Yetmez ama evet ya da kedi olalı bir fare tuttu
Hani derler ya "kedi olalı bir fare tuttu" diye; bu kıvamda bir kutlamayı hak etti Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı.
***
"Erzurumlu Çitos Efe" olarak ünlenen ve yüzbinlerce takipçiye ulaşan Efecan'ın durumundan yola çıkarak "reklam filmlerinde, dizi ve eğlence programlarında yer alan çocukların istismarını önlemek üzere" bir kurul oluşturan Bakanlık, bu çocuklara psikolojik danışmanlık hizmeti sunacakmış.
Bence çocuklardan önce aileleri muhtaç böyle bu desteğe.
Zira, Efecan'ın ailesinin "Bakanlığın girişimini gereksiz bulduklarını" açıklaması bile çocuklarının nereye sürüklenebileceğinin, hiç ama hiç farkında olmadıklarının kanıtı!
***
Bakanlığın Efecan konusundaki uyarısı "obezite" riskine rağmen çocuğa görüntülerde sürekli çikolata, dondurma gibi ürünler yedirilip, bir de üzerine bu davranışının olumlanıyor olmasıyla alakalı. Çocuğun sağlığı için bu da göz ardı edilmemesi gereken bir tehdit ama başka riskler de söz konusu bana kalırsa...
Efecan'ın, daha televizyon tarafından keşfedilmeden önce, ailesinin sosyal medyada paylaştığı "dans" videolarını izleyenler varsa daha kolay anlayacaklardır ne demeye çalıştığımı...
***
O yaştaki bir erkek yahut kız çocuğunun, vücudunu okşayarak, zaman zaman kıyafetlerinin orasını burasını çekiştirip açar gibi yaparak, seksin ne olduğunu bilmeden sergilediği seksi dansları "komik" olduğu zannıyla teşhir etmek, toplumdaki sapık/sapkın oranı göz önünde bulundurulduğunda kolaylıkla başka istismar alanlarının kapısını aralayabilir, bu çocukları başka tehditlerin hedefi haline getirebilir.
Paranoyakça mı?
Umarım öyledir.
Ama ya değilse...
Bence bakanlık bir de madalyonun bu tarafına el atmalı ve aileleri pervasızca paylaştıkları görüntülerin olası sonuçlarına dair de bilgilendirmeli... En azından aile "teşhir"in "komik" veya "alkışlanacak" veya "teşvik edilecek" bir durum olmadığı idrak edebilmeli.
***
Fatih bugünleri görse ne yapardı?
Fatih Sultan Mehmet'in devlet yönetimine ortak olmayan isteyen dini gruplara karşı aldığı "çok sert" önlemleri hatırlatıp, "bu nasıl ecdad yolunda gitmektir" diye sorduğum dünkü yazıdan sonra, bir anlamda yazının kaynağı da olan Gaziantep Bağımsız Milletvekili Ümit Özdağ aradı ve sadece Hurufiler değil, Fatih'in, devlete sızmaya çalışan başka tarikat/cemaatlerin de önünü -aynı şekilde- kestiğini hatırlattı.
Özdağ'ın aktardığı örneklerden birinde, yine Fatih'in, "paralel devletleşme" çabasındaki bir tarikata müdahalesi "İstanbul'da kan dere gibi aktı, atların bacaklarının yarısına ulaştı" diye not düşülüyordu tarihe.
Tutup da "katli vaciptir" kutsaması yapacak halimiz yok ama her fırsatta "ecdad"ın etinden, sütünden, derisinden faydalanmakta rakip tanımayan bir iktidarın "ders çıkarmak" noktasındaki kayıtsızlığını da vurgulamak lazım...
Fatih, İstanbul'un her mahallesinde, ayrı bir merdiven altı tekkede, ayrı bir dini yapılanmanın, mensuplarına devleti paylaştırdığı bugünleri görseydi taş taş, baş baş üstünde kalır mıydı dersiniz?
***
Amaç referandumu tanımamak değil, hiç yaptırmamak olmalı
CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, "IKBY'nin planladığı bağımsızlık referandumunun yapılması halinde bunu gayrimeşru göreceğiz, çıkan sonucu tanımayacağız" dedi.
Eğer o referandum yapılır ve o sonuç çıkarılırsa, kalben elbette hiçbirimiz tanımıyor olacağız ama birbirimizi kandırmaya gerek yok, biz tanısak da tanımasak da "atı alan Üsküdar'ı geçmiş" olacak.
Elbette ne CHP, ne de Yılmaz "referandumu durdurma makamında" değiller. Ama yine de, "çıkan sonucu tanımayacağız" gibi, "referandumun yapılmasına seyirci kalacağız" anlamına da gelebilecek ifadeler yerine, "referandumu yaptırmamaya" odaklı bir dil benimsemek daha faydalı olacaktır bence...
***
"Döndüm" deyip yutturamazsın
Şimdi "FETÖ" olarak anılan yapı, "cemaat" yahut "hizmet hareketi" diye bağırlara basılır ve Türk ordusu, Türk yargısı, Türk medyası, Türk akademisine kumpaslar kurarken, o cephenin, Türkiye'deki "en yetkili/etkili" isimlerinden sayılan Hüseyin Gülerce, dün Star'daki köşesinde "Bir hâkim/savcı düşününüz ki, kendisini mehdi zanneden Pensilvanya'daki sapıktan talimat alıyor... Bir gazeteci/siyasetçi düşününüz ki bu FETÖ yapılanmasını bağımsız ve tarafsız yargı diye bize yutturmaya çalışıyor... Bu zihniyet sahiplerini ciddiye alabilir miyiz? Onları samimi bulabilir miyiz?" diye sordu.
Bulamayız!
Hayatının akıl baliğ herhangi bir döneminde, "Kendisini mehdi zanneden bir sapıktan talimat alabilmiş" hiç kimsenin, rüzgâr tersine döndükten sonraki "aldatıldım"ını, "kandırıldım"ını, "döndüm"ünü, "erdim"ini yutmayız!
Kapiş Gülerce?