'Yenidoğan Çetesi' davasında sinirler gerildi. Adalet Komisyonu üyeleri arasında tartışma

'Yenidoğan Çetesi' davasında sinirler gerildi. Adalet Komisyonu üyeleri arasında tartışma

Yenidoğan çetesi olarak bilinen suç örgütü yönetici ve üyeleri, ilk kez hakim karşısında. Duruşmada; Türkiye Barolar Birliği ile diğer barolar, siyasi partiler ve derneklerin mahkemeye katılım talepleri reddedildi.

Sosyal Güvenlik Kurumu'nu dolandırmak için 112 Acil Çağrı Merkezi çalışanlarıyla anlaşarak, yeni doğan bebekleri anlaştıkları özel hastanelere gereksiz yere sevk eden ve en az 10 bebeği ihmali davranışla öldüren ya da ölmek üzere olan bebeklerin ailelerinden ve SGK'dan daha fazla para almak için zorla yaşatan 'Yenidoğan suç örgütü' lideri doktor Fırat Sarı ve örgüt yöneticileri doktor İlker Gönen ile ambülans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir dahil 22'si tutuklu 47 sanığın, 500'ü aşkın hapis cezaları istemiyle yargılanmasına başlandı.

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce büyük duruşma salonunda görülecek duruşmaya mahkeme heyeti, avukatlar, milletvekilleri ve basın mensupları alındı. Bazı avukat, gazeteci ve yurttaşlar ise yer kalmaması gerekçesiyle salona giremedi.

Duruşma başlamadan önce mahkeme başkanı, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan ile İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve davaya müdahil olmayan diğer avukatların, izleyici tarafına geçmelerini istedi.

Sağkan ile diğer avukatlar, davaya katılma talebinde bulunacaklarını bu yüzden izleyici tarafına geçmeyeceklerini bildirdi.

SAAT 10.43: "HAKİMİ TEHDİT EDEMEZSİNİZ"

Mahkeme başkanı ise izleyici tarafına geçmeleri için ısrarcı oldu. İzleyici tarafında oturan bazı milletvekilleri mahkeme başkanına tepki gösterdi. CHP TBMM Adalet Komisyonu üyesi Turan Taşkın Özer, mahkeme başkanına tepki göstererek, TBB Başkanı ile İstanbul Barosu Başkanlarının müdahil tarafında oturmalarının kimseye bir zararının olmadığını söyledi. Arka sıralarda oturduğu için mahkeme başkanına sesini duyurmak için yüksek sesle konuşmak zorunda kalan Turan Taşkın Özer'e, aynı sıralarda oturan AKP TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Şengül Karslı, "Burada hakime bağırarak tehdit edemezsiniz. Duruşma başlamıyor. Ben de komisyon üyesiyim" dedi.

"SAÇMALIYORSUNUZ SAYIN VEKİL"

Turan Taşkın Özer ise hakime bağırmadığını, kimsenin de hakimi tehdit etmediğini söyleyerek, "Şu anda saçmalıyorsunuz Sayın Vekil. Kimsenin kimseyi tehdit ettiği yok" dedi. İkili arasında yaşanan tartışma devam ederken, mahkeme başkanı duruşma başlamadan 15 dakikalık ara verdi.

Ara verilen duruşmada, komisyon üyeleri arasındaki tartışma son buldu. Verilen aranın ardından mahkeme heyeti yeniden salona geldi. Tutuklu 22 sanık da jandarma eşliğinde salona getirildi. Salonda tarafların avukatları da hazır bulundu.

SAAT 11.02: 'AVUKATA DEĞİL ÇETELERE BARİKAT'

Duruşmanın görüleceği Konferans Salonu önünde bekleyen avukat ve yurttaş kalabalığı, bir türlü salona alınmadıkları için tepki gösterdi. Kalabalıktan 'Avukata değil çeteleri barikat' sloganları yükseldi.

SAAT 12.57: AVUKAT KAVİLİ SALONDAN ATILDI

Mahkeme Başkanı, dosyaya sunulan evrakları okuduğu sırada, izleyici sıralarında bulunan avukat Ömer Kavili, "Sayın Başkan, 'okundu' dediğiniz evrakları okur musunuz" diyerek müdahale etti. Başkan, "Müdahillik talepli dilekçeleri biz okuduk, dosyaya eklendi" dedi. Kavili bunun üzerine, "Usul uyarınca okumanız gerekiyor. Okuyun ki biz de bilelim bu insanlar neden müdahil olmak istiyor" diye karşılık verdi. Mahkeme Başkanı, Kavili'yi duruşma düzenini bozduğu gerekçesiyle uyardı. Kavili, tekrar "Okundu dediklerinizi okuyun" diyerek tepki gösterince mahkeme başkanı, söz almadan konuşarak duruşma düzenini bozduğu gerekçesiyle avukat Kavili'nin salondan çıkarılmasına karar verdi.

