çalışıyor ve onlardan söz ederken "Ak saçlılar" tabirini kullanıyorlardı.

Bugün çoğu dün "kenara çekilmelerini" istedikleri ak saçlı ağabeylerinin yaşlarına ulaştılar.

Yaşları altmışı geçti!

Saçları ağardı!

 

Dünkü tezleri doğru idiyse bugün önce kendilerinin kenara çekilmesi gerekiyor...

Zeki Ceyhan Milli Gazete