Şalvarı Şaltak Osmanlı
Milli Eğitim şurasının Osmanlıcayı okullarda zorunlu yapma tavsiyesi ve Erdoğan’ın isteseler de istemeseler de öğrenecekler dayatmasından sonra Türkçeyle felsefe yapılmaz argümanı da Türkçe ve Türklük konusunda hassas olanları kızdırdı. Hemen şunu belirtelim, felsefe dille değil beyinle yapılır. Felsefe bir ülkede gelişmemişse dil iyi olmadığı için değil, yeteri kadar beyin olmadığı içindir. Felsefe yapan bir beyin hangi dili kullanırsa kullansın o dilin zenginleşmesini sağlar ve yeni felsefi terim, kavram ve sözcükler kazandırır. Yani felsefenin temel malzemesi dil değil beyin ve entelektüel seviyedir. Osmanlı İmparatorluğu biz Türklerin geçmişidir, aynen Selçuklu, Göktürk ve Hun İmparatorlukları gibi. Geçmişimize sahip çıkar ve saygı duyarız. Ama artık bizim adımızı taşıyan bir ülkemiz ve devletimiz var. O da Türkiye Cumhuriyeti’dir. Kabilelerin dili olmaz bir ırkın dili olur. Osmanlı veya Selçuklu bir ırkın adı değildir. Bir bey adıdır ve beyliklerin dili olmaz, beyliklerin mensubu oldukları ırkın dili olur, Selçuklular ve Osmanlılar Türk’tür. Selçuklu sarayında Farsça, Osmanlı da ise Osmanlıca konuşulmuştur. Her iki İmparatorluğun da halkı Türk’tü ve halk hep Türkçe konuşmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Selçuklular ve Osmanlıların devamı değildir, ancak Türklerin devamıdır. Çünkü bu üç devletin halkı aynı halk yani Türk halkıdır.
Türkiye’nin dönüşümü bir plan çerçevesinde ve gözler önünde devam etmektedir. Başörtüsü önce üniversitede, sonra devlet dairesi ve daha sonra da okullarda serbest oldu, bunu zamana yayarak yaptılar. Aslında başörtüsüne kimse karşı olmadığı için önemli bir tartışma çıkmadan serbest bırakıldı. Erdoğan müritlerinin saflarını arkasında sıklaştırmak için hayali başörtüsü düşmanları yarattı ve onlarla kıyasıya savaştı, ama bu savaş düşman olduğu için değil, müritlerinin hayranlığını pekiştirmek içindi. Sonra okullarda zorunlu din dersleri izni çıktı. Sonra sessizce düz okulları birer birer imam hatip liselerine çevirdiler. Sonra karma okullar yerine çok sayıda kız liseleri yaptılar. Şimdi de Osmanlıca numarasıyla Arap harflerini geri getirme çalışmaları var. Bütün dünya Osmanlı İmparatorluğu’nu “Türk İmparatorluğu” olarak kabul eder ve Osmanlı tabiri yerine “Türk” tabirini kullanırlar.
AKP zihniyeti Osmanlı’nın Türk olma özelliğini değil, çok etnikli olma özelliğini öne çıkartmaktadır. 12 yıldan beri Türklüğü yok etmeye çalışırken Osmanlı’yı yüceltmek ne anlama geliyor. Asıl amaç Arap alfabesini geri getirmektir. Osmanlıcayı yayarak, Türkçeyi ortadan kaldırmaktır. Bizce Osmanlıca, Türkçe değildir. İçinde Türkçenin de bulunduğu, Arapça, Farsça ve hatta Batılı ve Balkan dillerinin de bulunduğu kurgulanmış bir saray ve elit dilidir, ama Türkçe değildir. Türk halkı Osmanlıcayı hiç konuşmamıştır ve anlamaz. Türklerin konuşmadığı ve anlamadığı bir dil nasıl Türkçe olur. Türk halkı Yunus Emre’nin, Karacaoğlan’ın, Köroğlu’nun ve Dadaloğlularının konuştuğu Türkçeyi konuşmuştur. Bundan böyle de Türkçe konuşmaya devam edecektir. Türk tarihinin çeşitli evrelerinde dönme ve devşirmeler, ülkede söz sahibi olmuşlar, Türklerin bünyelerine uymayan davranışlarda bulunmuşlardır. Ama hiç biri zemin bulamamış ve amaçlarına ulaşamamışlardır.
Siyasi İslamcıların Osmanlı aşkı yeni değildir. Ancak 2002’den beri hız kazanmış ve artık amaçlarını da saklama ihtiyacı duymamaktadır. Aslında Siyasi İslamcıların, Osmanlı hanedanını iktidara getirmek veya Osmanlı coğrafyasını yeniden fethetmek gibi bir planları yoktur. Onların amacı, Türkiye Cumhuriyetini sulandırmaktır. Kısaca laik devleti ve Türk ulus devletini ortadan kaldırmaktır. Osmanlı da olduğu gibi Kürdistan mebusu, Lazistan mebusu gibi çok etnikli bir Türkiye yaratmaktır. Dikkat edilirse eğer, son dönemlerde şu iki konu sürekli gündemde ve inceden inceye örülmektedir. Birincisi, dindarların dinî vecibelerini özgürce yerine getirmeleri bahanesiyle Cumhuriyet, laik devlet ve Atatürk’ün prensipleri tek tek yok edilmektedir. İkincisi ise geçmişte yapılan haksızlıkları kınamak bahanesiyle eski hainlere itibar verme, etnik yer adlarını geri verme numarasıyla devletin kuruluş felsefesi aşağılanmakta, devlet otoritesi ve devletin Türk olma karakteri yok edilmeye çalışılmaktadır. Osmanlıca işin bahanesidir. Osmanlı yönetiminin, imparatorluğun asli unsuru olan Türkmenlerle, asker ve vergi toplamanın dışında bir ilişkisi olmamıştır. Türkmen köylerine ne okul, ne yol ne de su getirilmiştir. Kendi kaderlerine terk edilmiştir. Türkmenler, Osmanlı yönetimine Siyasi İslamcılar gibi bakmamaktadır. Osmanlı döneminde Türkmenler arasında söylenen bir tekerleme örneği vererek Türklerle Osmanlı yönetimi ilişkisini özetleyelim. “Şalvarı Şaltak Osmanlı/ Eyeri Kaltak Osmanlı/ Ekende Yok Biçende Yok/ Yiyende Ortak Osmanlı” . Siyasi İslamcıların, dönmelerin ve devşirmelerin, Osmanlıya sahip çıkmasının ne anlama geldiği artık Türkler tarafından iyi bilinmektedir. Osmanlı, Türklerin atası ve geçmişidir. Ama sadece geçmişidir. Şimdi Türklerin yurdu ve devleti Türkiye’dir. Yeni bir ülkeye, rejime, dile ve alfabeye ihtiyaçları yoktur.
Not: Yeni yılın ülkemize ve tüm dünyaya sağlık, mutluluk ve barış getirmesi dileğiyle.