Yeni bir “Balkan faciası”na doğru mu?
Erciyes Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mümtaz Sarıçiçek’in çok önemli ve mutlaka okunması gereken bir makalesi “millidusunce.org” sitesinde yayımlandı. “Heyet-i Nâsiha”dan “Âkil İnsanlar Heyeti’ne Algı Yönetimi” başlıklı makalenin bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Sarıçiçek diyor ki:
“Bugün vatan topraklarının belli bir bölgesi son elli yıllık süreçte stratejik bir biçimde ve adım adım siyaseten işgal edilmiş; bu durum son on yıldır da fiili işgale evrilmiştir. Bunun göstergeleri şunlardır:
1. Bölgedeki Türkmen aşiretleri büyük ölçüde göçe ve asimilasyona zorlanmış; dilleri ve kökenleri unutturulmuş, kalanlar yok sayılmış, bin yıllık Türk yurtları ‘Türkçenin bilinmediği Kürdistan toprakları’ ilan edilmiş; milli ruhun şah damarı olan yüzlerce yıllık Diyarbakır, Urfa, Mardin, Van, Bitlis türküleri, ‘orijinali Kürtçe’ denilerek Kürtçeye çevrilmiştir. Bunlar ancak bir işgal yönetimince gerçekleştirilebilecek düzeydeki etnik arındırma faaliyetlerinin örneklerinden bir kaçıdır.
2. Bölgedeki milli siyaset yanlısı şahsiyetler baskı altına alınmış, baskıya direnenlerden çok sayıda isim katledilmiştir. Bingöl ve Malatya belediye başkanları gibi sembol şahsiyetler yok edilirken geride kalanlara da gözdağı verilmiş; Cizre’de olduğu gibi son birkaç yerel yönetici de ‘JİTEM’ci’ ve ‘faili meçhul’ cinayetlerden sorumlu ilan edilerek yargının önüne atılmıştır. Bugünlerde, Başbakan tarafından, milli siyaset yanlısı partilere yapılan ‘Yüreğiniz yetiyorsa Sivas’tan öteye geçin!’ ihtarı ve tehdidinin sık sık tekrar edilmesi, bölgede serbest bir siyaset yapılamayacağının, fiili işgalin bilindiğinin ve onaylandığının dillendirilmesidir.
3. Bölge ekonomik bakımdan işgal altındadır. Ülke genelinde olduğu gibi bölgede de sağlık ve eğitim dışında kamu yatırımları durdurulmuş, var olanlar elden çıkarılmıştır. Bölge dışından yatırımcılara örgüt izin vermemiş, buna rağmen şansını deneyen yatırımcıların şantiyeleri basılıp ekipmanları yakılmış, çalışanları kaçırılmış veya öldürülmüştür. Bölgeye, bugün bölge firmaları dışında (birkaç ulusal firma hariç) hiçbir firma yolcu taşımacılığı yapamamaktadır. Bunların sonucunda bölgede örgütün kontrol ettiği yerel sermaye ve kaçakçılık ekonomisi hâkim olmuştur. Bunların yanında Devletin bölgede verdiği hizmetlerin bedelini bölgeden tahsil edemeyip ‘kayıp kaçak bedeli’ adı altında ülkenin namuslu vatandaşlarından toplaması, problemin düzeyini gösterecek çarpıcı uygulamalardandır.
4. Bölgedeki yerel yönetimlerde örgüt, işgal yönetimi gibi ‘üst irade’ konumundadır ve bu iradenin onaylamadığı hiçbir icraat gerçekleştirilememektedir. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in örgüt yanlısı olmasına rağmen bu iradeyi zedeleyecek bir davranışından dolayı bir belediye hizmetlisinin ‘yargıç’lık yaptığı ‘örgüt mahkemesi’nde yargılandığı (bilindiği halde hiçbir işlem yapılamayışı.ss)’nın geçen yıl yazılı ve görsel basına yansıması, bu fiili işgalin göstergelerinden bir diğeridir.
5. Mülki ve idari birimlere son yıllarda yapılan birçok atamada, atananların örgüte taviz verici beyanlarla işe başlamaları da bu durumun en yüksek düzeyde kabul ve tasdikinin bir başka göstergesidir.
6. Bölgenin ruh ikliminden Türkçe, Türk Bayrağı, İstiklal Marşı ve vatan sevgisi gibi ortak duygular ve semboller yok edilmiş, onların yerine de örgütün bölgesel mahiyetli ‘kutsalları’ ikame edilmiştir.”
Evet, acı manzaramız böyledir. Bizi bir millet yapan, köklü kültür ve medeniyetimiz bölgeden kazınıyor. Kanun hakimiyeti ve kamu düzeni işlemez hale getirilmiş. Egemenliğimizin sembolü olan ‘Türk Bayrağı’ ortadan kaldırılıyor. ’Köy Korucuları’ ve yurttaşlarımız adeta rehin alınmış. TBMM’de Türk adının ve kimliğinin anayasadan çıkarılıp, iki ortaklı bir devlet için, iktidar ve PKK partisi işbirliği halinde... Sanki bölgedeki gelişmelere ayak uyduruluyor.
“Görünen köy kılavuz istemezmiş.” Bu gidiş size, vatanımız Balkanlardan nasıl çekildiğimizi, bayraklar dürülüp ordular çekilince, milyonların nasıl katledildiğini hatırlatmıyor mu?
Çözüm: Türk milletinin uyanmasında ve seçim sandığındadır...