KAVİLİ HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Bunun üzerine Kavili sesini yükselterek, "Zaten çıkıyorum, kendi aranızda çalıp oynayın. Duruşma bitmiştir. Kanunsuzlar" diyerek salondan polis eşliğinde çıktı. Kavili'nin heyete yönelik kullandığı "Kanunsuzlar" sözü nedeniyle mahkeme başkanı, kavili hakkında "hakaret" suçundan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

SAAT 15.40: "TOPLUMUN TAMAMI ZARAR GÖRDÜ"

Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) bağlantısında yaşanan sorun nedeniyle duruşmaya bir saat ara verildi. Aranın ardından yeniden başlayan duruşmada TBB Başkanı Erinç Sağkan katılma talepleri için söz aldı. Sağkan, "Huzurdaki dosyanın kamuoyunda infial yaratması, bizi dosyada katılan olarak mı yoksa gözlemci olarak mı belirlemeniz için gerekçe olamaz. Mahkemeniz, karar belirlerken 'suçtan zarar görmek' kıstasını baz alacak. Bu tarz suçlarda toplumun genelinin zarar gördüğü göz önünde bulundurularak karar verilmelidir" dedi.

Mahkeme, diğer barolara da söz vererek katılma taleplerini aldı.

"ÇOCUĞUM ENGELLİ KALDI"

Yüzde 90 engelli kalan Yağız bebeğin babası Emre Erol, "Çocuğumuz sapasağlam doğdu sonra yoğun bakıma aldılar. Üçüncü gün çocuğumuzu almak zorunda kaldık. Beni arayarak çolcuğumun kalbinin durduğunu söylediler. Doktoru aradığımda kendisinin hastanede olmadığını söyledi. Benim çocuğumun kalbi durdu ama doktor hastanede yoktu. Bu sebeple benim çocuğum yüzde 90 engelli kaldı" dedi.

SAAT 16.40: SAVCI KATILMA TALEPLERİNİN REDDİNİ İSTEDİ

Barolar, siyasi partiler, STK'lar ve mağdurların katılma taleplerine ilişkin görüşü sorulan duruşma savcısı, "Suçtan doğrudan zarar görmedikleri" gerekçesiyle katılma taleplerinin reddini talep etti.

AVUKATI BÖYLE SAVUNDU: "TOPLUMUN ÖNÜNE ATILDILAR"

Sanık avukatı, katılma taleplerine ilişkin beyanında, "Toplumun sinir uçlarıyla oynandı. Bir Cuma sabahı, savcı tehdidiyle başladı her şey. Bir savcının tehdit edilmesiyle, buradaki tüm sanıklar toplumun önüne atıldı. Türkiye tarihinde, adil yargılanmanın bu denli önüne geçildiği başka bir dava yoktur. TBB ve İstanbul Barosu'nun katılma taleplerinde takdir mahkemenindir. Ancak tüm siyasi parti ve derneklerin katılma taleplerinin reddedilmesine karar verilmesini talep ediyorum" dedi.

Diğer sanık avukatlarından bazıları tüm katılma taleplerinin reddedilmesine karar verirken, bazı sanık avukatları ise baroların katılma taleplerinde 'takdir mahkemenindir' dedi.

SAAT 17.31: KATILMA TALEPLERİ REDDEDİLDİ

Katılma taleplerine ilişkin ara kararını açıklayan mahkeme, Türkiye Barolar Birliği ile diğer barolar, siyasi partiler ve derneklerin; suçtan doğrudan zarar görmedikleri gerekçesiyle katılma taleplerinin reddine karar verdi.

SAAT 17.35: "ŞİKAYETLER DİKKATE ALINMADI"

Tutuklu sanık hemşire Hakan Doğukan Taşçı, savunmasında "Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Daha fazla para kazanmak için bu kurumlarda evrak üzerinde oynamalar her zaman yapılıyor. 10 yıldır hemşireyim bunları her zaman gördük. Şikayetler yapılıyor ama bu şikayetlerin hiçbiri dikkate alınmadı. Bu kurumlar senede 6-7 kez denetleniyor. Nasıl oluyor da bu denetimlerden sorunsuz çıktılar. Hastanelerde doktorlar zaten bir saatten sonra hastanede durmuyor. Orada bebeklere bir şey olduğu zaman doktor olmuyor. Biz de hemşire olarak müdahale etmek zorunda kalıyoruz. Ama bu sefer de 'neden müdahale ediyorsun sen hemşiresin' oluyor. Ama orada müdahale etmemiz gerekiyor" dedi.

