Yetişin! İtfaiye yanıyor!..
“Rize’de hareket halindeyken motoru alev alan itfaiye aracındaki yangın, vatandaşların getirdiği yangın tüpü ve su dolu kovalarla söndürüldü.” Haberi okuduğumda, kendisi de bir Rizeli olan, rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin bir kitabı geldi aklıma: “İtfaiye yanıyor.” Yazarın bu kitabını geçen sene okudum. Kitapseverlere tavsiye ederim. Trajikomik sahnelerle dolu olan bu kitap, ülkemizdeki derin çeteleşmeyi, hiciv aracılığı ile aktarıyor okuyucusuna... Bilmem, rahmetli daha önce karşılaştı mı bu tip bir haberle, ama yaşayıp da görseydi, eminim ki tebessüm ederdi.
Gelgelelim, derin çeteleşmeden ziyade, derin devlet meselesine... İtfaiye yanıyor mu yoksa itfaiye yakıyor mu belli değil günümüzde! Bendeniz; her devletin derin bir devlete ihtiyacı olduğunu, fakat her devletin de derin çetelerden arındırılması gerektiğine inananlardanım...
Gerçi, harita şekillendiriciler tarafından vakti zamanında kullanılanlar, son kullanım tarihleri geçtiğinde tasfiye edilirler her halükârda... Partner değişikliği yani! Lafı hiç dolandırmadan söyleyecek olursam: Dünden bugüne değin ülkemiz, faili meçhuller ülkesi olmakla birlikte, derin çeteler tarafından kuşatılmış bir ülkedir ne yazık ki... Ne derin devleti; bir derin devletimiz olsaydı, bunca faili meçhul cinayet ülkemizde işlenebilir miydi zannediyorsunuz?
Bu durumda derin devleti kutsuyor değilim ve hatta ululaştırmam da; yalnızca bir ülkenin derin devletiyle derin çetelerinin ayırt edilmesi gerektiğini vurgulamaya çalışıyorum.
Derin devletle derin çeteleri birbirinden ayırarak diyorum ki: Bir ülkede, siyasî infiale yol açan faili meçhul cinayetler, yerli işbirlikçi derin çetelerin eli ile icra edilir. Bir ilişki tarzıdır bu... Öncelikle devletin derinliklerine sızılır. Halk menfaati gözetilmez. Sıkça iç düşmanlarla uğraşılır. Çünkü birinci derece tehdittir halk!
Kuşkusuz yurttaşının can ve mal güvenliğini korumakla yükümlü olan bir devlet, derin çetelere teslim olduğu müddetçe yurttaşının nazarında güvenilmezleşir.
Konumlanarak vatanlaştırdığınız toprak parçası, çeşitli istihbarat örgütlerinin cirit attığı bir yer haline geldiyse ve siz buna müdahale edemiyorsanız, devletsizleşmişsinizdir ancak...
Devlet; yeri geldiğinde gizli tutar kendisini, saklar, göstermez, şeffaflaşmaz. Çünkü acımasız bir coğrafyada yer edinmek ve var olmak için stratejik kuşkular edinmek kaçınılmazlaşır. Derin devlet, pek tabii ki milletin ve devletin bekasını düşünür. Hem de ahval ve şerait her ne olursa olsun durum değişmez... İdeolojik bir yobazlığın akıl tutulmasına kapılmaz yâni! Kapılmamalıdır en azından...
Derin devleti de, derin çeteleri de yaratan halkın bizatihi kendisidir! Bıçak, ekmek de keser, insan da... Devletin gözüken yüzüyle gözükmeyen yüzü arasındaki keşmekeşse sorun, evet derin devlet bir devletin hangi temeller üzerinde inşa edildiğini kanıtlar muhatabına...
Devlet denilen aygıt, konumlandığı yer itibariyle biçimlendirir varlığını. İlla ki örneklendirmek gerekirse eğer: Finlandiya’da derin devlet olmasa da olur, ama Türkiye’de yaşıyorsanız devletin gözükmeyen yüzüne de muhtaçsınızdır... Ne demek mi istiyorum? Şöyle: Kansız bir bölgede hüküm sürmek, insan canının rakamlarla tarif edildiği bir bölgede hüküm sürmeye benzemez...