Yeterince zihinsel engelli olmama suçu(!)
O kadar "olağan"laştı ki bu haberler son dönemde, ilginizi çeker mi, yüreklerinizi ucundan kenarından isyana sevk eder mi bilemiyorum. Ama ben yazmadan, hiç olmamış, yaşanmamış, ülkenin bir yerinde, gencecik bir genç kız, bundan sonraki hayatının her gününde -hani kartalın gelip her gün yeniden Prometheus'un ciğerini yemesi gibi- aynı cehennemi sil baştan yeniden yaşamaya mahkûm edilmemiş gibi, 'görmedim-duymadım-bilmiyorum'culuk edemem.
Kaldı ki, o gencecik kız, Prometheus gibi ateşi de çalmadı!
Tek suçu vardı:
Zihinsel engelli olması ama yeterince de olmaması!
Trajikomik fakat gerçek. Tam olarak bu, mahkemenin, ilk yargılamada 15'er yıl hapse çarptırılan tecavüzcülerinin cezasını, yeniden yargılamada 11'er yıl 8 aya düşürürken dayandığı;
Engelliydi ama tecavüzcüleri bunu anlamadı!
Bütün derdimiz iki tane sapığın algısı!
Böyle olunca, yani Adli Tıp, yeniden yargılamada, iki kişinin tecavüzüne uğrayan genç kızın durumunu "zeka geriliği hekim olmayan kişiler tarafından anlaşılamayabilir, ancak kendisini tanıyanlar ve tekrarlayan görüşmelerle anlaşılabilir" diye raporlandırınca, "beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye yönelik cinsel saldırı" suçu ortadan kalktı ve sapıklar "nitelikli cinsel saldırı" ile "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma"dan cezalandırıldı.
Anlamadığım "cinsel saldırı" her haliyle, her şekliyle mahvetmiyor mu mağdurunun hayatını?
Bu sapıkların, kızın -velev ki bilmiyorlardı- zihinsel engelini anlamamış olması kızın yaşadığı travmayı azaltır mı?
Yahut, sapıkların bunu anlamamış olması, kızın zihinsel engelini, dolayısıyla kendisini koruyamayacak durumda olduğu gerçeğini ortadan kaldırır mı?
Eyyyyy vekaletimi verdiklerim!
Hem birey, hem toplum hem de devlet düzenine yarardan çok zararı olan yığınla yasa değişikliği için TBMM'de birbirinizin gözünü oyacağınıza, bir olup, beraber olup, insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en iğrenç, en rezil, en canice suçlarından biri olan "tecavüz"ü, hafifletici nedenlerden arındırıp, her haliyle çok ağır cezalık hale getirmeye var mısınız? Yok musunuz?
***
Fiili durum yasallaşmaya devam ediyor
KHK'larla uyandığımız bir günü daha geride bırakırken hem yazılacak çok şey var hem de hiçbir şey yok aslında...
Hem, "atanmış" bir bürokratın ifadesini almak için bile Cumhurbaşkanı izni gerekirken, savcılara "seçilmişler" hakkında soruşturma izni verilmesini, hadi soruşturma açıldı bu insanların nasıl yargılanacağını, KHK ile harita değiştirmenin nasıl bir zorunluluğun sonucu olabileceğini ve açtığı yolda sonrasında yapılabilecek değişiklikleri, istihbarattaki büyük patron değişikliğini vs. sorgulamak mümkün uzun uzadıya...
Hem de "fiili durumun yasallaşması" deyip, konu kapatılabilir pekala...
Malum, "ama Anayasa" diye başlayan her itiraz hükmünü yitirdi bu kavram hayatımıza girdikten sonra.
***
Bir Malazgirt klişesi...
Çok rica edeceğim, bugün, Malazgirt Zaferi'ni kutlama içerikli mesajlarınızda, konuşmalarınızda, coşup taşmalarınızda filan "Türklere Anadolu'nun kapıları açıldı" klişesine teslim olmamaya çalışın...
Kutlu bir gün olduğu muhakkak ama doğru anlamlandırmak kaydıyla...
Türkler Anadolu'ya 26 Ağustos 1071'de girmedi; Anadolu'da yaşayan Türkler zaten vardı. Hatta zaferde de, Bizans ordusunda ücretli asker olan bu Uz, Peçenek ve Kıpçak Türklerinin savaş meydanında kendi milletlerinin safına geçmesi büyük rol oynadı.
***
Çok ilginç bir kutlama biçimi
Güreş Federasyonu Başkanı, erkek arkadaşının, kadınlarda Türkiye'ye ilk dünya şampiyonluğunu getiren Yasemin Adar'a, final maçının ardından minderde yaptığı evlilik teklifini tasvip etmemiş!
Zaman ve mekan böyle bir teklif için uygun değilmiş!
Hakkını yemeyelim, tasvip etmese de Yasemin'i kutlayıp, mutluluklar dilemiş ama!
Sanırsın dünyada, geçmişte yendiği rakibine yenilen sporcu, takım, ülke yok; federasyon başkanının teklife tepki gösterme nedeni, "Yasemin'in daha önce farklı yendiği Belaruslu rakibine az kalsın maçı verecek olması"ymış!
Kızcağız, adını Türk spor tarihine yazdırdığı gün, bağlı bulunduğu federasyonun başkanından tam da bunları duymayı beklemiştir zaten; aferin!
Çok affedersiniz, o aşkla, heyecanla, coşkuyla yapılan teklifin yerine siz nasıl bir evlilik teklifi yapılmasını uygun görürdünüz dünya şampiyonumuza?
Biraz riya yakışır mıydı mesela?
Siyasilere takla filan?
Şöyle kerli ferli devletlülerimizden birine facetime'dan istetseydi mesela genç adam Yasemin'i; tasvip kurulundan geçer miydi?
İnsanların sevinçlerini kursaklarında bırakmanın ustasıyız vesselam;
Sonra "neden bizim sporcularımız başarılı olamıyor?"
Bilmem...
Her şeyden önce "motivasyon" gerektiği için olabilir mi acaba?