Yeniçağ Gazetesi: Tarım arazileri ranta yenik düşüp arsa oldu

Yeniçağ Gazetesi: Tarım arazileri ranta yenik düşüp arsa oldu

Yeniçağ Gazetesi bugün "Tarım arazileri ranta yenik düşüp arsa oldu" başlığıyla çıktı.

Yeniçağ Gazetesi'nin bugünkü manşeti...

sayfa-1.png

Gazetemizi okumak için tıklayınız...

Tarım Bakanı Yumaklı Pembe Bir Tablo Çizdi Ama…

TARIM ARAZİLERİ RANTA YENİK DÜŞÜP ARSA OLDU

Artan maliyetler altında ezilen çiftçi, üretimden vazgeçip tarlasına satmaya yöneldi. 2002'de 26 milyon 579 bin hektar olan tarım alanları, 23 milyon 971 bin hektara kadar düştü. Tarım arazileri daralınca ithalatçı ülke konumuna düştük.

İktidarın tarım politikaları, hasat zamanı çiftçinin mağduriyetini katladı. İklim değişikliği ve kuraklığın yanı sıra yüksek enflasyonla birlikte her geçen artan maliyetlerin altında ezilen çiftçi, tarımsal üretimden vazgeçiyor. 2003 yılında 2.8 milyon olan çitçi sayısı bugünlerde 2.3 milyona kadar düştü.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nin verilerine göre, iklim krizi ve artan maliyetler nedeniyle tarımsal üretimde kriz giderek derinleşiyor. Üretim maliyetleri karşılanmayan ürünler tarlada kalıyor. Tüketiciye yansıyan yüksek fiyatlar da gıdaya erişimi engelliyor. Tarımın sürdürülebilirliği ve gıda güvencesi için acil ve bütüncül çözümler gerekiyor. 2024 yazı, Türkiye'de çiftçilerin ve tarım sektörünün karşılaştığı zorlukları daha görünür hale getirdi. Ülkenin dört bir yanında çiftçiler eylemlerle seslerini duyurmaya çalıştı; Malatya'da kayısı üreticileri, Balıkesir'de domates yetiştiricileri, Tekirdağ'da ayçiçeği üreticileri, Kahramanmaraş'ta biber ve domates üreticileri maliyetlerin altında kalan fiyatlar nedeniyle traktörleriyle yollan kapattı ve eylemlerle seslerini duyurmaya çalıştı.

Çukurova'da su kaynaklarının tükenmesi sonucu çiftçilere resmi yazı gönderilerek, güzlük ekim yapmamaları söylendi. Öte yandan, tarım ürünlerinin çiftçi elindeki fiyatıyla marketteki fiyatı arasında uçurum derinleşti. Geçen sonbaharda dalında limonun kilosuna 1 lira bile verilmediği için üreticiler ağaçlarını kepçeyle sökerken, yaz aylarında manavda, markette limonun kilosu 100 lirayı buldu.

Yaşanan sorunlarla birlikte çiftçi sayısı azalıyor, tarımsal üretim yapılan alanlar günden güne daralıyor. 2011'de tanım sektörü, toplam istihdamın %24,8'ini oluştururken bu oran 2024 Haziran ayında %14,7'ye düştü. Toplam istihdam 2011'den bu yana 9 milyon artarken tanım sektöründe çalışanların sayısı 1 milyon kişi azalarak 4 milyon 801 bine geriledi. 2002'de 26 milyon 579 bin hektar olan tarım alanları, 2010'da 24 milyon 394 bine, 2023'te ise 23 milyon 971 bin hektara düştü. Nüfus giderek artarken tarımdaki istihdamın ve tarımsal üretim alanlarının azalması gıda güvencesi sorununun giderek derinleşmesine neden oluyor. Başta buğday olmak üzere birçok stratejik ürünün ithalatına başladık. Artık eti dışarıdan alıyoruz.

