...Yetmedi, yetmiyor size hiçbir kazanç, hiçbir zafer. Şaşırtıcı, bitmeyen bir açlıkla kıvranıyorsunuz.
Neden doymuyorsunuz, neden?
Çünkü derinlerde bile değil, çok rahatsız edici bir sığlıkta, hepiniz biliyorsunuz ki topladığınız paralar, oylar, zaferler; hak edilmiş, dolayısıyla kalıcı değiller...
Geldikleri gibi gidebilirler!
Sonuç olarak Türkiye'de, siz 2007'den beri oyu reel anlamda azalıp, sanal anlamda artan, baskın bir azınlıktan ibaretsiniz.
Ve öküz olmak isteyen kurbağanın başına ne geldiğini, sizin özenle cahil bıraktığınız tabanınızdan gayrı herkes bilir.
Her şeyinizi yitireceksiniz!
Ama acı olan gerçek şu ki, cehaletle elde tutulamayacak bu stratejik topraklar da sizinle birlikte parçalanıp, bizim namuslu elimizden de çıkacak.
Ve hilafet ve imparatorluk hayalleriyle, çaldığınızı kendinizden bile gizlediğiniz bu vatandan geriye, ne yazık ki hiçbir şey kalmayacak!
Mine Kırıkkanat Cumhuriyet
***
Oldubittiyle yıkamazsınız
-------------
23 Nisan 1920, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kurulduğu, egemenliğin Saray'dan alınıp millete devredildiği... Ve aynı zamanda demokratik parlamenter rejimin kurulduğu gündür. İçinde yaşadığımız günler ise yetkilerin Meclis'ten tek kişiye devredildiği günler olarak tarihe geçiyor...
Büyük Millet Meclisi açıldığının birinci yılında 23 Nisan'ı Ulusal Egemenlik Bayramı ilan etmişti. Türkiye'nin ilk bayramıydı bu... 20 Haziran 1938'de adı Atatürk'ün de isteğiyle "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" olarak değiştirildi. Meclis duvarına kazınan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" şiarı Meclis'in millet egemenliğinin kaynağı ve temeli olduğunu gösterir... Cumhuriyet ve demokrasi aynı temel üzeride yükselmiştir.
Ne var ki Cumhuriyet'in bütün kaleleri gibi hukuk düzeni de adım adım yıkılıyor.
Adil ve dürüst seçimlerin dayanağı olan Yüksek Seçim Kurulu'na güven sıfırlanıyor.
Gelecekteki seçimlerin hukuk güvencesi ortadan kalkıyor.
Buradan kurtuluş mu? Elbette rejim değişikliğine hayır diyen eğitimli, nitelikli, yürekli kitlelerin yürüteceği demokrasi mücadelesiyle mümkün olacaktır.
Ulusal egemenlik ve parlamenter demokrasi bir oldubittiyle tarihe gömülecek kumdan kaleler değildir, olamaz da...
Melih Aşık Milliyet
***
Kenan Evren'in mühürlü yüzde 92'lik anayasası meşru olamamışken
mühürsüz yüzde 51'lik anayasa nasıl meşru olacak acaba?
G.E. Milliyet (Açık Pencere)
***
PİSA raporuna göre 72 ülke arasında "en mutsuz öğrencilerin Türkiye'de olduğu" sonucunun çıkması hükümetin en önemli gündemlerinden biri olmalıdır.
Güngör Mengi Vatan
***
"Kanun benim" anlayışı!
--------
... 298 Sayılı Yasa'nın 77'nci maddesinin 4'üncü fıkrası "Sandığın, birleşik oy pusulalarının ve zarfların kurulca mühürlenmesini" emreder. 298 Sayılı Yasa'nın 98'inci maddesinin 4'üncü fıkrası; "...Üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü zarflar geçersiz sayılır" der.
Ayrıca 101'inci maddenin 3 no'lu bendinde: "Arkasında sandık kurulu mührü olmanyan bulunmayan oy pusulaları geçerli değildir" hükmü vardır.
