Yetmez ama evet CHP!
CHP ters köşeden vurdu ve "gol oldu" demek için erkense bile -olacak inşallah-!
(Ülke siyasetinin her nevi kelebek etkisine açık zemininde böyle anlık çıkışların büyüsüne kapılıp da kesin hüküm verme şansımız yok. Bir günde değişir her şey; örneği çok. O nedenle, "CHP ters köşeden vurdu" dedikten sonra illaki, "top son anda bir nedenle savrulmazsa" diye şerh düşmek lazım "gol olabilme ihtimali"nden bahsettiğimiz satırlara...)
***
Ne yalan söyleyeyim;
Son yıllarda, AKP cenahının "demokratikleşme" maskesiyle yürüttüğü etnikçileştirme, azınlıklaştırma hamleleri de dahil hemen her açılımına kökten, toptan itiraz etmek yerine muhalefetini "yetmez ama evet" tonunda yapan CHP'den...
35 saatlik istikşafi görüşme komedisiyle, AKP'nin koalisyon kurmamak üzere kurguladığı sürecin dümenine esasen MHP'nin "hayır"larından daha fazla su taşıyan CHP'den...
Bu kör "uzlaşma" inadını kırıp da adında bile "uzlaşma" olan bir masayı terk etmesini beklemezdim; sıraladığım performanslardan sonra bunu "yapabileceğini" düşünmezdim.
Yaptı valla.
Onca zaman AKP'den sonra "Yeni Anayasa"nın en heveskâr partisi gibi görünürken, olası bütün kara propagandaları da göze alıp, korkunun esiri olmayıp, esasen hiçbir muhalefet partisinin en başından parçası olmaması gerektiğine inandığım "Anayasa Uzlaşma Komisyonu"nu dağıttı;
Helal olsun.
O zaman şimdi sıra bizde:
Yetmez ama evet CHP!
Daha doğrusu da şu:
Evet ama yetmez CHP!
***
Şöyle "evet":
Demokrasiyi esas alan cumhuriyet rejimiyle idare edilen bir ülkede, "ülke üzerindeki egemenlik haklarının kullanım yetkilerini belirleyen toplumsal sözleşme" yapılırken "parlamenter sisteme sadık kalınmaması", bu sözleşmenin bir tür post modern "monarşi"ye kapı aralayacak halde düzenlenmesi elbette beklenemez. Bu sözleşmeyi oluşturan unsurlar "evet" elbette o ülkenin "kurucu ilkeleri"ni -yani mevzu bahis Türkiye Cumhuriyeti olduğuna göre Anayasa'nın "değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez" maddelerini- bir "ön şart", "koşul", "kırmızı çizgi" olarak benimseyecek ve bunlardan taviz verilmemesi istikametinde mücadele edecekler.
***
Şöyle "yetmez":
"Anayasa"lar devletin yönetim biçimini belirler...
Kurumların işleyişini belirler...
Yargı sistemini tanımlarlar.
Yasamayı tanımlarlar.
Yürütme sistemini belirler.
O devletin vatandaşlarının/bireylerin en temel hak ve özgürlüklerinin, o devletin sınırları içerisindeki en üst derecede garantörlük makamıdırlar.
Velhasıl "anayasa"lar ülkelerin künyesi, nüfus cüzdanı, kimlik belgesidirler. Haliyle de "kimlikli devletler"in anayasalarını "güncellerken(!)" hassasiyet göstermeleri gereken ilk, belki tek şey "kimlik değerleri"ne zeval getirmemektir.
Türkiye Cumhuriyeti "kimlikli bir devlettir"; Türkiye Cumhuriyeti egemenliğini kazanmak üzere bir "kurtuluş savaşı" vererek kazanmıştır "kimliğini";
Türk Devleti!
Dolayısıyla, "rejim"in "önkoşul" olmasına evet ama yetmez. Aynı hassasiyeti devletin kimliğini; "Türk kimliğini" tartıştırmamak için de sergilemeli, aynı duruşu "vatandaşlık tanımı" konusunda da göstermelidir CHP.
Öyle ya, "Yeni Anayasa" çalışmaları Başbakan'ın dediği gibi sahiden de "millet adına" yürütülüyorsa sorarım;
Millet kime, ne zaman "varlığımı tarihten silebilirsin" diye yetki, izin, vekalet verdi? Silinmek isteseydi Mondros'a boyun eğerdi, Sevr'i baş tacı eder, "onbeşli"leri sürmezdi cephelere!
Onun için ne CHP, ne MHP bunu bir "ön koşul", "şart", "kırmızı çizgi" olarak savunmaktan ve bu yönde taviz gerektiren süreçlere dolu dolu "hayır" demekten zinhar çekinmesin;
Her Türk evladı bu "hayır"ın "işi yokuşa sürmek üzere" sarf edilen "anlaşılmaz" emsallerinden olmadığını, sahiden de "hayrına" olduğunu bilir!