‘Yenile yenile daha kötü yenilmeyi öğrenmek’
Bizde değişmez kuraldır; seçimlerden kimse başarısız çıkmaz!.. Herkes ‘fil’i işine gelen yerinden tutarak tanımlamaya başlar ve tabanına ‘avunma alanı’ açar... Böylece bu kısır döngü hiç değişmez, olan ülkeye olur...
2011 genel seçimlerinden sonra Türkiye Günlüğü için bir değerlendirme yazısı kaleme almıştım... Aynı senaryo tekrarlarına nasıl mahkûm olduğumuzun anlaşılması için ‘Yenile yenile daha kötü yenilmeyi öğrenmek’ başlıklı yazımın bir bölümünü izninizle paylaşmak
istiyorum:
“Demokrasi şöleni dedikleri bu olsa gerek: Bizde seçimlerin mağlûbu yoktur!.. Oy oranları ne olursa olsun partilerin hepsi galiptir!.. Zaten ‘şölen’ dediğiniz de, ancak böyle olursa ‘şölen’ olur!..
12 Haziran 2011 akşamı ilk önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazandıkları yeni ‘oydaş’ sayısını duyurmasıyla CHP’nin zaferi tescillendi!.. Ardından biraz gecikmeli de olsa, hatta yazılı açıklama şeklinde de olsa, MHP’nin seçimden ‘başarılı çıktık’ mesajı geldi...
Elbette bunlarla sınırlı kalmadı zafer hikâyeleri... Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, teşkilatlara gönderdiği mektupta, ‘hak dâvânın rakamlarla ölçülemeyeceği’ni aktardıktan sonra, bu seçimlerde tarihi bir görevi başarıyla ifa ettiklerini, ‘her türlü engellemeye rağmen’ kurtuluşun tek çaresinin Saadet Partisi olduğunun anlaşıldığının altına çizdi... Binde 7 oy alan Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ise halkın kendilerine ‘doğru yoldasınız’ mesajı verdiğini söyledi ve seçmenlerine ‘fidanın tuttuğu’nu müjdeledi!..”
Bugün de değişen fazla bir şey yok... Herkes yine başarılı... Oyları düşen partiyi yönetenler yine balkona tırmandılar... Söze ‘bu şartlarda’ diye başlayan parti yetkilileri hâllerinden pek de rahatsız değillerdi... Toplam belediye sayısı dört yüzlerden yüzlere düşen ve Türkiye’nin en büyük şehrinde PKK adayından daha az oy alan partinin yetkilileri de başarılı olduklarını tabanlarına duyurdular... Oy oranı küçük partilerde bile durum bundan farklı değildi...
Soralım yine: Yenilmek mi daha kötü, yoksa yenilgiyi doğru tahlil edememek mi? Elbette ikincisi... Çünkü birincinin telafisi var, ikincinin telafisi yok... Eğer yenilgiyi doğru tahlil edemiyorsanız veya ondan kaçıyorsanız, artık rutine bağlanmış tıkanıklığı aşma ihtimaliniz sıfır...
Kitleleri ikna etmek için ‘doğru söz’ bazen yetmiyor... Kabul edelim ki bir sözün kitlelerin ruhunda karşılık bulması için ‘söyleyenin inandırıcılığı’ söylenen ‘sözün doğruluğu’ndan daha önemli... Eğer inandırıcılığınızda bir değer kaybı oluşmuşsa, bin bir emekle hazırlanmış doğru söz ve projeler, ne söylerseniz söyleyin, karşılık bulamayabiliyor... İşte Türkiye siyasetinde muhalefetin ‘kara deliği’ tam da burasıdır ve ne yazık ki halkın büyük bir kısmında ön yargılar kökleşmiştir...
İktidarını bu ‘siyasî maden’ üzerinden beleşe getiren ve rakiplerini ‘balkon izleyiciliği’ne mahkûm eden Tayyip Erdoğan için bu tablonun korunması gerekiyor!.. 12 yıldır araya sıkıştırılan referandumla birlikte genel-yerel bütün seçimlerde rakiplerinin önüne geçmesi ve ‘iktidar yıpratıcılığı’ndan yeterince etkilenmemiş olması sadece kendi kabiliyeti olamaz... Burada siyaset biliminin, sosyal psikolojinin, sosyolojinin hatta tıbbın ilgi sahasına giren bir durum söz konusudur ve iktidar kadar muhalefetin incelenmesi gerekmektedir...
Hileli olduğuna yüzde yüz inandığımız, ama bu hilelerin bile muhalefetteki başarısızlığı tam olarak izaha yeteceğini düşünmediğimiz bir yerel seçimle Türkiye kaybetmiştir... Şimdi sırada çok daha önemli iki seçim var ve ülkenin fazla vakti yok... Dünyayı sloganlarla okuyan ve kısıtlı üretme gücüyle muhalif siyasete yön vermeye çalışan tarz, bu kötü gidişatı okuyamaz ve durduramaz... Bıktırırcasına yaşadığımız seçim örnekleri bu gerçeği paslı çivi gibi kafamıza çakıyor...
AKP’nin halk oyuyla cumhurbaşkanı çıkarması PKK desteğine bağlı... Bunu açıktan yapamazlar, ama gariptir, gizleyemezler de... Muhtemelen burada toplumsal tabanı olan bir gedik açılabilir... Yeni bir satranç oynanacak... Tam da bu noktada saplantıdan arınmış, sonuç alıcı siyaset matematiğine ihtiyaç var...
Bu konuyu tartışmaya devam edeceğiz...