HASTANE SAHİPLERİNİ SUÇLADI: "HER ZAMAN PARA KAZANMAK İSTERLER"

Mahkeme başkanının Fırat Sarı ile olan konuşmasını sorması üzerine sanık Taşçı, "Hastane sahipleri her zaman para kazanmak ister. Daha fazla hasta tutması için Fırat Sarı'ya baskı yapıyorlardı" dedi.

Sanık Doğukan Taşçı'nın savunması, mahkeme başkanının, dosyaya giren telefon görüşmelerini sorması ve Taşçı'nın ceplamasıyla devam etti.

17.57: "İLAÇLAR ZİYAN OLMASIN DİYE SATIYORDUK"

Taşçı, "Hasta aslında 5 hasta entübe ise 10 entübe olarak gösteriliyor. Çünkü SGK daha çok para ödüyor" dedi.

Başkanın, yenidoğan bebeklerin solunumu için kullanılan ilaç hakkındaki sorusuna, "Bu ilaçlar bazen ihtiyaç fazlası oluyordu, bunlar da imha ediliyordu. Ama hiç bir zaman ihtiyacı olan bebeğe vermeme gibi bir durum olmadı. Bu ilaç ne kadar çok kullanılmış gösterilirse SGK o kadar fazla para ödüyordu. Bu ilaçlar dolapta birikip ziyan oluyordu. Ben de etrafta dedikodular duydum. Bu ilaçların satıldığına dair. Ben de Fırat Sarı'dan ihtiyaç fazlası ilaçların satılması için onay aldım. Hasan Basri hastanelerdeki fazla ilaçları alıyordu ben de satıyordum. Kutusunu 600 TL'ye satıyorduk. Bu eylemi sadece üç kez yaptık. Paradan da komisyon aldık. İki kez parasını Fırat Sarı aldı. Son satışı biz Furat Sarı'dan gizli yaptık" şeklinde konuştu.

18.15: "BU ÇOCUK MASRAFLI NEDEN YAŞATMAK İÇİN UĞRAŞIYORSUN" DEDİLER

Taşçı, mahkeme başkanının sorusu üzerine, "Hastane yönetimi ile Fırat Sarı bana, 'Bu çocuk zaten ölecek. Bu çocuğu yaşatmak için neden uğraşıyorsun, bu çocuk masraflı' dediler. Ama ben devam ettim. Tapelerden de görebilirsiniz. 45 gün yaşadı çocuk. Başka çocuk için de olsa tedaviyi kesmezdim" şeklinde yanıt verdi.

"GIYASETTİN'İ 112'YE ŞİKAYET ETTİM"

Mahkeme başkanı, tapelerde geçen Gıyasettin Mert Özdemir'i şikayet etmek istemesini sordu.

Hakan Doğukan Taşçı, "Ben Gıyasettin'i 112'ye zaten şikayet etmiştim. Başta da usulsüz bebek sevkiyatları oldu. Dosyada geçen 500 gramlık bir bebek var. Ondan da bahsettim. İhmal edilen bebeklerden de bahsettim. Tabi elimde kanıt yoktu. Ama doktor olmayan bir hastanede hemşire tek başınaysa..." şeklinde yanıt verdi.

"YOĞUN BAKIM NE KADAR DOLUYSA HASTANE O KADAR PARA KAZANIR"

Taşçı, "112'ye şikayet etmeden önce piyasadan bilgi topluyordum. Şikayet edeceğim ama ne diye edeceğim" dedi.

Mahkeme başkanının sorularına yanıt veren Taşçı, "Başka söylediğim gibi yoğun bakım ne kadar doluysa hastane o kadar para kazanıyor. Bunu da 112 usulsüz sevkiyatlarla, A hastanesine gitmesi gerek hastaların sürekli B hastanesine gitmesiyle, 3 gün yatması gereken hastaların 5 gün yatırılması gibi yöntemlerle hastaneler dolduruluyordu" ifadelerini kullandı.

