Yine Aşk Yazısı
Birkaç hafta önce, aşkı ihmal ettiğimi, daha bir zaman aşka dair yazacağımı söylemiştim. Bu sözümü bu hafta da yerine getirmeye çalışacağım.
Özdemir Asaf’ın sözleri ile başlamalıyım önemine binaen:
“Aşka gönül ile düşersen yanarsın. Zekâ ile düşersen kavrulursun. Akıl ile düşersen çıldırırsın. Duygu ile düşersen gülünç olursun. Aşka düşmezsen kalabalığa karışır ezilirsin.
Sersem sersem bakınma bir yol seç”
Seçer misiniz, gülüp geçer misiniz, o size kalmış. Kalmış da, gülüp geçerseniz, kalbiniz diri kalmaz. Bakınız ne diyor Prof. Dr. Sadettin Ökten: “Kalbi ne diri tutarsa, o aşktır.”
Abdülhak Şinasi Hisar, o müstesna yazar, müstesnalığını aşkı tanımda ve nitelemede de gösteriyor:“Unuttuk muydu ki, bu güzel hayatın sathından böyle bin zevk alırken asıl beklediğimiz, büyük bir aşkın vuslatından ibarettir. Unuttuk muydu ki biz yalnız bu aşk için yaşarız, bizim için saadet yalnız onun vuslatıyla mümkün olabilir ve hatta ondan gelecek olsa, ölüme bile razıyız.”
Şair arkadaşım Faika Sarp ise aşkın tadının hâlini ve şartını bildirmekte: “Aşk; aynıların içinde farklı olanı bulmanın tadı...”
“Aynıların içinde farklı olanı bulmak”, bulursun da karşılık alır mısın? Atatürk’e olan aşkı dillere destan olan Fikriye Hanım’a dair bir anekdot anlatır Halide Edip Adıvar. Latife Hanım’la evleneceğini duyunca Atatürk’ün “Yazık’85 Şimdi Fikriye Hanım çok üzülecek’85 Paşa’ya âşık o’85” der. Atatürk’ün yakın çevresinden biri “Canım o da haddini bilsin” diye tepki gösterince, Halide Hanım acı acı gülerek şöyle der: “Aşk haddini bilmemektir Beyefendi!”
Haddi aşarsınız, aşmalısınız ya, Buket Uzuner’in dediği olur o zaman da: “Aşkta üçüncüye yer olmaz.”
Olmaz ama Hasan Yalçın’a göre aşk “Sonsuz zaman bilincidir”, “Bitmesi kaçınılmaz olana ilişkin bir sonsuzluk varsayımdır”. Aşkı böyle algılamak gerekir bize göre de...
Eveet, Nobel ödüllü yazar Necip Mahfuz “Şiir olmadan, bizi kuşatan aşkla ne ederdik” demekte, biz de sözü şiire verelim. Önce kendi yazdıklarımızdan, son yazdıklarımızdan örnekler:
ÜMİTSİZ AŞK ÜSTÜNE
SÖYLENMİŞTİR...
Ümitsiz aşk içli aşktır,
ciltli aşktır
Sevdiğine kitli aşktır,
çitli aşktır...
ÖZLEM VE VUSLAT
AŞKI ÜSTÜNE
Özlem, aşkı, kırk kapıya
kul eder
Vuslat, aşkı, kırk kovanlık
bal eder
ÇINARLAR ÇIRILÇIPLAK
OLANDA
Çınarlar çırılçıplak olanda gel
Çırıl çırıl
Işıl ışıl
Gel...
Çınarlar soyunmaya durdu ha
Az vaktimiz var
SEVDALI VE SEV DALI
ÜSTÜNE...
Sev dalı
Dal gönüldür sev dalı
Dallar özleyiş olur
Ermedi mi sevdalı
Özkan Mert’in “Bu Aşk Şiiri Sana” adlı şiiri, en çok sevdiğim aşk şiiridir. Onunla ayrılalım aşk limanından “aşk olsun” larla.
Ne zaman gözlerine baksam/bir okyanusla yıkanıyor kalbim./Nereye gitsem hep sende kalıyorum/ yıldızların gökyüzünde kaldığı gibi.
Bir yağmur damlasına çizdim/o küçük gölün kıyısında bana verdiğin ilk öpücüğü.../Şemsiyenin ucu yırtıyordu bulutları
Hiç bitmeyecek birlikte baktığımız yer/Saçlarımda uyuyan ay ışığı olacaksın hep/omuzbaşlarımda akan sıcak bir ırmak.
Ve hiç silinmeyecek/Şafak renkli dudaklarından dökülen/dünyanın en güzel aşk ilanı:/Ellerimi yıkamıyorum/ellerinin kokusu çıkmasın diye