Yazık oldu Ramazan'a!..

Yazık oldu Ramazan'a!..

Yazık oldu Ramazan'a!..

Yeni bir bayrama daha ulaştık. (...)

Ay, aynı ay.

Güneş, aynı güneş.

Toprak, aynı toprak.

Kainat da aynı.

Özetle, gün aynı gün. Fakat geliştikçe, uygarlaştıkça, eğitildikçe insanın mayasına sonradan istiflenen ve iyi ki istiflenen; duygu stokunu, vicdan stokunu, dostluk, kardeşlik, nefreti silme, düşmanlığı kazıma stoklarının saklandığı ambarların kapıları bayramlarda açılır. Bayramı farklı kılan, içi temiz insanın ambar kapılarının açıldığı gün olması.

Ah bir de!

Sahtelik olmazsa!

Yalancılık.

Ve Ramazan'ı istismar.

Bütün Ramazan ayı, devlet parası ile "iftar sofrası açmak" ve bunu siyasi gösteriye dönüştürmekle geçti.

***

Bağışla ve unut.

Başkalarını da dinle.

Her türlü baskı ve zorbalıktan uzak dur. İbadet etmeyene ve hatta Allah'ı inkar edene bile baskı kurma. Onları ibadete zorlama. Bencilliği öldür. Nefsinin köpeği olmaktan kurtul. Olduğun gibi görün. Göründüğün gibi ol. Başkalarına hükmetmeye kalkma. İnsanları yargılama. Anlamaya çalış. Din adına, İslam adına TV'lerde konuşan, gazetelerde yazı yazan hocalar halka Ramazan ayı boyunca bunları öğütlüyorlardı.

Ne oldu?

Tersi oldu.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda verilenler dahil, iktidar partisi önde gelenlerinin, iktidardan ihale alan işadamlarının boy gösterdiği iftar sofralarında; dini ahenk ve rahmet iklimi; "biz... biz... biz..." diye bağıran ve karşısındakileri de "onlar... onlar...onlar..." diyerek aşağılayan ağız dalaşına dönüştü. Devlet adamı iftar sofraları; kirlenmiş, çürümüş, bencilliğe batmışları gizleyen örtü yapıldı.

***

Yazık oldu Ramazan'a!

(...)

Bayramınız kutlu olsun.

Necati Doğru Sözcü

 

 

*

 

Köprüden geçsek de geçmesek de parasını ödeyeceğiz

Saraydaki herkesi "bidon kafalı" yerine koyuyor ya Üçüncü Köprü ile Körfez Geçişi ile ilgili "Cebimizden bir kuruş harcamadan yaptırıyoruz, bunu da bilin" diyordu.

Karşısındakiler de çılgınca alkışlayarak "Helal olsun sana" diye çığlıklar atıyordu.

Oysa biliyorsunuz bu köprüler yap-işlet-devret sistemiyle yapılıyor.

Yani köprüyü yapanlar, doğrudur, parayı önce kendileri buluyor, sonra da bunu halktan parti parti alıyor.

Ayrıca belirlenen sürelerde daha önce hesaplanan sayıda araç geçmezse, yani beklenen gelir elde edilemezse hükümet bunu karşılama sözü de verdi.

Sonuçta geçsek de geçmesek de köprüye para ödeyeceğiz. Bunu bilelim.

Ama kafası muhallebiye çevrilenler bununla hiç ilgilenmiyor. Onlar görmemişin oğlu misali köprü açıldı diye üzerine çıkıp göbek atmayı tercih ediyor.

Hele "milletimize hediye, bayramda bedava" deyince daha da coşuyorlar "İşte" diyorlar "Gerçekten milletin adamı, bizim için ne fedakârlıklar yapıyor."

Neymiş, köprüyü yapan firma böyle bir jest yapmışmış.

Yahu kimi kandırıyorsunuz, harcadıkları paranın tamamını ciddi bir kârla geri almayacaklar mı?

Ne jesti, ne fedakârlığı. Olsa olsa yalakalığı diyebiliriz, ki zaten sıkıyorsa yapmasınlar...

Can Ataklı Korkusuz

 

 

*

 

Bayram sadakası mı sandın!

Bayramda köprüden niye bedava geçtin? Yapımcı firmanın başının gözünün sadakası olarak!

Nasıl mı?