"BEBEĞİN ÖLDÜĞÜNÜ 10 SANİYEDE ANLADIM"

Taşçı "Fırat Sarı bana, Medilife hastanesinde 3 gün yatan bir hasta olduğunu, bu hastanın Birinci Hastanesine sevkinin yapılmasını istediğini ama hastanede yer bulamadığını, kendine yer bulana kadar hastanede kalabileceğini beyan ettiğini söylüyor, hastane yönetiminden Emine hanım bana olayı böyle anlattı. Üç gün kalması kaydıyla tamam dedik. Hasta sabaha karşı kötüleşmiş. Tuğçe hemşire beni aradı, durumunu anlattı ama anlatımı çelişkiliydi, durumunun ciddi olduğunu anlamadım. Bana telefonla çocuğun durumunu stabil hale getirmeye çalışıyorduk. Beni sabah 7 buçuk gibi aradı. Ben hastaneye 9 buçuk gibi gittim. Çocuk siyahiydi, hemşire renginden bir şey anlamamış. Ben de ona çıkabileceğini ve nöbetini devretmesini söyledim. Ben hastaneye gittiğimde nöbeti devralan hemşire bana hastanın durumunun iyi gözükmediğini söyledi. Gidip baktığımda 10 saniyede çocuğun öldüğünü ve üstünden zaman geçtiğini anladım. Bence bir hemşirenin bunu anlaması gerekiyordu. Sonra fırat Sarı, 'Tuğçe niye seni aramış, niye başkasını aramamış' dedi. Daha sonra ben Tuğçe'yi arayıp kızdım. Tuğçe bana bebeğin beslenmesi yapılana kadar hareketli olduğunu, beslenme yapıldıktan sonra kustuğunu sonradan söyledi. Solunum sıkıntısı olan bebeklerin kusması iyi değerlendirilmez. Midelerinden çıkan, akciğerlerine kaçabilir" diye konuştu.

"DOKTOR YOKTU İLAÇ TELEFONDA SÖYLENDİ"

Bilirkişi raporu hakkında konuşan Taşçı, "Bilirkişi raporunda benle ilgili bulunan kusur şu; benim hastaya anestezi ilacı vermemdi. Ama orada doktor yoktu. Ben o anestezik ilacı vermesem kötü bir işlem olurdu. Ben zaten doktorla konuştuğumda bana bu ilacı yapmamı söylüyordu. Bu ilaç için raporda diyor ki, 'yoğun bakım ünitelerinde bu ilaç kullanılır. Ama hastanın kalbi daha önce durmuşsa yapılmaz' diyor. Ama benim bunu bilme imkanım yok. Ben orada onu yapmak zorundaydım. O saatte hastanede doktor yoktu. Hastanın ilacı bana telefonda söylendi. Fırat bey beni aradı, yönetimle konuştu benimle konuştu, yatışı öyle yapıldı. Ben bir örgüt kurulduğuna inanmıyorum. Benim 11 hastanenin koordinesinden sorumlu olduğum yazılmış. Benim 11 hastaneyle, yönetimiyle konuşma kayıtlarım mı var, hesap hareketim mi var. Benim epikriz yazmışlığım vardır. Usulsüz işlem olarak bunu yapmışımdır ama bunları da işlerin hızlanması için şablon şeklinde hazırlamışımdır. Dosyalarına eklemedim" ifadelerini kullandı.

"NEDEN TUTUKLANANLAR HASTANE SAHİPLERİ DEĞİL"

Hakan Doğukan Taşçı savunmasında, "27 yaşındayım. 10 yıldır bu sektörde çalışıyorum yaptığım bazı hatalar olmuştur. İlaç satımı gibi. Maddi açıdan sıkışmıştım. 3 kere yapmıştım. Hiçbir örgüte yardım etme eylemim olmadı. Kaya bebek öldüğü zaman şikayet ettim. Nisan ayına kadar beklenilmesinden de şikayetçiyim. Bir çocuk ihmal yüzünde ölüyorsa diğer çocukların ölümü beklenmemeli. Madem bu hastaneler uygun değil neden hala ruhsatları var. Hastane sahipleri bir telefonla nasıl çözebiliyorlar. Neden tutuklananlar hastane sahipleri değil. Bir bebek ihmalden ölüyorsa orada doktorun olmamasından dolayı mıdır yoksa hemşire müdahale ettiği için midir?" dedi.

"USULSÜZLÜKLER VAR AMA KİMSE BİR BEBEĞİN ÖLMESİNİ İSTEMEZ"

Taşçı, "Kasten adam öldürme suçundan tutuklu olması gereken insanlar dışarda. İddianamenin gerçekleri yansıttığını düşünmüyorum. Olmayan şeyler de var. Benim adım bebek katili olarak haberlerde geçiyor. Benim dışarda ailem var bunlar düşünülmeli. Yargı bağımsızdır. Bu kadar kolay olmamalı. Ben de söylüyorum. Usulsüzlükler var ama kimse bir bebeğin ölmesini istemez" ifadelerini kullandı.