Yedi bela Cem lakaplı gazeteci Cem Güner olayın perde arkasını açıkladı. İmamoğlu’nun MOBESE görüntüleri için soruşturma izni verilmemişti

Yedi bela Cem lakaplı gazeteci Cem Güner olayın perde arkasını açıkladı. İmamoğlu’nun MOBESE görüntüleri için soruşturma izni verilmemişti

İmamoğlu’nun MOBESE ile çekildiği iddia edilen yemek görüntüleriyle ilgili İstanbul Valiliği soruşturma izni vermedi. Soruşturma izninin dayanağını oluşturan 4483 sayılı yasanın nasıl işlediğini açıklayan gazeteci Cem Güner, “Haksızlık yapabilmek için hukuk tekniği uygulanıyor. Hakikaten tam bir "inek içti, dağa kaçtı..." durumu söz konusu…” ifadelerini kullandı.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun MOBESE ile çekildiği iddia edilen yemek görüntüleri kamuoyunda çok tartışıldı.

İngiliz Büyükelçisiyle yemek yediği restorana İmamoğlu’nun giriş ve çıkış görüntülerinin MOBESE ile çekilmediğini ileri süren İstanbul Valiliği ise, İl Emniyet Müdürlüğü’nde MOBESE’den sorumlu ilgililer hakkında soruşturma izni vermedi.

Emniyet olayla ilgili ön soruşturmayı yaparken emniyetin raporu sonrası valilik soruşturmaya gerek olmadığına karar verdi.

Süpersilivri yazarı Cem Güner’de köşesinde bu konuya değindi. Güner, valiliğin kararı verirken dayanağı olan 4483 sayısı yasanın nasıl uygulandığını açıkladı. Haksızlık yapabilmek için hukuk tekniği uygulanıyor diye yazan Güner, yazısında şu ifadeleri kullandı:

Hiç haksızlık yapabilmek için hukuk tekniği olur mu?

Bal gibi de olur. Eğer Türkiye''deyseniz olur...

İşte size örnek...

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun MOBESE ile çekildiği iddia edilen yemek görüntülerini servis etmekle suçlanan polis memurları hakkında 4483 Sayılı Yasa gereğince İstanbul Valisi Ali Yerlikaya tarafından soruşturma izni verilmedi.

Söz konusu olay medyatik bir konu olması dolayısıyla kamuoyunun bilgisine ve dikkatine sunuldu. Oysaki günlük hayatımızda buna benzer çok sayıda olayla karşılaşıyoruz.

Peki, orada bir suç işlendiği iddiası varsa savcılık niçin hemen işlem yapamıyor?

Savcılığın işlem yapması valiler veya diğer yetkililer tarafından nasıl, hangi bürokratik teknikler kullanılarak engellenebiliyor?

Şimdi size başımdan geçen tecrübelere dayanarak bunu anlatmak istiyorum.

Örneğin bir veya birkaç devlet memuru size karşı haksızlık yaptı ve bu yaptıkları haksız uygulama da Türk Ceza Kanunu açısından suç oluşturuyor.

Savcılığa şikâyet dilekçesi verdiniz…

Şimdi savcılığa bu şikâyet dilekçesini sıradan bir vatandaş hakkında verseydiniz savcılık hemen soruşturma başlatacaktı. Ancak suç işlediği iddia edilen kişi veya kişiler kamu görevlisi olduğu zaman 4483 Sayılı Yasa gereğince savcılık (belirli suçlar haricinde) direkt olarak soruşturma başlatamıyor.

Şikâyet dilekçesi, savcılık tarafından suç işlediği iddia edilen kamu görevlilerin yetkili amiri konumundaki kişiye (genellikle vali veya kaymakam) gönderiliyor. Ve soruşturma başlatılmasına izin verip vermediği soruluyor.

Yani, bir eylemin suç oluşturup oluşturmadığını, eğer suç oluşturuyorsa bile cezai işlemlerin başlatılıp başlatılmayacağına dair yargının (hukukçuların) harekete geçip geçmeyeceğine hukukçular değil mülki amirler karar veriyor.

Ne yazık ki ülkemizde bu şekilde…

Peki bir mülki amir, suç işleyen memurunu korumak isterse bunu nasıl ve hangi bürokratik teknikleri kullanarak yapıyor?

Savcılık tarafından kendisinden “memurunuz hakkında soruşturma açabilir miyim” şeklinde izin istenen mülki amir, 4483 Sayılı Yasa gereğince “savcılığın soruşturma açmasına izin verip vermeyeceğini” değerlendirmek üzere “ön inceleme” adı verilen bir tür "soruşturma öncesi ön soruşturma” yaptırıyor. Mülki amirler, ön inceleme yapmak için müfettiş veya hukukla hiçbir ilgisi olmayan (örneğin kadastro mühendisi veya orman mühendisi gibi) başka bir devlet memurunu da görevlendirebiliyor.

“Muhakkik” olarak görevlendirilen bu devlet memuru yapmış olduğu ön inceleme sırasında hukukçu olmamasına rağmen tıpkı bir cumhuriyet savcısı gibi yetki kullanabiliyor.

Muhakkik, daha sonra hazırlamış olduğu ön inceleme raporunu mülki amire sunuyor ve mülki amir de suç işlediği iddia edilen kamu görevlisi hakkında “savcılığın soruşturma başlatmasına izin verip vermeme” konusundaki kararını veriyor.

İşte bazen burada şöyle bir bürokrasi oyunu oynanabiliyor…

Mülki amir, 4483 Sayılı Yasaya göre burada iki karardan birini vermek durumunda.

Bu kararlar “soruşturma izni vermek veya vermemek” şeklinde…

Ancak, suç işlediği iddia edilen devlet memurunu korumak ve adli işlemden sıyırmasını sağlamak isteyen bazı mülki amirler işin bu safhasında (yasada yeri olmamasına rağmen) “Ön İnceleme Yapılmasına Gerek Olmadığına” karar verebiliyor.

Bu kararlar defalarca İdare mahkemelerinden dönmesine rağmen “soruşturmandan sıyırması” arzu edilen kamu görevlileri için ısrarla her seferinde “Ön İnceleme Yapılmasına Gerek Olmadığına” kararı verilebiliyor.

Ve böylece dosya “ölme eşeğim ölme” tarzında sürüncemeye bırakılmış oluyor.

Şimdi konuya şu taraftan bakalım;

Savcılığın soruşturma açmasına izin verip vermemek için “ön inceleme” yapılıyor. Ancak bir de üstüne üstlük ön incelemenin yapılıp yapılmamasına karar verilmek için “ön incelemenin de ön incelemesi” yapılıyor…

Hakikaten tam bir "inek içti, dağa kaçtı..." durumu söz konusu…

Tabi ki bu işlemlerin hepsinin idare mahkemesi ve Danıştay safhaları da var…

Ancak bu safhalarda da hakkınızı aramıza engel olabilmek için “tuzak” diye tabir edebileceğim zaman aşımı süreleri konulmuş durumda. Hukuk sistemimizde “usul, esasın üzerinde” olduğu için zaman aşım sürelerini kaçırmanız durumunda ne kadar haklı olursanız olun hakkınızı arayabilmeniz mümkün değil…

Güvenilir bir avukattan yardım almaktan başka çareniz kalmıyor…

İlgili Haberler