Yılmaz Özdil AKP'nin yeni ismini açıkladı. İzmirli Yılmaz İzmirli ıstakoz yiyicisi Şebnem Bursalı'nın asıl dünya görüşünü anlattı

Yılmaz Özdil AKP'nin yeni ismini açıkladı. İzmirli Yılmaz İzmirli ıstakoz yiyicisi Şebnem Bursalı'nın asıl dünya görüşünü anlattı

Usta gazeteci Yılmaz Özdil, bugünkü YouTube yayınında AKP'nin yeni isminin "ana muhalefet partisi" olduğunu açıkladı. 31 Mart yerel seçimlerinin ardından hezimete uğrayan Erdoğan'ın da yeni adının "ana muhalefet lideri" olduğunu söyledi. Yediği ıstakozla gündeme oturan Şebnem Bursalı'nın Fethullah Gülen'le olan geçmişini açıkladı.

Monaco'da yediği ıstakozun fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaşan AKP Milletvekili Şebnem Bursalı, "Üzgünüm, özür diledim kamuoyundan. Bu bir yol kazası oldu, hata oldu. Kamu kaynağını kullanmış değilim" diyerek özür dilemişti.

ak-parti-milletvekili-sebnem-bursali-istakoz-17240385-1363-amp.jpg

Söz konusu olan “Istakoz meselesi”nin neden gündemde olduğunu açıklayan usta gazeteci Yılmaz Özdil; “Masterchef programı olsa şu anda tam ıstakoz tarifi verilecek zaman yani ben kendi payıma Somer Şef Mehmet Şef ve Danilo Şef'ten rica ediyorum yeni yayın döneminde bir ıstakozu bölüm patlatın lütfen ya milletin canı çekti kardeşim, bari seyredelim” dedi.

qerv.png

HERKESİN FETHULLAH GÜLEN'İN ÖNÜNDE CEKET İLİKLENDİĞİ DÖNEMDE ŞEBNEM BURSALI

Özdil, seçmişi hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:

Bakın 2012 yılıydı. Kumpas sürecinin en vahşi günleriydi. Herkesin böyle Fethullah Gülen'in önünde ceket iliklendiği dönem. Herkes cemaat korkusundan 3 buçuk atıyordu. Bugün muhalif bildiğiniz, cesur bildiğiniz gazetecilerin böyle Türkçe olimpiyatlarına filan güzellemeler yaptığı dönem.

İzmir'de bu cemaatin Yamanlar Koleji vardı, bu kolejin genel müdürü İzmirli 10 gazeteciyi bindirdi uçağa ve ABD'ye götürdü. Cemaat Houston’da Barış Bahçesi yaptırmıştı. Barış Bahçesi adını vermişlerdi. Cami-kilise-sinagog filan üçü bir yer arada. Orayı gezdiler döndüler, hepsi oturdu köşelerinde Houston yazdı. Barış bahçesi filan anlattılar böyle uzun uzun. Ben 30 yıldır İstanbul'da yaşıyorum ama İzmir'den hiç kopmadım. İzmir yerel basınını Ege Yerel Basınını çok yakından takip ederim. Dolayısıyla bu geziden elbette haberim olmuştu. Bunların yazdıklarını merakla okudum çok enteresan ötesiydi. Çünkü aslında Houston ayağıyla ABD'ye götürülmüşlerdi ama aslında Pensilvanya'ya gitmişlerdi o meşhur çiftlikte Fethullah Gülen'in huzuruna çıkmışlardı el pençe divan durup böyle yan yana dizilip menemen bardağı gibi Fethullah Gülen'le hatıra fotoğrafı çektirmişlerdi. Sedirli salonda ağırlayıp bunlara böyle börek çörek filan yedirmişlerdi. Gülen, İzmir hasretini anlatmıştı bunlara “İzmir'i çok özledim” demişti. Hatta “hasretten tutuşuyorum” demişti. İzmir için Hisarönü Kemeraltı Bornova hatıralarını anlatmıştı. Bir saat kadar sohbet etmişlerdi sonra bunlara birer kalem hediye etmişti Gülen.

qevr.png

"PENSİLVANYA'YA GİTTİKLERİNİ HİÇBİR ZAMAN SÖYLEMEDİLER"