Kentleşme ve başta enerji olmak üzere sanayi yatırımları gibi gerekçelerle tarım arazilerinin kamulaştırma, hatta son zamanlarda acele kamulaştırma kararlarıyla veya deprem bölgesinden sık sık gözlemlenen rezerv alan ilanlarıyla tarım dışına çıkarıldığını belirten Tarım ekonomisti Dr. Fatih Özden, şu değerlendirmelerde bulundu:

"2013'te uygulanmaya başlanan Büyükşehir Kanunu ile köylerin mahalle olması tarım arazileri üzerindeki rant baskısını artırdı. Tarım arazilerinin arsaya dönüştürülmesinin kolaylaşması nedeniyle arazi fiyatlarında dramatik artışlar yaşanıyor. Bu durum birçok çiftçiyi ister istemez, tarımdan on yıllarca emeği karşılığında elde edemeyeceği geliri, arazi satışından elde etmeye yöneltiyor. Tüm bunların sonucunda Türkiye 2002'den bu yana 2,6 milyon hektar tarım arazisini kaybetti ve kaybetmeye devam ediyor. Nicelik olarak yaşanan bu kaybın yanında, aşırı kimyasal kullanımına dayalı endüstriyel tarım pratiklerine bağlı olarak tarım arazilerinde nitelik kaybı da yaşanıyor.

Örneğin Türkiye'de kullanılan toplam pestisitin yaklaşık yarısı tarımsal üretim faaliyetlerinin en yoğun yapıldığı 10 ilde kullanılıyor. İklim değişiklikleri, erozyon gibi faktörleri de dahil ettiğimizde tarım arazilerinin kaybına yönelik tablo daha da kararıyor."

Arazi kayıplarının yanı sıra çiftçi eylemlerinin de sebebini oluşturan enflasyon artışının hem üreticiler için hem de tüketiciler için durumun sür- Bü-dürülemez olduğunu ortaya koyduğunu vurgulayan Özden, tohum, gübre, akaryakıt gibi temel girdilerin maliyetleri sürekli artarken, çiftçinin elde ettiği kazancın bu maliyetleri karşılamadığını belirtti. "Bu nedenle çiftçi toprağına küsmeye başlıyor ve sonunda tarımdan vazgeçiyor" diyen Özden, aracıların da etkisiyle yükselen fiyatların tüketicilerin de mağdur olmasına neden olduğunu vurguladı.

Fatih Özden'e göre, çiftçilerin maliyetlerini karşılamayan alım fiyatları ve sonucunda çiftçinin zarar etmesinin nedenlerinin başında, "ürün fiyatlarının maliyetle bağının koparılması ve fiyatlandırmanın daha çok dünya fiyatları üzerinden belirlenmesi geliyor. Bu durumun Türkiye için önümüzdeki yıllarda bir gıda krizinin habercisi olabileceğini söyleyen Özden, çiftçilerin tarım dışına çıkması sonucunda günümüzde bu boşluğu şirketlerin doldurmaya başladığını ifade etti.

Özden, "Özellikle 90'lı yılların sonuna kadar girdi temini veya ürün işleme aşamasında tarıma eklemlenen sermayenin, artık üretim süreçlerine doğrudan girdiğini veya sözleşmeli tanım gibi uygulamalarla dolaylı olarak müdahil olduğunu görüyoruz. Ancak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gıda güvencesinin teminatı, geleneksel olarak bu işi ailelerinden devralan çiftçilerdir ve bu çiftçilerin şirketlerle böyle bir rekabet ortamına sokulması adil değildir" dedi.

'ET İTHALATINI ÜLKE GÜNDEMİNDEN ÇIKARACAĞIZ'

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, dün Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesinin görüşmeleri yapıldı. Komisyonda Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının 2025 yılı bütçelerine ilişkin sunum yapan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, 3 yıllık planlama dönemi sonunda, büyükbaş hayvan varlığını 17,7 milyon başa, küçükbaş hayvan varlığını 52,4 milyondan 61,1 milyon başa çıkarmayı hedeflediklerini belirterek, "Planlama dönemi sonunda et ithalatını ülke gündeminden çıkaracağız." dedi.

Üretimde istikrar ve öngörülebilirliği sağlayacaklarını savunarak "Plansız üretimden kaynaklanan kronikleşmiş dertlerimizi bitireceğiz" diyen Yumaklı, pembe bir tablo çizerek şunları kaydetti:

"22 yıllık hükumetlerimiz döneminde çiftçilerimize ve sektöre yönelik destek ve yatırımlarımız sayesinde 2023 yılında 68,5 milyar dolar tarımsal hasılayla Avrupa'da birinci, dünyada ise dokuzuncu sıradayız. Bakanlık olarak 2025 yılı faaliyetlerimizi yürütebilmek amacıyla bağlı kuruluşlarımızla birlikte 178 milyar TL yatırım yapmayı, tarımsal destek tutarını 135 milyar TL'ye çıkarmayı ve depremden etkilenen illerimiz için de 11,5 milyar TL kaynak kullanmayı hedefliyoruz"