Osman Gazi Köprüsü geçiş ücreti 121 lira olarak hesaplanmış ama kamuoyunda 'çok' diye tepki büyük olunca 90 liraya indirilmişti. Açılış töreninde ise bizzat RTE'nin ağzından bayram tatili süresince köprüyü yapan müteahhitlerin sadakası olarak bedava olacağı müjdelendi!

Oradan bedava geçiyorum diye mutlu olan ey vatandaş! Bayram diye müteahhidin sadakasını aldın, köprüden bedava geçtin, "Allah razı olsun!" diye dua et! Bir de paralı olduğu zaman bile geçmeye devam et.

Çünkü eğer garanti verildiği kadar, yani günde 30 bin araç geçmezse, firma zarar etmesin diye üstünü 22 yıl boyunca devlet ödeyecek. Hangi parayla? Senin benim verdiğim vergiyle! Bari siz geçin de, geçmeyen, hatta arabası bile olmayan bizlerin parası inşaat şirketine gitmesin!

Yazgülü Aldoğan Posta

 

 

*

 

"Nerede bu TRT" demiyor boşuna

Bilgisayar, tablet ve akıllı telefonlara TRT bandrolü geliyor. Cebimizden, TRT denen iktidar borazanı bir yayıncılık kuruluşuna yüz milyonlar akıtılacak. TRT gelirlerinin yüzde 39 kadarı bu yolla karşılanacakmış.

Bu korkunç bir şey. Eğer CHP -varsa diğer muhalefet- bunu iptal ettirmek için aylarca uğraşmazsa, ortalığı inletmezse çekip gitsin ortalıktan. Ha var ha yoklar! Yüksek yargı için çok çalıştık, önlemek için dediler. Çalışmaları nedir bilmiyorum, ama bir gece yarısı geçtiğine, ortalık sütliman olduğuna göre, bence muhalefet, "adamlar çoğunlukta yapacak bir şey yok" düşüncesiyle, derin saygı ve hürmet içinde.. Düzenin böylesine bir tatlısu partisine dönüşmüş gözüküyorlar.

(...)

TRT zammı ile başladık yazıya.. Bu soygunu nasıl durduracaksınız. İşte size somut ve tam anlamıyla 7'den 70'e 78 milyonun cebini ilgilendiren bir soygun mekanizması.

Bilgisayar, tablet, akıllı cep telefonları.. Bunları kullanmanın ne sınıfı var artık ne yüksek gelir düzeyi. Her yeni doğan çocuk, apartman görevlilerinin bebekleri, kent periferilerindekiler dahil, gözlerini bunlara açıyor.

Elektrikten TRT denen iktidar borazanına ceplerimizden kesilen zulüm paralarını engelleyemediniz. Peki bunu?

***

Geçen gün bir haberde gözüme çarptı. Cumhurbaşkanı, nerede TRT diye soruyordu.

TRT bu kadar önemli..

(...)

TRT baş araç. Ama başka bir görevi daha var: Bir çiftlik durumu. Buradan çevreye, destekçilerine, tanıdıklara, parti ve adamlarına, ele geçirmek istediklerine büyük dağıtım yapmak. Bir siyasal ve mali rant alanı.

Demek, yüz milyonlarca lira daha gerekli dağıtmak için.

Adamlar iktidarlarını, dönüştürme projelerini, senin, benim, halkın cebinden, cüzdanından finanse ediyorlar. Tamı tamına böyle, ne fazla ne eksik.

Toplumu dönüştürmenin aracı TRT. Diğerleri tam istim devrede: Yargı, eğitim, iktidarın zorbalık araçları...

Orhan Bursalı Cumhuriyet

 

 

*

 

İlk fırsatta Twitter'ı yasaklayanlar IŞİD'ın "emir-klip"lerini görmüyor

Başkentin en eski semti İsmetpaşa'ya uğramayalı 19 ay olmuş.

Mahallenin adını hamalların sadık dostlarından alan Eşekçiler Kahvesi de, gariban lokantası da, ırgat otelleri de kentsel dönüşümle yıkılmış.

2 yıl önce mahalleye bulaşan IŞİD virüsü de toz dumanın arasında kaybolmuş.

Semtte yaşamını devam ettiren atadan mahalleli çaycı Mehmet'e, "IŞİD'e katılıp dönenler ne yapıyor?" diye sordum, "Evden çıkmaz oldular" dedi.

***

(...) Youtube ve internet sitelerindeki yayınların kesintiye uğramadan aynen devam ediyor olması yeterli.