10 gazeteci Pensilvanya'ya geçtiklerini Fethullah Gülen'i ziyaret ettiklerini, sohbet ettiklerini bu anlattıklarımı yaşadıklarını hiç yazmamışlar. Tek kelime bile bahsetmemişler. Houston ile Pensilvanya arası 2250 km kardeşim yani 2250 km uçup Houston’ta Gülen'i ziyaret edip hatıra fotoğrafı çektirip, 2250 km üstüne geri geliyorlar sonra da Türkiye'ye dönüp sadece Houston’ı anlatmışlar. Pensilvanya'dan tek kelime bile bahsetmemişler. E ben de oturup yazmıştım. O zamanlar Hürriyet Gazetesi’ndeydim. Aydın Doğan'ın sahipliğindeydi Hürriyet o zamanlar. Hürriyet Gazetesi'ndeki köşemde yazdım “Fethullah Gülen'i ziyaret ettiğinizi niye yazmadınız, niye sakladınız” diye. “Madem gittiniz niye yazmıyorsunuz, madem yazmayacaktın o zaman niye gittiniz?” Yani bunu sordum. Vay sen misin bunu soran… Linç edildim.

sa.png

"ŞEBNEM BURSALI'NIN ASLINDA AKP'YLE VE CEMAATLE ALAKASI YOKTU"

O ziyaretin fotoğrafları kabak gibi ortaya çıktı. Hem gidip Fethullah Gülen'e ve cemaate şirin görünmeye çalışmışlar hem de utanmadan bunu herkesten gizlemeye çalışmışlar. Ben yazınca kabak gibi açığa çıktılar. İşte o gazetecilerden biri bu ıstakoz yiyen arkadaştı. Şimdi Istakoz yediğini gösteriyor ama Pensilvanya'da börek yediğini saklamaya çalışmıştı. Kendisini muhabirlikten beri tanırım. Elbette cemaatle filan alakası yoktu ama biliyorsunuz her dönemin gazetecileri Böyledir. Güç kimdeyse ona biat ederler. Böyle ay çiçekleri gibi devamlı güneşe doğru dönerler. Bu da onlardan biriydi. O zamanlar Fethullah Gülen terfi mekanizmasıyla Emniyet Müdürü oluyordun, memursan müdür oluyordun. Muhabirsen ya köşe yazarı oluyordun ya da böyle Genel Yayın Yönetmeni olurdun.

"DÜNYA GÖRÜŞÜ OLARAK AKP'Lİ BİLE DEĞİLDİR"

Bu arkadaşımız da öyle oldu önce yazar ve genel yayın yönetmeni oldu sonra AKP'den milletvekili oldu. Dünya görüşü olarak AKP'li bile değildir yani değildir ama Sabah Gazetesi’nde köşe yazarken mesela Emine Erdoğan'a yani Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Hanım'a Nobel Barış Ödülü verilmesi gerektiğini yazdı.

wtrbgtdg.png

Bu ıstakozcu arkadaşı böyle sert dille falan eleştiren bazı muhalif bildiğiniz meşhur gazeteciler var. Cesur ve muhalif gazeteciler…

ISTAKOZ KONUSU NEDEN BU KADAR GÜNDEM OLDU

Istakoz meselesinin bu kadar büyümesinin bu kadar gündem olmasının sebebi nedir biliyor musunuz? İki gündür aslında onu anlatmaya çalışıyorum AKP artık ana muhalefet partisi. 31 Mart itibariyle AKP artık fiilen ikinci partidir. Ana muhalefet partisidir. Asrın liderimiz de artık asrın muhalefet lideridir. Istakoz meselesinin bu kadar gündem olmasının sebebi budur.

"AHMET NECDET SEZER GİBİ BİRİ BAŞTA OLMAZSA SENİN PARAN ISTAKOZ OLUR"

Yayında, Ahmet Necdet Sezer’e de değinen Özdil, çocukların ismini ya da ne iş yaptıklarını bilen olup olmadığını sordu. Özdil Sezer’in çocuklarını şu sözlerle anlattı:

Çocukların babaları Cumhurbaşkanıyken havaalanında VİP’ye filan girdiklerini gören oldu mu? Elalemin yatında, lüks otelinde filan rastlayan oldu mı? First Lady desen emekli öğretmen. Cumhurbaşkanıyken bile emekli öğretmen maaşıyla kendi cebinden giyiniyordu. Hala kendi cebinden giyiniyor. İhale organize eden damadını duydunuz mu mesela hiç? Devlet kredisiyle devletin malını kapatan dünürünü duydunuz mu? Alışveriş Merkezi diken yeğenini, kuzenini; Gemi filosu sahibi olan kayınçosunu böyle müteahhitlerle falan iş tutan kardeşini filan okudunuz mu hiçbir yerde? “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” filan diye böyle rüzgar yapan arkadaşını, oraya buraya genel müdür olarak sokuşturma anında böyle kuru soğan büyüklüğünde pırlantalarla poz veren gelini var mı mesela? Bakın ben tek tek sayayım. Mücevherler, saatler, tablolar, heykeller, gümüş tepsiler, porselenler, kaftanlar, hatıra paralar, kendisine hediye edilen 1243 parça çok değerli eşyanın 1243'ü de demirbaşa kaydedildi. Devlete bıraktı. Halbuki kimsenin ruhu bile duymaz al evine götür değil mi? Götürmedi. Müze yapacağım ayağına filan da yatmadı. Devlete bıraktı. Avantalar bıraktığı gibi paraları da devlete bıraktı.

