Yerelde ittifakı seçmen yapar
Lafa, "yerel seçim ittifakı" kadar lüzumsuz bir tartışma görmedim diye gireceğim ama öyle akla hayale gelmez lüzumsuzlukların gündeme dönüşebildiği bir coğrafyada yaşıyoruz ki, fazla iddialı olur...
Yine de, madem bugünlerde görüş beyan etmemiz beklenen mevzu bu "sistemin kalemi" olup(!) üzerimize düşeni yapalım:
"Saha"da hiçbir karşılığı olmayan son derece gereksiz, yerel seçimin doğasına aykırı, yapanların elinde patlamaya mahkûm beyhude bir çaba...
Yok yok...
"Yerel seçimde ittifak olmaz" demiyorum. Aksine... En çok yerel seçimde görülür Türkiye'de ittifak.
Ama bu ittifak, "yukarısı öyle istiyor" diye olmaz.
"Yukarısı", yerel seçimde belirleyici olsaydı -son dönemin en çarpıcı örneği- Mansur Yavaş, Ankara'da, "CHP adayı" olarak girdiği seçimde, MHP, partisinin çok önemli bir ismini aday gösterdiği halde, MHPli seçmenden o denli oy almayı başaramazdı.
Yerel seçimin tek değil ama ilk belirleyicisi "aday"dır;
Öyle bir aday olur ki; CHP'li olduğu halde MHP'li, AKP'li seçmen de "o kazansın" diye gider sandığa...
Öyle bir aday olur ki; MHP'lidir ama şimdilerde "kanlı bıçaklı" görünümü verdikleri İYİ Parti'lilerin desteğiyle göğüsler ipi... Yahut tam tersi İYİ Parti'lidir ama MHP'liler de onu "başkan" görmek isterler şehirlerinde...
Misal...
Bayram ziyaretine gittiğim bir Trakya kasabasında, CHP'li bir grupla sohbet ederken paylaştıkları tahminleri:
Geçen seçimde MHP'den aday olan "hoca" bu seçimde İYİ Parti'den girerse alır gider burayı!
"Bura" dediği yer de CHP'li şimdiki belediye başkanı.
Doğru aday-parti buluşmasını sağlayan kazanır, sağlayamayan neyin ittifakını kurarsa kursun avucunu yalar;
Çünkü "Ahmet'in, Mehmet'in hatırı" olur yerel seçimde... "Yüz yüze bakıyoruz" ayrı bir önem kazanır... "İyi adam" rozetlerin üzerinde taşınır...
En azından benim yerel seçimde "oy verme parametrem" böyle.
***
SORU-YORUM
Bence de "Azerbaycan ağlarsa biz de ağlarız" da... Sahiden de yürek halimiz buysa neden, Azerbaycan topraklarında "işgalci" durumdaki Ermenistan'a "Akdamar jesti" yapmakta ısrar ediyoruz acaba?
Üstelik de Türklerin acı hatıralarının üzerine basa basa, onları yeniden kanırta kanırta...
Ne uğruna?
***
Bir damat var, bir de liyakat var...
"Damat" denince hemen herkesin aklına, en son Maliye ve Hazine Bakanlığı'na atanan AKP Milletvekili Berat Albayrak geliyor ama bir de Selçuk Bayraktar var; Albayrak gibi o da Cumhurbaşkanı'nın kızıyla evli.
Bayraktar, "Millî savunma sanayi"ne önemli katkılar sağlayan bir grubun "beyni" veya "beyinlerinden biri"; mühendis.
Dün sabah, Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali (TEKNOFEST)'in tanıtımı dolayısıyla CNN Türk'teydi ve ilk defa izledim kendisini.
İnsansız Hava Araçları, İnsansız Su Altı Sistemleri, Savaşan İHA'lar, Yapay Zeka, Roketler, Robotlar'dan bahsetti, "astronot olmak isteyen kızlar"ın aile hatta sülalelerine seslendi; "akıl", "bilim", "ilericilik", "aydınlık"la doluydu her cümlesi. "Yerli ve millî" vurguları bile "siyasi mesaj" hissi vermedi...
Sizi bilmem ama ben Bayraktar'ı izlerken "genç, idealist, inançlı, kararlı, ülkü sahibi bir mühendis"i izledim sadece. "Damat"lığı bir kere bile aklımdan geçmedi;
Liyakat, önyargıları bile yıkabilme kabiliyetine sahip, böyle sihirli bir "nitelik" işte...
***
FASİT DAİRE
Türkiye;
66 yıl önce bugün, "döviz karaborsası"nın nasıl engellenebileceğini tartışıyormuş.
38 yıl önce bugün gözaltı süresini "15 günden 30 güne!" çıkarmış.
27 yıl önce bugün, "dönemin Cumhurbaşkanı(Özal)", "1983 seçimlerini kazandıktan sonra ABD Başkanı Bush'a şükran mektubu yolladığını" yazan Sabah gazetesine 5 milyar liralık tazminat davası açmış.
Ekonomik kriz...
"Hak-hukuk-adalet"sizlik...
Basına baskı...
Çok hayati, çok önemli, çok kritik, çok parlakmış zannıyla yazıp çizdiklerimizin, bu fasit daire içinde kim bilir kaç defa tekrarlanmış ve ülkenin çemberi kırmasına hiçbir katkısı olmamış "ezber"lerden ibaret olduğuyla yüzleşmek kadar umut kırıcı bir şey yok;
En özgün sandıklarımız bile böyle, bir arşiv taraması yetiyor "tekerrür"den başka bir şey olmadığınızı keşfetmeye...
Yazık bize.
***
Kemal Çapraz anısına...
Uzun uzadıya anmak isterdim; yüreğim, bu sektörde kaypaklaştırılamayan bir "Türk Milliyetçisi" olarak var olabilmenin bedellerini de anmak zorunda kalmayı kaldırmadı...
10 yıl olmuş...
Dilerim ruhunu sancıtmıyoruzdur Kemal (Çapraz) Abi...