Yılmaz Özdil Kozmik Oda'nın içinde ne olduğunu açıkladı. Hakan Fidan ve Hulusi Akar kimi ziyaret etti

Yılmaz Özdil Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği ile başlayan Kozmik Oda gerçeklerini açıkladı. Odanın içinde neler olduğunu aktaran Özdil, o dönemlerde Bülent Arınç'a suikast yapıldığı iddiasıyla hangi sözlerin söylendiğini ve Hulusi Akar ile Hakan Fidan'ın hangi kritik ismi ziyaret ettiklerini anlattı.

Usta gazeteci Yılmaz Özdil, bugünkü YouTube yayınında Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği’nden Bülent Arınç’a yapılmış olduğu söylenen suikaste, Kozmik adayı inceleyen hakime faili meçhul bir zarf gelmesi detayından Nuri Pakdil’e kadar birçok konuya değindi.

TÜZÜK GİTTİ YÖNETMELİK GELDİ

Geçtiğimiz günlerde 1990 yılında yayınlanan yani 34 yıldır yürürlükte olan ‘seferberlik ve savaş hali tüzüğü’ kaldırılıp, onun yerine ‘seferberlik ve savaş hali yönetmeliği’ getirilmesini eleştirerek sözlerine başlayan Özdil, tüzüğün gidip yönetmeliğin geldiğine değindi. İkisinin arasındaki temel farkın seferberlik ve savaş hali ilan etme yetkisinin Bakanlar Kurulu’ndan tek başına tek adama verildiği detayından söz etti. Özdil, “Kararnameyi Asrın liderimiz yayınladı, yetki Asrın liderimize verildi yani kendin pişir kendin ye gibi bir şey oldu.” dedi.

878.png

ZAM, VERGİ, CEZA GİBİ EKONOMİDE VEYA HUKUKTA BİR ŞEY DEĞİŞİNCE NE DİYORLAR: GÜNCELLENDİ

Bazı başka enteresan noktaların da olduğunu belirten Özdil, konuyu şöyle açıkladı:

Kanun hükmünde kararname ile Türk Silahlı kuvvetlerinden atılanlar yani cemaatçi filan oldukları için ihraç edilenler seferberlik ilan edilirse yedek kuvvet olarak devreye sokulacak. Toplumsal kalkışma veya buhran dönemi gibi böyle çerçevesi tam olarak belirtilmemiş ibareler var. Mesela Gezi Parkı olaylar kalkışma mı kabul edilecek, seferberlik mi ilan edilecek veya ekonomik kriz derinleşirse ekonomik önlemler yerine savaş hali mi ilan edilecek? Tüm bu soru işaretlerini topluma böyle açık şekilde izah etmek yerine ne deniyor? ‘Değişen koşullarla güncellendi’ deniyor. Bu ‘güncellendi’ kelimesi biliyorsunuz AKP iktidarının sihirli kelimesi. Zam gibi, vergi gibi, ceza gibi böyle ekonomide veya hukukta toplum aleyhine herhangi bir şey yaptıklarında ne diyorlar hemen? ‘Güncellendi!’”

“BÜLENT ARINÇ'A SUİKAST!”

Yine seferberlikle ilgili kendisinin dikkatini çeken bir şeyin daha olduğunu söyleyen Özdil “Bu seferberlik denilen kavram nasıl güncellendi bakın onu anlatayım, makarayı şöyle az biraz geri saralım” diyerek yaşananları şöyle açıkladı:

