Yine söylüyorum; orman deyip geçmeyin
Yazılarımı takip edenler bilir…
Geçen hafta "Orman deyip geçmeyin" başlıklı yazımda İstanbul Maltepe Zümrütevler civarında bulunan ormanlık alanda ağaçların kesildiğini ve burnuma pis kokular geldiğini söylemiştim.
Olay yerine atlayıp gittiğimde gördüğüm manzara korkutucuydu. "Mesire alanı yapılacak" açıklaması bana hiç gerçekçi gelmemişti.
Cevap geldi…
Orman Genel Müdürlüğü tarafıma bir sayfalık açıklama gönderdi.
Kağıt üstünde alan mesire alanı olarak kiralanmış.
Fakat açıklamada, kesim olduğu kabul ediliyor. Alanın adı Gülensu Mesire Yeri!
Mesire yerine ne yapılabilirmiş yine açıklamadan öğreniyoruz.
Fakat en korkutucu taraf da burası…
"313 sayılı Orman Parkları Uygulama Tebliği hükümlerine göre orman parklarında bekçi evi, çocuk oyun alanı, depo, giriş kontrol ünitesi, gözlem kulesi, idare binası, kameriye, kır kahvesi, kır lokantası, kültür evi, macera parkı, manej ve hayvan barınağı, manzara seyir terası, paintball alanı, pergola, personel binası, serbest oyun alanı, spor tesisi, spor tesisi destek binası, tuvalet, yağmur barınağı, yöresel ürün satış yeri ve yüzme havuzu gibi üst yapı tesisleri ile yaya yolu, yapay gölet ve süs havuzu, araç yolu, bisiklet yolu, su deposu, otopark ve enerji, telefon, doğalgaz hatlarına ait altyapı tesisleri planlanabilmektedir."
Yok yok yani.
"Peki ağaçlar mesire alanı için mi kesildi" diye soru sormuştuk.
Orman Genel Müdürlüğü cevap vermiş:
"Mesire yerinde tesis edilecek yapılarla ilgili ağaç kesimi yapılmamıştır. Mesire yeri bitişiğinde Orman Bakım Kesimleri yapılmış olup yapılan bakım kesimleri ile Gülensu Mesire Yerinin bir ilişiği bulunmamaktadır."
Nerede kesim yapılmış?
Mesire alanının hemen bitişiğinde!
Girişin yasak olduğu yerler var demiştik. Genel Müdürlük ona da cevap vermiş:
"Devlet ormanlarına orman yangın tedbirleri kapsamında yapılan kısıtlamalar hariç giriş yasak değildir. Kiralama yapılmış mesire yerlerinde ise giriş çıkışlar işleticiler tarafından giriş kontrol ünitelerinde kontrol edilmektedir."
Yani ormanı kiraya verip gökdelen hariç her şeyi yapma yetkisi veriyorsunuz. Sonra da itiraz etmememiz bekliyorsunuz.
Söz konusu yer ile ilgili birkaç planım daha var. Halkın ormanlarını öyle kolayca alıp satamazsınız. Hukuken yetkiniz olsa bile buna karşı çıkacağız.
600 dönüm yerden bahsediliyor.
Yeter artık.
Bir ülkenin hem kadınlarına hem çocuklarına, hem öğrencilerine, hem işçilerine, hem köylülerine, hem tarlalarına, topraklarına hem derelerine denizlerine hem de ormanlarına aynı anda saldırılır mı?
Önceki yazımda da bahsettim.
Bu işler "retweet" edip "like" vermekle sandığa gidip seçimden seçime oy vermekle olmaz.
Artık öyle bir hale geldik ki şu yazıyı bile "halkı kin ve tahrik" suçunun sınırlarına girmeden yazmaya çalışıyoruz.
İtiraz kültürümüzü yok ettiler. Eleştiri anlayışımız kalmadı. Eleştirilen ise bağırıp çağırıyor. İtiraz etmedikçe hayatımızı satıp ihaleye çıkartıyorlar.
Ne fındığımız kaldı ne ekmeğimiz, ne de tavuğumuz ne ineğimiz.
Hiç ne alakası var demeyin hepsi aynı konu bunların. Besici ineğini keserken, tavuklara antibiyotik basıyorlarken, ormanlarınızı her fırsatta keserlerken ben bunları apayrı konular olarak göremiyorum.
Asgari ücrete mahkûm edilen yüce Anadolu insanının başını kaldıramayacak duruma gelmesi içimi acıtıyor.
Neyimiz doğru bir tek örnek verin?
Fırat''ın suyuna siyanür boşaltan Erzincan İliç''teki Çöpler altın madeni daha önceki gün cezasını ödeyip hiçbir şey olmamış gibi faaliyetine yeniden başladı.
Kapatılması gereken madenin yine doğayı katletmesini mi bekleyeceğiz. Güzel ülkenin hem üstünü hem altını yağmalıyorlar farkında bile değiliz. Farkındaysak da artık çok geç olmaya başladı.
Müsilaj basan denizler, siyanür akan sular, verimsizleşen topraklarımız, zehirlenen nehirlerimiz, kesilen ineklerimiz, zehirli tavuklarımız, dövülen kadınlarımız, istismar edilen çocuklarımız, beton doldurulan şehirler, eğitimsizleşen bir toplum…
Yine söylüyorum orman deyip geçmeyin, yok oluyoruz.