"SEZER, ŞAKIR ŞAKIR HARCAMASI İÇİN KENDİSİNE YASAL OLARAK TAHSİS EDİLEN YASAL HARCIRAHI KABUL ETMEDİ"

Kafasına göre böyle sorgusuz sualsiz harcasın diye verilenden harcamadı kardeşim. Göreve geldiği sene mesela 13,5 milyon lira bütçesi vardı ya. Tarihte ilk defa böyle bir şey görüldü. 4 milyon lirasını devlete iade etti her sene tasarruf yaptı. 7 sene boyunca görev yaptı. 7 sene boyunca toplam 183 milyon lira bütçe tahsis ettiler. 61 milyon lirasını devlete verdi. Yani bu ne demek? Makamına Cumhurbaşkanlığına ayrılan her 3 liranın 1 lirasını kullanmadı kardeşim. Yetim hakkı dedi hazineye iade etti. Yurt dışı gezilerinde böyle şakır şakır harcaması için kendisine yasal olarak tahsis edilen yasal harcırahı kabul etmedi. Tek kuruş bile almadı. Sen yemiyorsun bırak etraf yesin değil mi ? Hayır! Kendisine böyle binlerce odadan oluşan, böyle on binlerce metrekarelik yazlık, kışlık, saraylar falan yaptırmak yerine yahu Çankaya Köşkü'ndeki personel sayısını bile azalttı. Emrine verilen böyle danışman, aşçı, garson, memur, polis sayısını azalttı. Telefonlara kısıtlama getirdi. First lady dahil özel konuşma yapan herkes kendi kesesinden ödedi. Geçiş üstünlüğünü asla kullanmadı. Her vatandaş gibi kırmızı ışıkta daima durdu. Koskoca devletin başısın ya İsveç mi burası? Niye duruyorsun değil mi? Normalde nedir oturma odasına bile Mercedes'le gitmesi lazım mutfağa bile jiple gitmesi lazım değil mi? Yeni uçaklar satın aldırmalıydı. Yapmadı. makam araçlarını bile fazla bunlar diyerek geri verdi.

"OĞLUNU BASINDAN GİZLİ EVLENDİRDİ KİMSEDEN TAKI ALMADI"

Mustafa Kemal Atatürk aydınlanmasının vücut bulmuş haliydi. Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışan bir Cumhurbaşkanı. Partisiz Cumhurbaşkanı olduğu için böyle eşe dosta parti vermedi. Hatta resmi yemekler haricinde köşkte hiç davet vermedi. Mutfakta daima yerli ürün kullandır yabancı konuklara devlet konuklarına geldiklerinde yerli marka şarap Özal ve Demirel döneminde böyle pek modaydı. Şatafatlı, iftarlar falan bunlara son verdi. Ramazan aylarında personel yemekhanesine indi personel köşkün çalışanlarıyla birlikte iftar yaptı. Oğlunu evlendirdi basına kapalı. Gayet sade bir nikah yaptı. Fırsat bu fırsat deyip böyle 5.000 kişiyi 8.000 kişiyi çağırayım nasıl olsa cumhurbaşkanıyım böyle iş adamları koştura koştura gelsin yalakalık olsun diye böyle mücevherler taksınlar, pırlantalar altınlara yağdırsın falan demedi. Takı töreni bile yapılmadı. Takı getirilmemesi için davetiyelerde özellikle rica edildi. İlla getirenlere de teşekkür edildi, nazikçe reddedildi. “Sizin gelmeniz bile zaten hediye” denildi hediye bile kabul edilmedi. Nikah şahitliği yapsın diye böyle alakasız yabancı devlet adamları falan çağrılmadı.

"BİZ 22 YILDA ANCA DENEME 'YAMULMA' YÖNTEMİYLE ÖĞRENDİK"

Demokrasi denilen tercihtir Ahmet Necdet Sezer. Sezer gibi Cumhurbaşkanı olursa işte anlattığım gibi devletin olur. Senin paranla başkasına su bile ısmarlayamazlar. Yoksa senin para işte böyle ıslakoz olur kardeşim. Gelişmiş ülkeler deneme yanılma yöntemiyle öğrenir. Biz 22 yılda anca deneme yamulma yöntemiyle öğrendik. Yamulma ama olsun hiç öğrenmemekten iyidir.

İlgili Haberler