Hem de o boyuta ulaşmış ki, "Allah yolunda savaşıyorlar, onları yardımsız bırakmayın" diyerek saklanmalarına yardımcı olunması isteniyor.

(...)

Takma adlarının başına "Ebu..." yerleştirmiş kişilerin bu sözleri sosyal medya ortamında duruyor; yayın verilerine göre her gün de binlerce kişi tarafından izleniyor.

IŞİD'in Türkiye'den sosyal medya ağı üzerinden eleman devşirdiği gerçeği ortada dururken, eski ve yeni yayınları engelsiz devam ediyor.

Başka sosyal medya içeriklerine karşı yüksek efor gösterip yasak getirilirken, patlamalar sonrası yayın yasakları devreye sokulup internet hızı yavaşlatılırken bu yayınlar sürüyor...

Daha önemlisi, birçok ülkenin yasak koyduğu IŞİD'in uluslararası sitelerindeki yayınlar Türkçe alt yazıyla kesintisiz veriliyor.

Oysa, insanları ölmeye davet eden bu yayınlara kısıtlama getirmenin ilerisinde, toplumun değer verdiği din bilginleri başta olmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığı ve ilahiyat fakültelerinin internet sitelerinin karşı yayınları olmalıydı.

En azından ardı ardına gelen saldırılarda kaybettiğimiz yüzlerce canın geride bıraktıkları hatırına yapılmalıydı...

Muharrem Sarıkaya Habertürk

 

 

*

 

Yargı felaketi

Türkiye'de "Tarafsız yargı" sizlere ömür!

İktidar, çıkardığı garip yasa ile yargıyı "AKP yargısı" haline getirdi.

Gelişen olaylar Türkiye'nin çağdaşlıktan uzaklaşıp ilkel ve totaliter yönetime doğru yeni adımlar attığını gösteriyor.

Ülke, canlı bomba saldırılarıyla uğraşırken, yeni yargı paketi AKP'lilerin oylarıyla Meclis'ten çıkıverdi!

(...)

AKP, Türkiye'yi bir yargı felâketine doğru götürüyor!

Bu durumda, bağımsız mahkemeler tarih olacak demektir.

Siyasetin emrinde siyasi kararlar veren, siyasete bulaşan mahkemeler ülkeyi aydınlığa değil, bataklığa götürür.

Ülkeye âdil ve tarafsız yargılama yapabilen, düzgün savcı ve hâkimler gerekiyor.

Ancak, görüyoruz ki, adında "Adalet" olan iktidar partisi AKP adalet değil, emrinde olan bir yargı istiyor.

Rahmi Turan Sözcü

 

 

*

 

Saraydan halka bayramlar...

Osmanlı döneminde bayram merasim ve şenliklerinin bir kanun ile tanzimi Fatih Sultan Mehmet Han'ın eseridir.

Osmanlı dönemindeki bayramlarda sadece saraydaki kutlamalar ile saraya bağlı askeri ve mülki erkanın ve de saray çevresindeki zengin sınıfın merasim ve şenlikleri anlatılır. Halkın bayramından genelde söz edilmez.

Açık anlatımıyla Osmanlı döneminde bayramlar belli bir çizginin üzerinde yaşayanların, varlıklıların bayramı olarak benimsenmiş, bu üst ve üstün grubun, fakirleri, güçsüzleri hatırlama, onlara gıda ve para yardımı yapma vesilesi olarak değerlendirilmiştir.

Osmanlı döneminden sonra, sarayın, askeri ve mülki çevre ile saraya bağlı zengin çevrenin dağılması, bayram kutlamalarının halka yayılmasını sağlamıştır. Zenginin "her gün bayram" ettiği günümüzde, dini bayramlar "halkın bayramı"dır.

'Şeker' bir sembolüdür

Ramazan ayından sonraki üç bayram gününün "Şeker Bayramı" olarak adlandırılması da Osmanlı döneminde "adet" olmuştur.

Sarayın, Ramazan'ın on beşinden sonra askerlere tepsi tepsi baklava ve güllaç göndermesi, oruç sonunda insanların tatlı yemesi, oruç dönemi tamamlandıktan sonraki kutlamalarda insanlara şeker ikram edilmesi, çocukların bayram harçlığını alır almaz şekercilere koşması nedeniyle bu bayram, "Şeker Bayramı" olarak anılmaya başlanmıştır.

Güngör Uras Milliyet

 

*

musa-kart.png

Musa Cumhuriyet