“EVİNİN ÖNÜNDEKİ SUİKASTTAN KIL PAYI KURTULDU” DENİLEN BÜLENT ARINÇ O SIRADA ANKARA'DA BİLE DEĞİLDİ

2009 yılı bitiyordu yılbaşına gün sayıyorduk. Şak! O zamanlar Sayın hükümetimizin böyle sırtını sıvazladığı cemaatçi polisler Ankara'da Çukurambar’da bir otomobili durdurdu. Sivil kıyafetli iki subayı gözaltına aldılar biri albay biri binbaşıydı. Şak! Yandaş medyada aniden böyle koro halinde “Bülent Arınç'a suikast!” manşetleri patladı. “Bülent Arınç’a suikast yapacaklardı, suçüstü yakalandılar” diye manşetler attılar. Böyle televizyon ekranlarında suikast yaygarası kopardılar bu çubukçu arkadaşlar. Türkiye'de herkes bu suikastı konuşmaya başlamıştı. Hâlbuki “Evinin önündeki suikasttan kıl payı kurtuldu” denilen Bülent Arınç o sırada Ankara'da bile değildi. Manisa'daydı ama evinin önünde suikasttan kıl payı kurtuldu diye pazarlandı. Bu ucuz müsamereye rağmen asrın liderimiz televizyonlara çıkıp ne dedi? Sayın ahalimize verdi gazı. “Tarihi süreç yaşıyoruz” dedi. “Çok vahim olaylarla karşı karşıyayız” dedi. “Aziz milletimiz milli iradeye karşı oynanan bu oyunu görüyor” dedi. Peki bu suikastçı diye yakalanan sivil kıyafetli subaylar kimdi? Aslında resmi görevdeydi. Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’nda görevliydi. Hedef aslında işte orasıydı. Tarikat-cemaat zır cahil atmosferi “Büyük oyunu görüyoruz” filan zannederken bu ucuz müsamerenin hedefi, bu kumpasın hedefi Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’ydı. Bülent Arınç kapıyı kırmak için lövye olarak kullanıldı. Seferberlik Tetkik Kurulu’nun kozmik odasına girildi. Sayın alimiz alkışlıyordu. Derin devlet yakalandı filan…

5457.png

“KOZMİK ODAYI İNCELEYEN HAKİME SUİKAST YAPACAKLARDI” DEDİLER

Elbette yapmayın etmeyin diye uyaranlar vardı. Devletin köküne dinamit koyuyorsun diye yalvaranlar vardı. Nafile! Bu uyarıları halkın dikkatinden kaçırmak için yeni yeni algılar müsamereler sahneye koydular. Gene “Suçüstü” manşetleri patlattılar. Bu defa ne dediler? “Kozmik odayı inceleyen hakime suikast yapacaklardı” dediler. Gene öyle trafikte askeri plakalı iki otomobili durdurdular. 7 askeri gözaltına aldılar, kozmik takibe “suçüstü” dediler. “Bu defa kaçamadılar mühimmatla yakalandı” dediler. “Dinleme cihazları var” dediler yandaş televizyonlarda çubuklarla saatlerce yayın yaptılar “İşte bakın buradan görüyorsunuz mühimmatlar falan…”

“SUİKAST İÇİN GÖZETLEME YAPTIĞI SÖYLENEN BİR UZMAN ÇAVUŞUN DA GÖZLERİ BOZUK“

Kozmik odayı inceleyen hakimin saniyelerle ölümden kurtulduğunu anlattılar. Heyecan fırtınası estirdiler, utanmazlığın daniskasıydı çünkü “hakime suikast yapacaklar” diye böyle barikatlarla filan önleri kesilip gözaltına alınan askerler aslında askeri lojmanlarda görevli aşçı, marangoz ve elektrikçiydi. “Bagajda mühimmat bulundu” dediler. Aslında bagajda sadece sebze-meyve vardı lojmanların mutfağına götürüyorlardı. Mühimmat denilen sebze-meyveyi “gizli dinleme cihazı” diye böyle ucundan görünen bir cihaz fotoğrafı falan diye yayınladılar. Suikastçı diye gözaltına alınan aşçı uzman çavuştu. Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın aşçısı. Yani böyle Yarbay Ali Tatar gibi donanmanın seçkin subaylarını ”Deniz Kuvvetleri Komutan’ına suikast yapacak” diye hapse tıkıyorlar, aynı komutanın aşçısını ise “Hakime suikast yapacak” diye yakalıyorlar. Nasıl olsa hiç kimse çıkıp sormuyor “ya kardeşim bu ne şapşal böyle bir gizli örgüt böyle?” değil mi? Subaylar hakimi vursa aşçılar da komutanı zehirlese daha pratik değil mi yani? Böylesine rezaletti. Hatta suikast için gözetleme yaptığı söylenen bir uzman çavuşun da gözleri bozuk. Çocuk “Raporluyum” diyor. O sırada göz doktoruna gidiyordu çocuk, durdurdular. “Bu” dediler “Gözetleme yapıyor.” E tabii, bu gerçekler ortaya çıkınca yani hakime suikast işi komediye dönüşünce şak kozmik odayı inceleyen hakime kargoyla faili meçhul bir zarf geldi. Esrarengiz zarfın içinden bir tehdit mektubuyla 8 adet kalaşnikof mermisi çıktı.

