Yıkımlar, suçlular, takiyeler...
Memleketin gidişatındaki çarpıklığı anlatmak için artık cümleler de yetmiyor, manşetler de...
Sinsi çelişkiler ülkenin geleceğine sürekli çelme atarken, geride kalan çarpıklıklar vahim bir erozyonu dışa vurmaktan öteye gitmiyor...
Maşallah her şeye alıştırıldı bu memleket!!!
Enflasyona, işsizliğe yolsuzluğa, doğa talanına, özelleştirmenin kitleleri ve ülke kaynaklarını tarumar etmesine, bürokrasideki çarpıklığa ve liyakatsizlik, torpil kıskacındaki haksızlıklara bile ne yazık kı alıştırıldı bu millet!..
Çünkü tüm bunlar siyasetle yandaş medyanın iş birliği içerisinde yürütülen sinsi bir propagandayla sıradan memleket meseleleri haline getirildi ki, artık üzerinde pek kimse durmuyor, çünkü "dediğim dedik" zihniyetler yüzünden sonuç da alınamıyor...
Dünyanın hangi ülkesi vardır ki, enflasyon, insanları makarna alamaz hale getirmişken bu kadar tepkisiz kalınabilir?..
Baksanıza; cumhuriyetin ilk yıllarında ülkeyi ayağa kaldırmak için var edilen millî kaynakların tüketilmesine, yani özelleştirmeye karşı yürütülen mücadele bile çok geride kaldı, kimse ağzına bile almıyor...
7 milyonu aşan işsizlik toplumun büyük bölümünü kahrederken, liyakatsizlik, torpil haksızlığına karşı da insanlar artık mücadele etmekten yoruldu...
Ormanların, ovaların, hatta yaylaların çarpık yapılaşma uğruna yok edilmesi furyası devam ederken, toplumun büyük bölümü mücadele etmekten bitkin düştü, işte son torba yasada da limanların kimlere peşkeş çekileceğine ilişkin maddeler olduğu gündeme geldi...
ÇÖKÜŞ, BUNALIM, SUSKUNLUK...
Ekonominin içine düştüğü derin kuyunun ne kadar karanlık ve geleceği belirsiz olduğunu ise anlatmaya gerek yok artık...
Amerikan doları 19 liraya dayanmış, piyasa vurgunculuğu bir kilo kuru fasulyeyi 50 liraya ulaştırmış, yurttaşlar Anadolu''nun en ücra köşesindeki pazarlardan bile gıda maddesi alamaz hale gelmişken, kahve köşelerinde ya da iktidarla muhalefetin borazanı haline gelen yandaş televizyonların karşısında sitem etmekten başka bir tepki de veremiyor insanlar...
Yolsuzluğun üzerine gitmekten ise yoruldu muhalefet... Çünkü hiçbirinden sonuç alınamıyor...
Diyeceksiniz ki hangi yolsuzluk?.. Belediyelerdeki ihale vurgunlarından, devletin en büyük ihalelerinin sürekli beş müteahhide gitmesinden ve bir yandan devlette savurganlığa yol açarken, diğer taraftan da yandaşları zengin eden gereksiz kamu alımlarından söz etsek ne yazar?..
Ülkedeki en önemli sorunlardan ekonominin gidişatındaki vahameti anlatmaya ise gazete manşetleri yetmezken, yoksulun daha yoksul, zenginin daha varsıl hale geldiği bir düzen içinde, işletme ve personel giderleri ile ağır vergiler çalışma alanlarını girdaba sürüklemeye devam ediyor...
İşte Türkiye Odalar Borsalar Birliği''nin araştırmasına göre, sadece Eylül ayında kapatılan şirket sayısı 2066''ya ulaşmış, 2022''nin ilk 9 ayında ise 15 bin 864 şirket kapanmış, on binlerce insan da işsiz kalmış...
AKP''Lİ ÜNAL NEYİ GİZLİYOR?..
Bir de sosyal yaşamı mahveden çarpıklıklar var ki, bir yandan gerici çevrelerden, diğer taraftan da toplumun umut beslediği muhalif kesimlerdeki gaflet, dalalet ve hatta ihanetten darbe alıyor!!!
Muhalefet bile, tarikat ve cemaatlerin güçlenmesi için adeta çaba harcarken; iktidar ise radikal dinci örgütlerin intihar saldırıları, bombalı eylemleri, yasa dışı yurtlarla medreselerde yaşanan taciz-tecavüz ve cinayete varan olaylardan ders almayarak, devletin içerisinde halen tarikat örgütlenmesinin devam ettiğine ilişkin kaygıları göz ardı ediyor...
Baksanıza; 2006''da 1723 olan tarikat-cemaat okullarının sayısı 2022 yılında 3331''e ulaşmış...
Bu arada; Tevhid-i Tedrisat''ı sadece siyaset değil, cumhuriyeti, laikliği ve çağdaş eğitimi hedef alan uygulamaların yol açtığı tahribat da vururken, toplumun uygar yaşam olanakları giderek daha çok kıskaca alınıyor...
Ancak son 20 yılda derinleşen bu sosyo-ekonomik bunalımın müsebbibi belli olan AKP iktidarında, suçluyu icraatlarda değil, ülkenin kuruluşunda aramak gafleti de durmuyor...
İşte AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal da önceki gün, Maraş''taki bir gençlik buluşmasında konuşurken, ülkenin sosyo-ekonomik gidişatındaki vahim tablonun asıl sorumlusunu göz ardı ederek, cumhuriyeti hedef almaktan çekinmemiş... Demiş ki AKP''li Mahir Ünal
"Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye''de yaşanmıştır. Mesela Fransız Devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate yani dile dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi Mao''nun Çin''de yaptığı kültürel devrimdir ve o da dile dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir."
AKP''lilerin; ülkeyi sürükledikleri yıkıcı bunalımın darbeleri yetmezmiş gibi, bir de tüm suçu cumhuriyete ve Atatürk''e atabilmeleri takiye ile bile tarif edilemeyecek kadar utanç verici... Çok yazık...