Yetmez ama evet!
Davutoğlu'nun Seyit Rıza'nın 'aziz hatırası' önünde eğilmesine ve onu Hz. Peygamber'e bağlamasına en çok sevinenlerden birisiyim!.. Seyit Rıza için heykel siparişi veren 'yazar' olarak söylediklerimizin hayata geçiyor olması ne yalan söyleyeyim nefsime hoş geliyor!..
Erdoğan 'Dersim özrü' dileyince iki yıl önce yazmıştım, "Böyle olmaz, dibini bulmalıyız" diye... Zaman içinde açılan PKK 'şehitlik'leri, teröristler ve şehit askerlerle ilgili iktidar milletvekilince yapılan 'ortak anıt' teklifi, hayalimin 'fantezi' olmaktan çıkmaya başladığını gösteriyordu!.. Seyit Rıza konusu doğru yolda olduğumu belgeledi!..
İki yıl önce o yazıda gündeme getirdiğim teklifimi tam yerine oturduğu için heyecan ve gururla tekrarlıyorum: Artık belli oldu, tarihimizle esaslıca yüzleşmezsek, kurtuluşa eremeyeceğiz!.. Bu 'şoven inat' hem Batı'yla entegrasyonumuzu engelliyor, hem de çocuklarımızın geleceğini karartıyor!.. 'Dersim'de olduğu gibi öyle parça parça değil, dev adımlarla 'yüzleşme'ye koşalım ki, 'özür'ün dibini bulalım!.. İstanbul'a 'Tarihle Yüzleşme Parkı' yapalım...
Parkın hemen girişine Ermeni Anıtı dikelim... Tıpkı Almanların eski Başbakanı Willy Brant'ın Varşova'daki Yahudi Anıtı önünde diz çöküp özür dilemesi gibi bizim Başbakanımız da bu anıtın önünde diz çöksün ve ağlayarak özür dilesin!..
Tarafımızdan 'zulüm' görmüş kim varsa, heykellerini serpiştirelim o parka!.. Seyit Rıza'nın mutlaka ayrıcalıklı bir yeri olsun!.. Süleyman Nazif, Musul valisiyken idam edilen Çar'ın iş birlikçisi Abdusselam Barzanî'nin heykeli de unutulmasın!.. Anadolu'da en çok Türk katleden Antranik Uzunyan ve Rus işgaliyle şehrin anahtarını ellerini ovuşturarak teslim alan Trabzon metropoliti Hrisantos'un heykelleri de eksik kalmasın!..
Parkta, darağaçları dizili Nemrut Mustafa Paşa 'hatıra ormanı' olsun!.. 'Yüzleşme bilinci' aşılamak istediğimiz çocukların bir butona basarak temsilî infazı gerçekleştirebilecekleri animasyonlar yapılsın!.. Meselâ Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey tekrar tekrar asılabilir!.. Başka darağaçlarına Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, Diyarbakır Valisi Reşit Bey, Bahçe Müftüsü İsmail Hakkı yerleştirilebilir!..
Park içinde, Milli Mücadele yıllarında 'asi'lere karşı medeniyet taşıyıcısı İngiliz dostlarıyla birlikte hareket eden İstanbul, Alemdar, Peyam-ı Sabah gibi gazetelerin reyonları hizmet versin!.. Böylece vatandaşlarımız bugün ellerinde bulunan gazetelerin 'yakın çağ ataları'nı bir bir teşhis etsinler...
Bu arada 'şeytan taşlama' standı da hizmete açılsın ve o dönemde 'asi'leri destekleyen Tasvir-i Efkâr, İleri, İkdam, Tercüman-ı Hakikat gibi gazetelere tükürülmesi sağlansın ki Ali Kemallerin ruhu şâd olsun!.. Bir bölümde kültür merkezi kurulsun... Aleyhimize çevrilmiş ne kadar film varsa burada özgürce gösterime girsin, Gece Yarısı Ekspresi'nden, Ararat'a kadar!..
Belki de gelişmemizin önünde en büyük engel taşıdığımız vebâldir!.. Zavallı Taşnakçı Ermeniler, on binlerce Müslümanı süngüyle katletmek zorunda kaldılar!.. Tabii ki onlara 'süngü tazminatı' hakkı doğdu, ama ödemedik!.. Zeve'de başka çareleri olmadığı için halkı yaktılar!.. Bu 'fazla mesai'nin maddî karşılığını tam olarak veremedik!.. İzmir'den denize dökülen Yunan'a 'ıslanma tazminatı'nı da geciktirdik!.. Pontuslular zaten boynu bükük kaldı Selanik ellerinde!.. Urfa'nın, Maraş'ın, Antep'in Fransızlar'a verdiği zarar ise açık hesap olarak duruyor!..
Aslında epeyi zamandır bu konuda kendimize çekidüzen vermeye çalışıyoruz... Kurtuluş törenleri artık düşman askerlerinin zulmü ve kovalanması görüntülerinden arındırılıyor, yerlerini üçüncü sınıf sanatçıların 'A be kaynana' şarkılarını söylediği panayırlar alıyor...
Şayet parkımız hizmete girer, 'Dersim'le başlayan özür süreci, 'Kürdistan'la devam eder ve Ermenistan'ı, Pontus'u ve diğer 'mağdur'ları kapsarsa, Türkiye'nin önü Willy Brant'ın önü gibi iyiden iyiye açılır!.. Mâlûm Brant, bu diz çöküşüyle Nobel Barış Ödülü'nü kazanmıştı...
(Not: Girişler 'Akbil'le olsun...)