İstanbul'da, SGK'den daha fazla para almak için yeni doğan bebekleri, önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, ihmal sonucu en az 10 bebeğin ölümüne neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddiasıyla 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına bugün 12'nci gününde devam edildi.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya 22 tutuklu sanık ile tutuksuz sanıklar, dört müşteki ve tarafların avukatları katıldı.
"NE OLDUYSA İÇERİDE OLDU"
Kerem Muhammed Tokluğlu bebeğin babası müşteki Mustafa Mevlüt Tokluğlu, mahkemedeki beyanında, "Bizim doktorumuz iki hastane sundu. Biz de Avcılar Hospitalist'i tercih ettik. İkiz bekliyorduk, biri rahmetli oldu biri yaşıyor. Açıkçası biz bir şey görmedik. Ne olduysa içerde oldu. Yaşayan bebeğimiz de 15 gün yoğun bakımda kaldı şu an iyi. Eğer bir ihmal varsa suçluların cezalandırılmasını istiyorum" dedi.
"BEBEĞİMİZİN ÖLDÜĞÜNÜ KİMSE BİZE HABER VERMEDİ"
Tokluğlu bebeğin annesi Esra Tokluoğlu ise, "Bebeğimin önceden bilindik bir şikayeti vardı. Doktorumuzla birlikte konuştuk, bebeğimiz hastaydı ama kesin ölecek diye bir şey konuşmadık. Çocuğum idrarını yapamıyordu, böbrekleri gelişmemişti. Hamileliğin beşinci ayında bunu öğrendik. Doktorumuz, bebeğimiz doğduğunda yoğun bakıma gireceğini söylemişti. Anne karnında suyu azalmış, bu yüzden böbrekleri gelişmedi. Doğum esnasında tamamen bayıltıldığım için sonrasında ne oldu bilmiyorum. Her zaman kendi doktorumuzla iletişimdeydik. O bize Avcılar'ı tavsiye etti biz de oraya gittik. Yenidoğan yoğun bakım doktoru ya da hemşirelerin isimlerini hatırlamıyorum. Bebeğimizin öldüğünü kimse bize haber vermedi. Eşim bebeğimizin nasıl olduğunu öğrenmek için hastaneye gittiğinde öldüğünü öğrendik" dedi.
"SONGÜL BENİ ARAYIP NE İFADE VERDİĞİMİ SORDU"
Kaya bebeğin babası Mehmet Hanifi Kaya, beyanında, "Eşim hamileyken ani tansiyon düşüşü nedeniyle hastaneye gittik. Hastanede yer yoktu, Esenyurt Esencan Hastanesi'nde yer bulundu ve ambulansla eşim bu hastaneye götürüldü. Ben de kendi aracımla gittim. Ben gidene kadar doğum gerçekleşmişti. Hastaneye gittiğimde bana söyledikleri ilk şey ücretin 8 bin lira olduğuydu. 4 binini peşin verdim 4 binini de karttan verdim.
"BEBEĞİMİN CENAZESİNİ BİSKÜVİ KUTUSUNDA VERDİLER"
Kadın doğum doktoru Songül hanım bana eşimin durumunun kritik olduğunu bu yüzden yoğun bakıma alındığını, bebeğimin durumunun ise iyi olduğunu onun da yoğun bakıma alındığını söyledi. İkisi de üç gün yoğun bakımda kaldılar. Songül hoca çocuğumun durumunun gayet iyi olduğunu söyledi. Daha sonra bebeğimin öldüğünü öğrendim ve morga indiğimde bebeğimi kutu içinde verdiler, bisküvi kutusunda. Ben hastaneden hiç ayrılmadım, hiç çocuk doktoru yoktu. Batuhan beni gece 02.14'te arayıp bebeğimin öldüğünü haber verdi.
Sabah Ali Dirik'in odasına gittik ama içeri alınmadık sadece imza attım. Ölüm belgesini imzaladım. Hastaneden çıktıktan sonra bir hemşire beni arayıp bir imzamın eksik olduğunu söyledi. Geri dönüp imzaladım. Ölüm belgesinde 04.00 yazıyor ama beni aradıklarında saat 02.00 idi. Songül daha sonra beni Whatsapp'tan arayıp ne ifade verdiğimi sordu. Ben de telefonu yüzüne kapattım. Hastaneye teşekkür mektubu bıraktığım söyleniyor ama ben böyle bir mektup yazmadım. Bu nereden çıktı bilmiyorum" dedi.