5857.png

“BORDO BERELİ ADAM ELİNDE KAĞITLA SORA SORA ADRES ARIYOR”

Hakikaten çok gülünçtü. Buna rağmen dediler ki “Bakın gördünüz mü aşçı!” dediler. Kozmik hakimin zehirlenme ihtimali olduğu için evinden sefer tasıyla yemek getirdiğini filan yazdılar. Hemen peşinden “Bülent Arınç’a suikast yapacaktı” denilen Albay'ın sorgulama sırasında bir kağıt parçasını böyle yutmaya çalıştığı filan iddia edildi. Manşetler yanıyor. O yutmaya çalıştığı kağıtta Bülent Arınç'ın oturduğu apartmanın isminin yazıldığı iddia edildi. Düşünebiliyor musunuz Allah aşkına? Adam Albay, hem de bordo bereli Albay. 3 lisan biliyor, sayısız defa yurt dışında gizli operasyona katılmış ama gel gör ki Ankara'daki apartman ismini aklında tutamamış, kağıda yazmış. Sora sora adres arıyor. Adam bordo bereli.

“SUBAYLARIN BU HAYKIRIŞINA RAĞMEN KRİMİNAL İNCELEME YAPILMADI“

Ya Sayın ahalimizi işte bu kadar büyük bir saçmalığa inandırdılar. Bu iki subay aslında genelkurmaydan bilgi sızdırdığı tahmin edilen, bundan şüphelenilen bir başka subayı köstebek şüphesiyle takip ediyor. Genelkurmay’ın emriyle oradaydılar. Kroki filan böyle külliyen yalandı kumpastı ya. Subaylar o kağıdın kendilerine ait olmadığını, polis tarafından ceplerine sokuşturulduğunu söylediler. Kriminal inceleme istediler. Yok kardeşim. Subayların bu haykırışına rağmen kriminal inceleme yapılmadı. Halbuki subayların ve orada bulunan polislerin el yazısı örnekleri alınsa vaziyet kabak gibi ortaya çıkacaktı, yapılmadı. Gözaltına alınan subaylar serbest bırakıldı ama ortada böyle suç ve suçlu olmamasına rağmen ya olmayan suikastın izini sürmek için kozmik odaya girdiler ve işte bu peş peşe algı operasyonlarıyla yalanla dolanla asıl hedef olan Seferberlik Tetkik Kurulu’nun kozmik odasına girdiler.

KOZMİK ODA NEDİR? KOZMİK ODA'NIN İÇİNDE NELER VARDI?

Kozmik oda denilen neydi? Aslına bakarsanız 50 metrekarelik falan bir odaydı retina taramasıyla giriliyordu. 17 haneli kapı şifresi günde 3 ile 3 günde bir değiştiriliyor. 3 renkli dosyalar burada saklanıyor; siyah, beyaz, turuncu dosyalar.

Arazide görev verilecekse siyah,
meskun mahalde görev verilecekse beyaz,
vasfını yitirdiği için artık görev verilmeyecek ise turuncu.

Bu 3 renkli dosyalardaki isimler böyle helal süt emmiş, dürüst, namuslu, güvenilir, çevresinde sevilen, lider özellikleri taşıyan, suça bulaşmamış, vatanını asla satmayacak yurttaşlardı.

balyoz-belgeler-promo.jpg

“ÇAĞDAŞ KUVAY-İ MİLLİYE’YDİ”

