Milliyet''in haberine göre, Marmara Denizi’nde çevre felaketine yol açan deniz salyasının etkisi sürerken hidrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Figen Esin Kayhan, midye ve istiridye gibi bazı su ürünlerinin tüketilmesinin geçici olarak durdurulması önerisinde bulundu. Prof. Dr. Nuray Erkan da, müsilaj etkisi nedeniyle özellikle dip balıklarının tüketilmesinin riskli olduğuna değindi.
Balık av sezonunun normalden 20 gün önce kapanmasına neden olan deniz salyasının deniz ürünlerine etkisini araştıran bilim insanları edindikleri tecrübeleri paylaştı.
"MİDYE VE İSTİRİDYE TÜKETİMİ DURDURULMALI"
Marmara Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Figen Esin Kayhan, deniz salyasının yüzen tabakalar halinde su yüzeyinin altında ve üstünde dağınık şekilde bulunduğuna dikkat çekerek, “Denizel müsilaj oluşum sorunu araştırma gerektiren bir konu ama ana hatlarıyla anlaşılmakta. Midye ve istiridye gibi çeşitli su ürünlerinin tüketilmesi bu dönemde geçici olarak durdurulabilir. Çünkü tür analizleri yapılarak içlerinde toksik alglerin olup olmadığının tam olarak bilinmesi gerekir. İnsanlarda toksik ve allerjik yan etkiler(komplikasyonlar) olabilir” dedi.
MİDYELER BULUNDUKLARI SU ORTAMININ KALİTESİNİ YANSITIR
Prof. Dr. Kayhan, “Midyeler (Çiftkabuklular) suyu filtre ederek beslenen türlerdir. Bu nedenle içinde yaşadıkları su ortamının kalitesini yansıtırlar. Midyeler ve istiridyeler zemine bağlı sabit yaşayan canlılar oldukları için balıklar gibi bulundukları bölgeyi terk edemezler. Müsilajın sebep olduğu anoksik (oksijensiz) ortama maruz kalırlar. Marmara Denizi’ndeki müsilaj oluşumunun su kolonunu ve bentik bölgeyi kaplaması nedeniyle midyeler oksijensiz kaldılar. Her şeye rağmen avlanarak tezgahtan soframıza gelen midyeler, insanlar tarafından tüketildiğinde önemli sağlık sorunları görülebilir” diye konuştu.
‘DİP BALIKLARI DAHA FAZLA RİSK İÇERİR''
İstanbul Üniversitesi, Su Bilimleri Fakültesi, Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nuray Erkan da deniz ürünlerinin tüketimi konusundaki kaygının giderek arttığına dikkat çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu: “Elde edilen veriler özellikle sabit yaşam süren deniz canlılarına büyük ölçüde zarar gördüğü yönünde. Hatta yaşam faaliyetlerinin neredeyse yok olma noktasına geldiğini gördük. Deniz ürünlerinin tüketiminde öncelikle taze ve kaliteli hijyenik koşullar oluşması gerekir. Deniz salyası ortamında patojen mikroorganizmalar balığın bağırsak florasında doğal olarak bulunuyor. Balığın çiğ tüketimden uzak durulmalı. Balıklar iç organ ve solungaçların temizlenmesinden sonra tuzlu ve buzlu suda iyice yıkanmalı ve çok iyi pişirilmeli. Bu yöntemler hamsi, sardalya, istavrit gibi balıkların riskini düşürür. Ama yapısı gereği suyu filtre ederek beslenen ve ortamdaki tüm kirliliği bünyesine hapseden midye gibi kabuklu deniz ürünleri çok riskli. Mikrobiyal kirlilik ve diğer organik kirletici yükleri için midye riskli bir ürün. Aynı şekilde dip balıkları organik kirleticilerin riskini diğer balıklara göre daha fazla içerir. Yaşam ömrü uzun olan pelajik balıklar, dip balıkları ve kabuklu deniz canlıları diğer su ürünlerine göre daha az ve daha geniş aralıklarla tüketilmeli”