Yeniden silahlanma yarışı
1989’da Doğu Bloku’nun sembollerinden biri olan ’Berlin Duvarı’yıkılınca, Ekim 1917’de Bolşevik ihtilalı ile başlayan iki kamplı düşmanlık sembolüyle birlikte yıkıldığı inancı doğdu. Sovyetler Birliği’ne bağlı Doğu Avrupalı, Balkanlı, Orta Asyalı ve Kafkaslı ülkeler bağımsızlıklarına kavuştu ve özgür dünyada yerlerini aldılar. Soğuk Savaşın soğuk yüzü ve yarattığı gerginlik dağıldı. Ülkeler, politikacılar ve halklar barışı, demokrasiyi ve özgürlüğü bulmanın sevincini yaşadılar. Ülkeler talep azlığı nedeniyle savunma sanayindeki üretimlerini azalttılar. Asker sayılarını düşürdüler ve güvenlik bütçelerini daralttılar. Ancak bu mutlu durum sadece on yıl sürdü. Birleşmiş Milletler’in uluslararası barış ve güvenlikten sorumlu, Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ABD, Çin, Rusya Federasyonu, İngiltere ve Fransa paradoksal bir şekilde 2000’li yıllardan itibaren tekrar silahlanmaya başlamışlar ve bu davranış da diğer ülkelerin yeniden silahlanmalarını zorunlu kılmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri, dünya savunma ve güvenlik harcamalarının % 43’ünü tek başına yapmaktadır. Yıllık savunma bütçesi 2011’de 768 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir, bu rakama savunma ve güvenlik için harcanan dolaylı rakamlar dahil değildir. Yapılan hesaplamalara göre Amerikan savunma ve güvenlik harcamaları toplam bir trilyon dolara yaklaşmaktadır. Sık değişkenlik göstermekle birlikte bugün itibariyle 1.435.000 askeri mevcuttur. İki yıl önce 60 ülke’de Amerikan askeri varlığı mevcutken bugün itibariyle bu sayı 75 ülkeye çıkmıştır. Bu ülkelerde işgal ettiği askeri alanların yüzölçümü 2.202.735 hektardır. Amerikan Silahlı Kuvvetleri yeni nesil silah ve mühimmatlarla Soğuk Savaş dönemine göre daha da güçlenmiştir. ABD ordusu daha çevik, daha esnek ve daha hızlı hareket etme kabiliyetine ulaşmıştır. Ayrıca birden çok ülkede aynı anda savaşma gücünü elde etmiştir. ABD’nin yeni elde ettiği bu maharetleri ve askeri yayılmasını ne için kullanacağı merak konusudur.
Çin ekonomik olarak ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve Rusya Federasyonu’ndan sonra da dünyanın üçüncü büyük askeri gücüdür. 2.400.000 askeri, 119.8 milyar dolar 2012 yılı askeri bütçesi vardır. 2015’de askeri bütçesi 238.2 milyar dolar olarak öngörülmektedir. Ancak Çin, İsrail gibi hiçbir zaman savunma ve güvenlik bütçesinin gerçek rakamlarını açıklamamaktadır. 2009 yılına kadar Çin’in askeri bütçesi hep yüz milyar doların altında iken son üç yıldan bu tarafa hızlı bir yükselişe geçmiştir. Silahlı kuvvetlerini modernize etmeye çalışan Çin, ABD ile bir yarış içinde olmadığını ve olmayacağını bir şekilde dile getirmekle birlikte ABD’nin yakın müttefikleri Çin’in komşuları, Japonya ve Güney Kore bu ülkenin sözlerini inandırıcı bulmamaktadır.
Rusya Federasyonu kapasite olarak ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük askeri gücüne sahip olmakla birlikte, teknolojik olarak geri kalmıştır. Ekonomik olarak Çin’in gerisinde kalan Rusya beş yıl içinde askeri olarak da Çin’in gerisine düşeceği görülmektedir. Çin’in aksine Rusya Federasyonu’nun on iki yılına damga vuran Vladimir Putin ABD’ye rakip olacağını açıklamıştır. 3 Mart 2012 başkanlık seçimini kazanacağına garanti gözüyle bakılan Putin yaptığı konuşmalarda askeri kapasitelerini artıracaklarını ve ABD’nin haksız davranışlarına karşı olacaklarını belirtmektedir. Yıllık askeri bütçelerini yaklaşık 100 milyar dolar civarında belirleyen Rusya, 2020 yılına kadar 772 milyar dolar harcamayı öngörmektedir. 1.030.000 askeri bulunan Rusya, deniz, hava ve kara silahlarını yenileyeceğini ve sınırlarının dışında da operasyonel hale geleceklerini planlamaktadırlar. Putin’in yeni başkanlık sürecinin askeri açıdan iddialı olacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu politika da daha fazla silahlanmayı gerektirecektir.
Dünyanın dördüncü ve beşinci askeri gücüne sahip olan İngiltere ve Fransa, Avrupa’nın ve AB’nin de en büyük askeri gücüdür. İngiltere’nin 224.000 askeri bulunmaktadır ve yıllık askeri bütçesi 2011’de 73.746.170.000 dolardır. Fransa’nın asker sayısı 362.485’dir. Yıllık askeri bütçesi 44.778.000.000 dolardır. Her iki ülke de ABD ile birlikte hareket ederek emperyalist politikalarını gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar, zira askeri harcamalarını artırmakla birlikte kendi güçleri ve kabiliyetleri küresel çapta ve deniz aşırı operasyon gerçekleştirmeye müsait değildir. Dünya askeri gücünün ve silah ticaretinin yaklaşık yüzde doksanını elinde bulunduran ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere, aslında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyeleridir. Bir başka deyişle dünyadaki barış ve istikrardan sorumlu ülkelerdir. Bu durumun en hafif tarifle ironi olduğunu söyleyebiliriz. Önümüzdeki hafta “dünyada silah ticaretini” ele alacağız.