Yazmasam olmazdı
TSK hakkında alınan kararların ülkenin güvenliğine ve bekasına doğrudan etkisi olması nedeniyle yaptığım değerlendirmelerimi zaman içinde kamuoyuyla paylaştım. Bu sefer de son general/amiral terfi ve atamalarından ötürü oluşan sıkıntıları paylaşma ihtiyacı duyduğumdan yazmasam olmazdı.
TSK üzerindeki baskı 10 yıldır devam ediyor
Yönetim, sözde askeri vesayeti sonlandırmak için TSK üzerinde baskı oluşturmak istemiştir.
Bunun için, cemaat tarafından kurulan kumpaslar bir fırsat olarak görülmüş, uydurulan yalanlara ve iftiralara dört elle sarılmışlardır. Yandaş medya da TSK'nın itibarsızlaştırılması için seferber olmuştur.
Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Suikast gibi birçok dava ve düzenleme görüntülerle TSK'yı milletin gözünden düşürmek için her türlü araç kullanılmıştır. Çok değerli TSK mensupları hapse atılmış, yıllarca haksız yere tutuklu kalmalarına sebep olunmuş, birçoğunun ihraç edilmesine de göz yumulmuştur.
Cemaatin doğrudan iktidarı hedef almasıyla durum değişmiş, ancak iş işten geçmiştir. Bu gelişmelerle TSK üzerinde büyük bir baskı oluşturulmuş, en çok güvenilen kurum olma özelliği erozyona uğramış, kurum büyük çapta yıpranmıştır. Maalesef hâlâ bu davaların düzmece olmadığına inanmak isteyen yandaşlar vardır.
TSK'ya ikinci darbe, 15 Temmuz darbe girişimi
TSK'nın bu şekilde yıpratılmasından sonra FETÖ'nün hain darbe girişimi de TSK için ikinci bir darbe niteliğini taşımaktadır. Darbeye karşı koyan Türk Milletinin kahraman mensuplarıyla vatansever güvenlik güçlerinin katkısı takdirle karşılanmalı, ancak bu hain darbe girişiminin esas olarak, TSK'nın içindeki vatanseverler tarafından etkisiz hale getirildiği inkâr edilmemeli ve unutulmamalıdır. Bu olay TSK'nın yıpranmasını derinleştirmiştir.
Darbe girişimi nedeniyle ilan edilen OHAL ve buna ilişkin düzenlenen KHK'larla tüm kamu kurum ve kuruluşlarından ve bu kapsamda TSK'dan hainlerin temizlenmesi için KHK'lar çıkarılmıştır. Ancak KHK'ların OHAL süresiyle sınırlı ve amacına uygun olması gerekirken, TSK için yapılan düzenlemelerde buna uyulmamış, TSK'nın sistemi son derece sıkıntılı bir şekle sokulmuştur.(*)
Yeni düzenleme orduya siyaset sokuyor
Yüksek Askeri Şura'nın teşkilinde ve alınan kararların bir kısmında, MSB tarafından planlanan ve kararnameyle yapılan general/amiral atamalarının da bir bölümünde siyasi tercihlerin ön plana çıktığı anlaşılmaktadır. Bu durum TSK üzerindeki baskıyı had safhaya ulaştırmıştır.
Yeni kararlarda TSK'nın örf, adet, gelenek ve teamüllerinin tamamen dışına çıkıldığı görülmektedir. Askerlikte esas olan rütbe ve kıdeme, rütbe bekleme sürelerine itibar edilmediğine, yapılan atamalarla komutanların istifaya mecbur edildiğine, sistemin zorlandığına şahit olunmaktadır.
Atamalarda hassas davranılmayarak hoşnutsuzluklara sebep olunmaktadır. Örnek olarak, bir korgeneralin bulunduğu yerden diğer bir korgeneral kadrosuna atanması normaldir. Ancak onun yerine bir tuğgeneralin verilmesi burukluk yaratır.
Kışlaya ve camiye siyasetin girmesinin çok tehlikeli olduğu bilinmesine rağmen yapılan uygulamalar endişe yaratmaktadır.
Önemli olan ülkenin güvenliği ve bekası
TSK'nın bütün olumsuzluklara rağmen görevini canla, başla, şevkle yerine getirmeye çalıştığından hiçbir şüphe yoktur. TSK, bağrından çıktığı Türk Milletine layık olmak için bütün çabasını sürdürmektedir.
Ülkemizin her yönden savaşın içindedir. Savaşın içinde olmasa dahi bulunulan coğrafya ve jeopolitik ortam, TSK'nın daima güçlü olmasını gerektirmektedir. Bölgemizde güç politikası geçerlidir. Oynanan oyunları sadece askeri gücün bozabileceği unutulmamalıdır.
Önemli olan ülkenin güvenliği ve bekası olduğundan, TSK'nın tarihsel değerlerini koruyarak ve sistemini bozmayarak, gücünü, moral ve motivasyonunu en üst düzeyde tutmak için çalışılmalı, orduya siyasetin girmesine kesinlikle engel olunmalıdır. Jandarma için de aynı hassasiyet gösterilmeli, askeri değerleri korunmalıdır.
*15 Şubat 2017 tarihli Yeniçağ Gazetesindeki "TSK'nın bozulan yapısı sıkıntı yaratıyor" başlıklı yazıma bakınız.