Yeni Türkiye için eskisini öldürmek!
“Eskiyi unut/yeni yol tut” diyerek, Türkiye’yi yasal ve yapısal olarak dönüştürmeye çalışanlar meçhul bir gelecek için mevcut hale savaş açmışlardır. Daha iyi için, iyiyi feda edenlerin dikkate almaları gereken ahlaki boyut da vardır. Tarih ati için hale savaş açanların hayal kırıklıklarıyla doludur. Bu zihniyetin ne denli acımasız olduğunu da tarihi, felsefi ve edebi metinler anlatmaktadır.
“Binleri kurtarmak için yüzleri feda etmek” geçmişte çoğu kez siyasetin odağını oluşturan bir yöntemdi. Taht kavgalarında binlerce insanın birbirlerini boğazlamaması için, tahta önce el koyanın taht üzerinde hak iddia eden rakibinin başını büyük bir görev aşkıyla vurdurması bundandı. Fransız ihtilalinin önemli simalarından Mirabeau, ünlü varlık vergisini savunduğu nutkunda şöyle diyordu: “İki asır bozulma ve eşkıyalık, krallığın içine düşüp batmak üzere olduğu uçurumu kazdı; bu korkunç uçurumu doldurmak gerek. O halde, işte Fransız mülk sahiplerinin listesi; daha az yurttaşı kurban etmek üzere en zenginlerin arasından seçiniz. Ama seçiniz; zira tüm kitleyi kurtarmak için, bir küçük sayının ölmesi gerekmez mi? Haydi, bu ikibin itibar sahibinin, açığı kapatacak imkânları vardır. Maliyenize intizamı, krallığa sükûn ve refahı iade ediniz... Vurunuz, bu kötü kurbanlıkları acımasızca kurban ediniz”.
Napolyon’un Akka önlerinde gördüğü büyük mukavemet için değil, ordunun kurtulması uğruna hasta askerlerini tereddütsüzce zehirletmesi, oldukça önemlidir. Napolyon vebaya yakalanan askerleri için ölüm emri verir. Bu emri alıp da tereddüt eden ordu baştabibine; “Ben, şu kadar yüz oğlumu, geriye kalan şu kadar bin oğlum kurtulsun diye zehirletiyorum! Size ne oluyor?” demiştir.
Bu düşüncenin temelinde önemli bir felsefe vardır: Bu felsefeye göre yaşam, doğuştan var olan bir çatışma gücü tarafından biçimlendirilir. Lorenz’in kendi deyimiyle, “Kötülük iyi işlere de yarayabilir”. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sının kahramanı Raskolnikov’un işlemeyi planladığı cinayet öncesinde kendini cinayete ikna etmek için, içinden geçirdiklerinden birkaç paragraf yazalım: “Kocakarının paralarıyla yapılması ve düzeltilmesi elde olan yüzlerce, binlerce hayırlı iş ve girişimler var. Onlarca aile sefaletten, ahlak bozukluğuna uğramaktan, kötü yollara sürüklenmekten, zührevi hastalıklar hastanesine düşmekten kurtarılabilir!.. Öldür kocakarıyı, al parasını; sonra da bu parayı tüm insanlığın, herkesin yararına harca!.. Sen ne dersin bu işe, yapacağın binlerce hayırlı işle bu ufacık cinayet unutturulamaz mı?.. Bir hayata karşılık kötü yola sürüklenmekten, mahvolmaktan kurtarılacak binlerce hayat!.. Herhalde bir bitin, bir hamam böceğinin hayatından daha değerli olmasa gerek!
Bir yanda değersiz, insanlığa yarardan çok zararı olan, niçin yaşadığını kendisi de bilmeyen, ölümün eşiğinde bir tefeci kocakarı; öte yanda yardım görmedikleri için boş yere harcanan körpe güçler... Evet bir tek ölüme karşılık, binlerce hayat kurtulabilir.”
Rus İşçiler Birliği’nin yayın organı olan Golos Truda’nın (Emeğin Sesi) Bakunin’in “Yok etme tutkusu da yaratıcı bir tutkudur” sözünü, gazetenin adının altına yerleştirmiş olması, bu felsefenin etkilerinin ne denli derin olduğunu göstermektedir. İnkâr edilse de Marks’a ait olduğu anlaşılan şu görüş “yok etme ile yaratma” arasındaki ilişkinin devrimci eylemdeki yerini belirlemesi açısından oldukça ilginçtir: “Bir Avrupalıyı öldürmek bir taşla iki kuş vurmaktır... Geriye kalan ölü bir adamla, özgür bir adamdır”. Özgür adamı ölü adamın varlığına bağlayan mantık, proleterin özgürlüğünü burjuvanın ölümüne bağlayan mantıkla aynıdır. Bu kültürde ‘kötülük iyi işlere de yarayabilir.’
Cumhuriyetin değerlerine uygulanan muameleye bir de bu gözle bakılmasında yarar vardır.