Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi, birçok açıdan tartışılmaya devam ederken, AKP iktidarının da milletle bağını koparma noktasına getirdi. Parlamenter sistemde bürokrasi üzerinde etkinliği olan iktidar milletvekilleri ve il başkanları yeni sistemle birlikte bu etkinliğini kaybetti. Yeni sistemde bakanlara ulaşmada çekilen zorluk, iktidar çevrelerinin mevcut sistemden şikayetlerinde başı çekiyor.
AKP’de, tabandan gelen talepler yerine gelmeyince bunun sorumluluğu milletvekillerine ve parti yöneticilerine bağlanıyor. Yeni Sistem muhalefet partilerinin milletvekillerini daha da pasifize etti ve etki alanlarını kendi belediyeleri ile sınırladı.
AKP’de, Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde her ay düzenli olarak yapılan ve sonucunda halkın taleplerine göre politikaların belirlenmesini sağlayan anketler de artık yaptırılmıyor. Bu durum, kimlerin nerede seçim kazanacağının anketlerle araştırılıp, adayların ona göre belirlenmesi geleneğini de bitirdi. AKP’deki bu anket strateji belirleme taktiği, yeni anket firmalarının doğmasını sağladı ama bunların çoğu manipülasyon yapmak ve toplumun bilinç altına ‘AKP kazanıyor’ algısını yerleştirmek için kurulan anket firmalarıydı. Sandıklar açılınca yüzde 10 yanılan firmalar bile oluyordu. Zamanla sektörde itibarını kaybeden bu firmalar, sadece AKP ile çalışan firmalardı.
Devlet ile millet arasına adeta bir set çeken başkanlık sistemi, AKP’nin çöküş sürecine girişindeki en önemli faktörlerden biri olarak ortaya çıkıyor. Referandumda halka Türkiye’nin özellikle ekonomik kalkınmasına büyük bir fayda sağlayacağına dair söylemlerle savunulan başkanlık sistemi, aynı zamanda halkın nezdinde yaşanılan ekonomik krizin de en büyük sebeplerinden biri olarak görülüyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sadece şekli doğurduğu sıkıntılar değil, başarısızlığı da milletin iktidar partisinden kopuşunda rol oynuyor.