Yine Türkçe hakkında
Türkçeye ait ilk yazılı metinler, sekizinci yüzyılın ilk yarısına ait olan Köktürk anıtlarıdır. Köl Tigin anıtı 21 Ağustos 732 tarihinde Bilge Kağan tarafından; Bilge Kağan anıtı ise 24 Eylül 735 tarihinde oğlu Tengri Kağan tarafından diktirilmiştir. Bu iki anıt bugünkü Moğolistan’da, Orhun ırmağı kıyısındadır. Tonyukuk anıtı, bizzat kendisi tarafından 725-726 yıllarında dikilmiş olmalıdır. O da bugünkü Moğolistan’da, başkent Ulan Batur civarındadır. Köktürk anıtları denince ilk akla gelen bunlardır. Üç anıttaki metnin toplamı küçük boy kitaplarda 30-35 sayfa tutmaktadır. Anıtları diktirenler bu dört tarafı yazılı taşlara “anıt” anlamında “bengü taş” demişlerdir; bengü taş’ın kelime anlamı “ebedî, ölümsüz taş” tır.
Köktürklerden kalma daha başka yazılı taşlar da vardır. Bunlardan biri 719-720 tarihlerinde dikilmiş olan Işbara Tamgan Tarkan anıtı, bir diğeri de 723-725 yıllarında dikilmiş bulunan Köl İç Çor anıtıdır. Altı satırlık Çoyr yazıtı ise 687-692 yılları arasında dikilmiştir ve tarihi bilinen en eski yazıttır.
Yukarıda adı geçen anıt ve yazıtların tamamı Köktürk harfleriyle yazılmışlardır. Köktürk yazısı Türklerin kendileri tarafından icat edilmiş millî bir yazıdır. Uygurların ikinci kağanı Moyun Çor da 750-760 yılları arasında kendi adına anıtlar diktirmiştir. Bulundukları yerlere göre Şine Usu, Taryat ve Tes adını alan bu anıtlar da Moğolistan’dadır ve Köktürk harfleriyle yazılmışlardır.
Uygurlar 840 yılında Orhun vadisinden Tarım havzasına, yani bugünkü Doğu Türkistan’a göçmüşlerdir. Köktürk harflerini az da olsa burada da, hem de kâğıt üzerine yazarak kullanmışlardır. Ancak bu bölgede en çok kullandıkları yazı Uygur yazısıdır. Uygur yazısı, bir Doğu İran kavmi olan Soğdakların yazısından geliştirilmiştir ve Türkler tarafından yüzyıllarca kullanılmıştır. Uygurlar 9.- 14. yüzyıllar arasında, çoğu Uygur yazısı, bir kısmı başka yazılarla yazılmış yüzlerce eser ve belge bırakmışlardır. Önce Mani, sonra Burkan (Buda) dinine girdikleri için Uygurlardan kalan eser ve şiirlerin çoğu bu iki dine aittir. Burkancılık (Budizm) pek çok soyut kavrama sahip bir dindir. Dolayısıyla Türkçe daha o zaman bu soyut ve felsefî kavramları ifade edebilecek bir seviyeye ulaşmış bulunuyordu. Uygurlardan kalan din dışı eser ve belgeler de vardır. Mesela 930 yılında kaleme alınmış Irk Bitig bir fal kitabıdır ve Köktürk harfleriyle yazılmış ilk kitaptır. Yüzlerce hukuk belgesi, birçok özel mektup Uygurlardan kalan ilgi çekici belgeler arasındadır.
Uygurlar DoğuTürkistan’ın orta ve doğu kısımlarında yaşarken Kâşgar ve Balasagun şehirleri etrafında hanedanlarını kurup gittikçe büyüyen Karahanlılar 10. yüzyılın ortalarında Müslüman oldular. 10. yüzyılın sonlarına doğru Karahanlılar Batı Türkistan’ın tamamına da hâkim olarak devirlerinin en güçlü ve büyük devletlerinden biri hâline geldiler. O zamanki Türk dünyasının merkezî devleti durumunda oldukları için Karahanlıların Müslüman oluşu kısa zamanda Türk dünyasında etkisini gösterdi. Birinci bin bitip ikinci bin başlarken Türklerin yaklaşık olarak %70’i Müslüman olmuştu. Karahanlılar da başlangıçta Uygur yazısını kullandılar. 1074 yılında Kâşgarlı Mahmud Türklerin yazısı budur diyerek Uygur harflerinin listesini verir. Müslüman Türkler arasında Türkçe için Arap yazısının kullanılması, 12. yüzyıldan sonra yaygınlaşmış olmalıdır.
Karahanlılar dönemine ait iki eser çok önemlidir. 1069’da Yusuf Has Hâcib’in yazdığı Kutadgu Bilig 6645 beyitlik bir siyaset bilimi kitabıdır. Türklerin siyaset anlayışlarını, devletle halk arasındaki ilişkileri, çeşitli siyaset ve meslek mensuplarının taşıması gereken özellikleri anlatan Kutadgu Bilig daha 11. yüzyılda Türkçenin bir bilim dili olarak kullanıldığını da gösterir. 1074’te Kâşgarlı Mahmud’un kaleme aldığı Dîvânü Lügati’t-Türk, dilimizin bilinen ilk sözlüğüdür. 8 000 civarındaki Türkçe kelimenin Arapça karşılıklarını verir. Kelimelere örnekler de verdiği için yüzlerce atasözü ve pek çok şiir de eserde yer alır. Türklerin çeşitli inanç ve efsaneleri, oyunları, âdetleri, yemekleri vb. hususlarda emsalsiz bilgileri içine alan Dîvânü Lügati’t-Türk bu özellikleriyle ansiklopedik bir sözlük niteliği kazanmıştır.
Türkçe hakkında yazmaya devam edeceğim.