ALİ DİRİK'İN TUTUKLANMASI TALEP EDİLDİ
Kaya bebeğin ailesinin avukatı, bebeğin ölüm belgesinde iki imza olduğunu, birinin e-imza olduğu, birinin ise hastanenin başhekimi Ali Dirik'e ait olduğunu, belgeye göre sorumlu doktorun sanık Rıza Keykubad olduğunu söyleyerek, Ali Dirik'in de bebeğin ölümünde ihmalinin olduğunu düşündüklerini söyleyerek tutuklanmasını talep etti.
"DOĞUMDA SIKINTI OLMADIĞINI SÖYLEDİLER"
Ayaz Karaduman bebeğin babası Erhan Karaduman, beyanında eşinin hamilelik sürecinde herhangi bir sıkıntısının olmadığını söyleyerek, "Kasım'ın 26'sında eşimin sancısı tuttu. Kanuni Sultan Süleyman Hastanesine gittik. Doğum sabaha karşı gerçekleşti. Beni arayıp normal kata aldıklarını söylediler. Durumlarında bir sıkıntı olmadığını söylediler. Kız kardeşim de hastaneye geldi. Saat 09.00'da odada durmamamı söylediler. Akşama doğru küçük çocuğumun yanına eve gittim. Gece kız kardeşim arayıp hastaneye gelmem gerektiğini, bebeğimin kötüleştiğini söyledi. İlk çocuğum da doğduğunda sıkıntısı vardı. Hastaneye gittiğimde çocuğu küveze almışlardı. Sonra yoğun bakıma aldılar. Daha sonra kalbinin delik olduğunu, kalp yetmezliği olduğunu, ameliyat olması gerektiğini söylediler. Bebeğimi Bağcılar Medilife Hastanesine sevk ettiler. Ben de onunla birlikte gitmiştim. Bebeğe süt getirmemi istediler. Ben de hastaneden çıkıp eşimin yanına Kanuni Sultan Süleyman Hastanesine dönerken yolda beni arayıp hemen hastaneye gitmem gerektiğini, çocuğun kötüleştiğini söylediler. Bana dışarıdan bir doktorun geleceğini, bunun için üç bin liralık ücreti olduğunu söylediler, bunu ödedim. Medilife'ta doktor geldiğinde çocuğun metabolik rahatsızlığı olduğunu ve yüzde 90 ihtimalle öleceğini, ölmese bile engelli olacağını söylediler. Çocuğumun metabolik rahatsızlığı olduğunu daha önce söyleyen olmamıştı" dedi.
Sanık avukatı, baba Karaduman'a eşiyle akrabalık bağlarının bulunup bulunmadığını sordu. Baba Karaduman, eşiyle kuzen olduklarını söyledi.
"BEBEĞİMİN ÖLDÜĞÜNÜ SÖYLEDİKLERİNDE AZ DA OLSA NEFES ALIYORDU"
Opara bebeğin anne-babası da mahkemeye gelerek beyanda bulundu. Baba Venedik Opara, tercüman tarafından Türkçe'ye çevrilen beyanında, "Ocak ayında Medilife Hastanesi'de gittik. Daha sonra doktor muayenesini yaptı. Soğuk algınlığı olduğunu söylediler. Muayeneden sonra doktor, çocuğa oksijen gerektiğini söylediler. Çocuğum annesinin kucağındayken oksijen verdiler, daha sonra bir oda verdiler.
Doktor, çocuğumuzun o gece gözlem altında kalması gerektiğini söyledi. Daha sonra bize, 'çocuğu entübe edeceğiz' dediler ama entübe etmediler. Hastanede 5 aylık bebek için entübe işlemi olmadığını bize söylemediler. Daha sonra yoğun bakıma aldıkları zaman, yoğun bakımda her yerin dolu olduğunu söylediler. Daha sonra, 'senin çocuğunu başka hastaneye göndereceğiz' dediler. Çocuğum üç gün Medilife'ta kaldıktan sonra ayın 17'sinde Birinci Hastanesi'ne sevk ettiler. 18'inde ise öldü.
Birinci Hastanesi'nde benden iki hafta için 14 bin istediler. Sadece 2 gün kaldığı için geri kalan günlerin parasını iade ettiler. Hastanede doktor bize hastanelerindeki yoğun bakımın bir aylık bebekler için olduğunu, bebeğimiz orada kalırsa öleceğini, bu yüzden hastane bulmamız gerektiğini söyledi. Üçüncü gün bize bebeğimizin çok hasta olduğunu söylediler. 112'yi aradılar çok yoğun olduğu için yer bulunamadı. Medilife Hastanesi'de beni Beylikdüzü Birinci Hastanesi'ne yönlendirdi. Doktor bize bebeğin tedavi sonucu sağlığına kavuşacağını söyledi.
