Yiyin efendiler yiyin!..
Ağrı'da günler süren ve ilgili bütün birimlerin seferber olduğu arama çalışmalarının sonunda "ölü" bulunan 3,5 yaşındaki Leyla'nın ölüm nedeninin -teknik olarak- "açlık" olduğu açıklandıktan sadece bir gün sonra... Hem de Leyla'yı arama sürecinde her gün ekranda iktidar partisi adına konuyla ilgili konuşurken gördüğümüz "yetkili" tarafından... "Dondurma" dağıtıldı TBMM binasında.
***
Başka hiçbir şeyden değil; tam da bu yüzden hiç ama hiç güvenmiyorum iktidar sahiplerinin, çocuklarının canını, sağlığını, bedenini ve ruhunu güvenceye alabileceklerine!
Çünkü anlamıyorlar.
Hissetmiyorlar.
Hissetseler, aç bırakılmak suretiyle işkenceyle öldürülmüş minicik bir yavrunun toprağı çökmeden "ziyafet"li gösterilere yeltenmezler;
Ne olacak, milletvekili rozetinizi takarken yemeli içmeli ulufeler dağıtmazsanız sizi cennete mi almayacaklar!
***
Yiyin efendiler yiyin;
Aksırıncaya tıksırıncaya kadar, hiçbir şey olmamış gibi, her şey yolundaymış gibi, üzerine "tatlı" konuşulacak bir ülkenin mimarlarıymışsınız gibi çekinmeden yiyin!
Ama şunu da bilin;
Hayat devam etmiyor bu ülkede!
Tadı tuzu kaçtı.
Renkleri soldu.
Yüzü Leyla'nın son bakışındaki gibi asıldı; çatık artık kaşları!
Durdu hayat, boğazımızda bir yumru gibi takıldı kaldı, gitmiyor!
***
Nasıl olabiliyor da -üstelik de sorumluluk makamında olmalarına rağmen- bir külah dondurma yetebiliyor içlerini soğutmaya diye düşünenler varsa baştan alalım;
Çünkü içleri sizin gibi yanmıyor.
İçleri yanmadığı için mesela iki yıl önce bu konu TBMM gündemine geldiğinde, TBMM tarihinde çok olağanüstü hallerde rastlayabileceğiniz şekilde HDP'si de, MHP'si de "tek ses" olup da "Çocuk İstismarını Engelleme Komisyonu" kurulmasını istediğinde, karşı durmuştu bu isteğe AKP; hem de ne mücadeleyle... Canlarını dişlerine takmışlardı kurdurmamak için bu komisyonu... TBMM sıralarında muhalefet milletvekillerinin sayısının daha fazla olduğu bir anda oylamaya açılan önerge sayısal olarak geçtiği halde, geçmediğini iddia etmişti dönemin AKP'li Başkanvekili... Komisyonu kurdurmamak için mola verip kulislerde "hakara makara" yapan vekilleri Genel Kurul'a getirtip "ret" çıkartmışlardı ikinci oylamada!
Bu bile bir yana... Bu kadar önemli bir komisyonun kurulup kurulmamasının görüşüldüğü gün genel kurul salonunda bulunan -iktidarıyla muhalefetiyle- toplam milletvekili sayısının sadece 100 civarında olması bile delil aslında;
Ne anlıyorlar... Ne de hissediyorlar!
Onun için de "millet"in yutkunurken bile canının yandığı gün aksırıncaya tıksırıncaya kadar yiyebiliyorlar!
***
"Medine" bir dini değer midir?
Arka arkaya tanık olduğumuz çocuk katliamlarıyla yeniden tartışılmaya başlanan idama dair herkesin düşüncesi başka; kimi idamın en kısa sürede, hızla geri getirilmesinden yana, kimi "idam"a teorik olarak karşı, kimi de teoride "idam"ı bir ceza olarak savunmakla birlikte Türkiye'deki pratiğinden çekindiği için istemeye istemeye karşı.
Oyuncu Berna Laçin de sosyal medyada "İdam çözüm olsaydı Medine toprakları tecavüzde rekor kırmazdı! Konuşturmayın şimdi beni! Bırakın artık bilim insanları, nörologlar, psikiyatrlar, psikologlar, toplum bilimciler, hukukçular el birliği verip çare üretsin. Devlet, tribün sesleriyle toplum inşaa etmez!'' diye kendi düşüncesini paylaşınca -küfür kıyamet tepkileri saymıyorum bile- "siyasal hukuk(!)" kapısına dayandı; ünlü sanatçıya soruşturma başlatıldı.
Kimse idama Laçin gibi bakmak zorunda değil, dileyen herkes aksi düşüncesini, itirazını, eleştirisini, kendi karşı tezini ifade edebilir. Ama soruşturma açmak nedir?
Hem de "halkın dini değerlerine hakaret" suçlamasıyla!
Bu soruya -eğer kaldıysa- "din alimleri" cevap versin lütfen;
"Medine" bir dini değer midir?
O vakit "Roma" da bir dini değer midir; misal "Roma'da hırsızlık gırla" desek de "Vatikan"a halel geldiği mantığıyla "halkın dini değerlerine hakaret" etmiş sayılır mıyız? Ve savcılarımız yine pürtelaş soruşturma açarlar mı bunu söyleyen hakkında?
Ya Fener Rum Patrikhanesi'ni barındıran ve biz haklı olarak bu statüye karşı çıksak da "ekümeniklik" iddiası olan İstanbul? Bir "dini değer" midir? Öyleyse, dünyadaki sayılı "suç başkentleri" arasına girmesine ramak kalmış bu şehre dair kriminal yorum yapamayacak mıyız bundan sonra?
Öyle ya, yasa "halkın dini değerleri"ni korumayı amaçlıyor, "Müslümanların dini değerleri"ni değil sadece!
Sahi "dini değer" nedir?
Diyanetin yayınlarında farzlardan yola çıkılarak çizilen bir çerçeve var; yalandan kul hakkına uzanan, haramdan helale uzanan, yardımseverliği, dayanışmayı, merhameti ve daha bir çok "erdem"i kapsıyor...
Bu arada yeri gelmişken buna da kafa yormanın zamandır belki:
Sahiden de "hakarete uğramasına" dahi tahammül edemeyecek kadar sıkı sıkıya bağlıysak bu değerlere nasıl yozlaştık ki bu kadar?
***
Cumhuriyet düşmanı
Bir kişinin, "Balkanlar kaybedildikçe Türkiye'ye kapağı atan ve milliyete düşman muhacirler" kompleksine kapılmasının tek nedeni olabilir; o muhacirlerin yolbaşçılığında kurulan "Cumhuriyet"e düşmanlık... Konuyla ilgili söyleyeceklerim bu kadar! Anlayana yeter de artar!