Allah göstermesin 100 yıl önce olduğu gibi memleket işgal edilirse baskın, pusu, keşif görevi verilecek olanlar siyah; kuvvet, direniş, istihbarat, haberleşme, İkmal görevi olanlar da beyaz kuvvetti. Yani Çağdaş Kuvay-i Milliye’ydi. Bu isim listesi eğer deşifre edilirse Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bekası tehdit altına girerdi. Hayati önemliydi. İşte bu yüzden kozmik gizlilik seviyesinde korunuyordu. İşte bu yüzden kozmik oda deniyordu. Neticede Bülent Arınç’a suikast yalanıyla buraya girdiler. 125 milyon Word sayfası ebatlında devlet sırrı çalındı. Allah bir daha göstermesin. Bu memleket 100 yıl önceki gibi işgal edilirse, silah depoları cephanelikleri imha edilirse gizlenmiş sivil depoların adresleri kimlerde olacak? Havaalanlarımız zarar görürse hangi şehirlerarası yollar pist olarak kullanılacak? İşgalcilerin ilerlemesini engellemek için hangi Demir Yolları havaya uçurulacak? Hangi viyadükler patlatılacak? Hangi bölgeyi bataklığa çevirmek için hangi barajların kapıları açılacak, hepsi çalındı.

“SEFERBERLİK TETKİK KURULU KURULDUĞUNDA 16 BÖLGE BAŞKANLIĞI VARDI”

Yani devletin nefsi müdafaasına Cumhuriyet tarihimiz boyunca böylesine büyük bir darbe vurulmadı. Bitmedi, 1952 yılında kurulmuştu, Seferberlik Tetkik Kurulu. 1952'de kurulan bu kurulun 16 şehrimizde 16 bölge başkanlığı vardı. Bu anlattığım kozmik oda kumpasından 3 yıl sonra 2013 yılında Sayın AKP hükümetimizin emriyle Seferberlik Tetkik Kurulu’nun 11 Bölge Başkanlığı kapatıldı. Nerelerdeydi bunlar? Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Trabzon, Konya, Gaziantep, Amasya, Malatya, Muğla, Ağrı. Seferberlik Tetkik Kurulu bu şehirlerimizdeki bölge başkanlıklarına kilit vuruldu. Aradan birkaç ay geçti geçmedi şak geriye kalan 5 Bölge Başkanlığı dada kapatıldı. İskenderun, Diyarbakır, Van, Kars, Edirne. Bölge başkanlıklarının kapısına kilit vuruldu. Böylece taa 1952 yılında kurulan Seferberlik Tetkik Kurulu AKP iktidarında komple lav edilmiş oldu.

“ŞÜPHELİ SUBAY BÜLENT ARINÇ'IN EVİYLE AYNI MUHİTTE BULUNAN BİR APARTMANI SIK SIK ZİYARET EDİYODU”

Edirne’den Ağrı’ya memleketin tek bir santimetre karesinde bile Seferberlik Tetkik Kurulu bırakılmadı. Kökü kazındı. Bakın buraya bir parantez açalım, kozmik oda böyle alenen soyulduktan sonra anlaşıldı ki suikastçi diye yakalanan o iki subay işte biraz önce de söylediğim gibi aslında Bülent Arınç’ı filan takip etmedi. Genelkurmay’dan bilgi sızdırdığı şüphe edilen bir başka subayı köstebek şüphesiyle takip ediyorlardı. Genelkurmay'ın emriyle oradaydılar. O takip edilen şüpheli subay Bülent Arınç'ın eviyle aynı muhitte bulunan bir apartmanı sık sık ziyaret ediyor, bir apartmanın böyle 15 numaralı dairesine girip çıkıyordu. Sık sık o dairede oturan kişiyle baş başa yemeğe filan gidiyorlardı. İşte o şüpheli subayın o dairede oturan kişiye bilgi ve belge aktardığı tahmin ediliyordu, bundan endişe ediliyordu.

ŞÜPHELENİLEN DAİREDE NURİ PAKDİL OTURUYORDU

Şüphelenilen dairede kim oturuyordu biliyor musunuz? Nuri Pakdil! Pakdil, şair ve oyun yazarıydı. Rahmetli oldu. Aslında iyi bir şair değildi, iyi bir oyun yazarı da değildi, entelektüel bile değildi.

images.jpg
(Nuri Pakdil)