Çocuğum Birinci Hastanesi'ne ambulansla götürüldü. Ben de gittim. Bana eve gitmemi söylediler. Bundan önce eczaneden bazı malzemeler almamı söylediler. Alıp hemşireye verdim, bana 'yarın 12.00'de gelip çocuğunu gör' dedi. Sabah olunca beni arayıp, bebeğimin durumunun kötü olduğunu söyleyerek hastaneye çağırdılar, gittiğimde bebeğimin sabah öldüğünü söylediler. Çocuğumu görmeye girdiğimde az da olsa nefes alıyordu, cihazda da az da olsa nefes aldığı görünüyordu. Ben hastaneye saat 08.00'de gitmiştim" diye konuştu.
"BİZE 'PARA YOKSA TEDAVİ DE YOK' DEDİLER"
Anne Opara ise, "Bebeğimi hastaneye götürdüğümde oksijen alması gerektiğini söylediler. Bebeğimin dudakları ve parmak uçları renk değiştirmeye başladı. Çocuğum kucağımdayken oksijen verdiklerinde titriyordu. O gece hastanede kaldık ve çocuğum çok zor nefes alıyordu. Doktorlar ile hemşireler geldi. Doktorlar bana, 'çocuğun yaşaması mucize' dediler. Ertesi gün çocuğumun 5 aylık olduğunu, onu başka bir hastaneye götürmemiz gerektiğini söylediler. Daha sonra doktor bize hastane bulmamızı söyledi. Bir kaç hastaneye gidip sorduğumuzda o hastanelerde bize, 'doktorunuzun hastane bulması gerekiyor, sizin değil' dediler.
Medilife hastanesinden biri aradı, çocuğumuzu başka hastaneye götürme karşılığında bizden 500 dolar istedi. Medilife'ta doktor yoktu, bir hemşire gelip kontrol ediyordu ve bebeğim giderek daha zor nefes alıyordu. Daha sonra resepsiyondan eşimi arayıp ekstra para istediler. Kartla ödemeyi kabul etmediler, nakit istediler. Eşimde para yoktu, onlara beklemelerini, eşimin gidip işyerinden borç almasını beklemelerini söyledik, veznede duran kadın bize, 'para yoksa tedavi de yok' dedi. Saat 06.00 gibi bebeğimi yoğun bakıma aldılar. Biz o zaman zarfında bebeği hiç görmedik, onu yoğun bakıma alana kadar. Daha sonra doktor bizi arayarak, tedavi için başka bir hastane olduğunu ama 60 bin dolar ücretlerinin olduğunu söyledi. Daha sonra doktor bizi Birinci hastanesi'ne yönlendirdi. Bebeğimin daha önce bir hastalığı yoktu" dedi.
ARA MÜTALAA AÇIKLANDI
Tüm sanıklar ile müştekiler ve avukatlarının dinlenmesinin ardından ara mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Sağlık Bakanlığı ve Aile Bakanlığı ile müşteki ailelerin katılma taleplerinin kabulune, barolar ve siyasi partilerin katılma taleplerinin ise reddine karar verilmesini talep etti.
Savcı, Silivri Kolan Hastanesi Mesul Müdürü Bener Mansuroğlu hakkında dolandırıcılık suçundan, Çorlu Reyap Hastanesi Mesul Müdürü İbrahim Oktay hakkında Halime bebeğin ihmalen ölümüne sebebp olmak ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından, Hilda Keykubad hakkında Kaya bebeğin ölümüne sebep olmaktan, nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından, Zeki Ötünç hakkında Kerem Muhammed Tokluoğlu bebeğin ölümüne sebebp olmaktan, nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
SAVCI TUTUKSUZ 10 SANIĞIN DERHAL TUTUKLANMASINI TALEP ETTİ
Tutuklu tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep eden savcı, tutuksuz sanıklar Ali Aksu, Ali Dirik, Şehmus Çelik, Mehmet Gürül, Murat Mantuş, Mustafa Kazan, Ceren Hatice Kırım, Serenay Şenkalaycı, Sümeyye Özdemir ve Renginar Molla'nın, yüklenen suçun vasıf ve mahiyeti, suçun cezasının miktarı, delillerin henüz toplanmamış olması ve sanıkların kaçma şüphesinin bulunduğu gerekçesiyle derhal tutuklanmalarına karar verilmesini talep etti.