Ee, peki, tüm bunlara rağmen Yüksek Seçim Kurulu, kendini kanunun üstünde görüp nasıl bu tür zarf ve oyların geçerli olmasına hükmetti? Bunlar hukukçu değil mi? Seçim Kanunu boşuna mı çıkarıldı? Yasa maddeleri böyle keyfi bir kararla yok sayılabilir mi? Hukuk fakültelerinin birinci sınıflarındaki öğrenciler bile, bunun böyle olmadığını bilir!
***
Hukuk açıkça katledilmiştir ve yapılan suçtur. Fakat ülkede bu suçu soruşturacak bir makam ne yazık ki, yok! "Kanun benim" anlayışı, bizim "hukuk devleti" değil, "guguk devleti" olduğumuzun bir göstergesi gibi!
Yüksek Seçim Kurulu, kendisine de, ülkeye de yazık etti, insanlarımızın adalet duygularına büyük zarar verdi. Ulusun güven duygusunun yıkılması, devlete verilen en büyük zarardır.
Tarafsız hukukçular "Bu yasa dışı karar tarihe kara leke olarak geçecek niteliktedir." demekte haklıdır. YSK'nın vicdanı rahat mıdır?
Rahmi Turan Sözcü
***
Mahkemeleri kaldıralım o zaman
--------
Türkiye 1946 seçiminden bu yana en şaibeli seçimini yaptı. Evet oyu verenler dahil Türkiye'nin büyük çoğunluğu bu referanduma "hile" karıştırıldığına inanıyor. En önemlisi yine evet verenlerin de çoğunluğu sonucun aslında hayır lehine olduğunu ama YSK oyunu ile evet çıktığına inanıyor.
Böyle bir durumda ne yapılacaktır?
Elbette yargıya koşulacaktır.
Yapılan hileler, YSK'nın "tam kanunsuzluk" uygulaması şikâyet edilecektir. Hak aranacaktır.
Ancak saray ve iktidar kanadı bundan son derece rahatsız. Üstelik rahatsız olduğu gibi makul bir hak aramayı gayrimeşru gösterme çabası içinde. Hepsi bir ağızdan "Yine mahkemelere koşuyorlar, yenilgiyi hazmedemiyorlar, mahkemelerle kazanmaya çalışıyorlar" diyorlar. Peki o mahkemeler niye var?
Eğer bir hak aramak gayrimeşru ise o hak arama merkezlerini kapatalım gitsin. Anayasa Mahkemesi'ne, Danıştay'a başvurmak ayıp bir şeyse o kurumlar niye var? Biri evinizden para çalsa polise oradan da savcıya koşup şikâyetçi olmuyor muyuz? Kimse size "Yahu sen de her paran çalındığında mahkemeye koşuyorsun" diyebilir mi? Burada da millet "oylarının çalındığından" şüpheleniyor, iradesinin gasp edildiğinden şikâyetçi, nereye gidecekti ki?
Can Ataklı Korkusuz
***
Egemenlik demokrasiyle bayramdır
--------
Bugün, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Hileli anayasa referandumunun ardından bugünün anlamı çok daha büyük.
23.5 milyon yurttaşın oylarının çalındığına isyan ettiği günlerde kutlayacağız bu güzelim bayramımızı. 23 Nisan, egemenliğin tek kişiden alınıp, destansı bir bağımsızlık savaşının ardından inşa edilen ulusa verilişinin altın tarihinin adıydı.
97 yıl sonra bugün, egemenliğin tek kişide toplanacağını konuşuyoruz.
Bugün bizden, anayasal bir kurumun, kanunu yok sayarak, çiğneyerek egemenliğin yönünü değiştirmesini hazmetmemiz bekleniyor.
Bizse hazmetmek şöyle dursun, çocuklarımızın Atatürk'ün özlediği Cumhuriyet'te uygar bireyler olarak mutlu olabilmesi için, daha çok uğraş vermemiz gerektiğinin bilinciyle kutluyoruz bu bayramı. Bunun için daha kararlı ve yürekli olmamız gerektiğini bilerek. Bugün, ulusal egemenliğe yeniden sahip çıkmanın, gerici karanlığa daha yüksek tonda itiraz etmenin başlangıcı olsun.
Çünkü egemenlik bugün, ancak uğruna savaş verilen demokrasiyle bayram olabilir.
Çiğdem Toker Cumhuriyet