Yazdıklarına, konuştuklarına böyle baktığınızda kafasının hayli karışık olduğunu görürsünüz, gelgitleri olduğunu, tutarsızlıkları olduğunu görürsünüz. Ama özellikle bu siyasal dinci camiada pek popüler, pek sevilirdi. Çünkü Atatürk'ü sevmezdi. İsim vermeden firavun diyordu. Atatürk devrimlerine karşıydı, “1923 devriminden beri batıya bakmaktan boynumuz ağrıdı” diyor. Çok böyle edebi cümleler… Cumhuriyet devriminden itibaren bizi biz yapan tüm değerlerin üstüne kalın bir perde çekildiğini, değerlerimizden koparıldığımızı öne sürüyordu. “1923 denilen yabancılaştırma dönemidir” diyordu. “Ne Mutlu Türküm Diyene” denilmesinden çok rahatsız oluyordu. “Ne mutlu Müslümanım diyene” diyordu. Sanki Türk kimliğiyle Müslüman kimliğini böyle karşı kavramlarmış gibi sunuyordu. AKP'nin 1923 yılından bugüne kadar desteklenmeye değer tek siyasi parti olduğunu söylüyordu. İşte 2009 yılında Genelkurmay’ın emriyle Seferberlik Tetkik Kurulu subayları tarafından takip edilen şüpheli subay bu Nuri Pakdil'in evine girip çıkıyordu. Bu kozmik oda meselesi yaşandı, orayı soydular ettiler falan.

NURİ PAKDİL’İ KİMLER ZİYARET ETMİŞTİ?

Aradan yıllar geçti. 2017 yılı oldu. Nuri Pakdil hastalandı. Nuri Pakdil’i Ankara'da o takip edilen evinde çok çok sürpriz iki kişi ziyaret etti. Kimlerdi biliyor musunuz? Biri o dönem genelkurmay başkanı olan Hulusi Akar, öbürü o dönem Milli İstihbarat Teşkilatı başkanı olan Hakan Fidan. Evet kozmik oda meselesinin tam göbeğindeki isimlerden biri olan Nuri Pakdil’i o takip edilen evinde ziyaret edip “Geçmiş olsun” dileyenler Hulusi Akar ve Hakan Fidan’dı. Ne tatlı tesadüf değil mi? Uzun uzun sohbet ettiler. Hatta medyaya yansıyan haberlerden öğrendik ki Hulusi Akar, Nuri Pakdil’in hayranıydı yani Nuri Pakdil çocukluğundan beri okuduğunu falan anlatmıştı. Parantezi kapatalım hadi.

BÜLENT ARINÇ “KOZMETİK ODA” DİYORDU

Hatta unutmadan bir parantez daha açalım. Kozmik odaya girilirken o kozmik odada sanki AKP'ye yönelik suikast belgeleri varmış gibi, darbe planları varmış gibi, Asrın liderimiz ne diyordu?

“Aziz milletimiz milli iradeye karşı oynanan büyük oyunu görüyor” diyordu. Bülent Arınç ne diyordu? 125 milyon sayfalık devlet sırrı çalınırken Bülent Arınç “Kozmetik oda” diye de alay ediyordu. “Kozmetik oda” diyordu. “Arı kovanına çomak soktuk” diye övünüyordu. Yapmayın etmeyin kumpas kuruluyor diyenlere “Tuuuu” tükürüyordu.

ARINÇ “FETÖ'NÜN TERÖR ÖRGÜTÜ OLDUĞUNU BEN ANCA DARBE GECESİ ÖĞRENDİM” DEDİ

Peki 15 Temmuz darbe girişimi olunca aynı Asrın liderimiz ne dedi? “Rabbim affetsin aldatılmışız.” Bülent Arınç ne dedi “FETÖ'nün terör örgütü olduğunu ben anca darbe gecesi öğrendim, sen ne kadar ahmak bir insanmışsın diyebilirsiniz, bana ahmak diyebilirsiniz…”

Kapatalım parantezi. İşte bu zihniyet; Seferberlik Tetkik Kurulu’nu soyduran, Seferberlik Tetkik Kurulu’nu komple lav eden, memleketin başına işte bu 15 Temmuz gibi işleri açan zihniyet, şimdi ne diyor? Seferberlik Yönetmeliği’ni güncelledik diyor. Seferberlik Tetkik Kurulu’nu kapatan kim? Asrın Liderimiz. Peki seferberlik ilan etme yetkisi tek başına kime verildi? Asrın Liderimize. Cümletten hayırlı güncellenmiş seferberlikler dilerim, Allah bu milletin sonunu hayr etsin.

İlgili Haberler