Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

"Yavuz hırsız ev sahibini bastırır"mış!

Bölücü terör karşısındaki halimiz, en basit ifadesiyle böyle. En alçak, insanlık dışı saldırılara uğrayan Türkiye, ama kabahatli olan yine Türkiye. Hem de, bin yıllık bağımsızlığına, vatan bütünlüğüne, milli birliğine tecavüz edildiği halde. On binlerce insanını kaybettiği, milyonlarca insanın yerinden olduğu, ülkenin sosyal ve ekonomik dokusu bozulduğu, kaynakları eritildiği ortadayken. Yetmedi, gözleri doymadı, şimdi de açıktan geleceğimizi tehdit ediyorlar.
Bu bir masal değil, hakikatin ta kendisi.
Peki, Türkiye’yi haksız gören bu “hakemler” kim? Kore başta, Mehmetçiğin pek çok yerde canıyla koruduğu, yarım asırlık dost ve müttefik ABD. Üyesi olmak için 48 yıldır can attığımız AB. Bazı suskunlar hariç dindaşlarımız, komşularımız. Ve bu milletin nimetiyle büyüyüp palazlandığı halde, emperyalistlere uşaklık edenler. Kimi tarihi hesapları, kimi ideolojik husumeti, kimi kirli çıkar ilişkileri adına en büyük insanlık suçu, terörün kuyruğuna yapışmışlar. Lafa gelince de, insan hakları, demokrasi, özgürlük ve medeniyet diye mangalda kül bırakmayanlar.
Hani her hırsızın, her katilin, her hainin bir gerekçesi olur ya, bunlarınki de aynı cinsten. Ama hiç haklı değiller.
Bölücü terörün şu iddiasına bakın: “Bu topraklarda sadece Türk Milleti yaşamıyor, biz de varız. O halde, bizim de devlet kurmak hakkımızdır. Demokratik yoldan bu hakkı vermezseniz, zorla alırız.”
Kısacası, “suyumu bulandırdın” hikayesi. Kocaman yalan. Çünkü, bu topraklarda bin yıldır egemen olan bir devlet var. Selçuklu, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti, üçü de Türk Milleti’nin eseri. Bu siyasi egemenlik, bu yüksek medeniyet, bu şerefli geçmiş, kökeni ne olursa olsun, hepimize ait. Biz 2 veya 27 etnik grup değil, bir milletiz.
Millet, bir topluluğun asırlar içinde sosyal kurumlarını geliştirip, ahenkli bir bütün olmasıyla; milli kültür ve milli kimlik kazanmasıyla oluşur. Bu kurgu değil, sosyolojik bir olgudur. Hangi etnik grubun, hangi milletle, ne şekilde bütünleşeceği, kaynaşacağı, önceden ayarlanamadığından, bu olguya ilahi kader diyoruz. Buna itiraz, dünya gerçeğine ve bilime karşı çıkmak, bizatihi takdire isyandır. Sözün burasında “köken/etnisite” üzerinde biraz daha duralım. Etnisite, bir milletten kopmuş/koparılmış, başka bir devletin uyruğunda yaşayan, kaynaşmış veya kaynaşamamış, sayıca az olan topluluklara deniyor. Irak, Yunanistan ve Bulgaristan Türkleri gibi. Bir de, farklı “köken” den gelmekle beraber, çeşitli sebeplerle sosyal kurumlarını geliştirip millet olamamış, bir devletin uyruğunda, bir kültür ortamında yaşayan, kaynaşmış veya kaynaşamamış, sayıca az topluluklar için kullanılıyor. Bu açıdan bakınca biz; dil, din, sanat, kültür, musiki, mimari, edebiyat, şiir, örf-adet, anane, mutfak gibi neredeyse bütün sosyal kurumlarda bir, bütün ve eşit vatandaş, yani tam bir millet değil miyiz? Evet ama, yine de kendini “Türk” saymayanlar çıkarsa ne olacak? Bunlar vatandaş olduğu sürece, devletin düzenine itaat etmek zorundadırlar. Çünkü bu, insanlığın çözümüdür. Ne evrensel hukuk, ne BM, ne Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, silahlı-silahsız etnik ayrımcılığı kabul eder. Gelişmiş hiçbir ülke yoktur ki, din, mezhep, sınıf ve etnik esasa göre dernek, vakıf, siyasi parti kurulmasına izin vermiş olsun. Egemenlik, ABD başta her ülkede, “tek millet-milli devlet” esasına göredir. Ama sıra Türkiye’ye gelince işler değişiyor. Yavuz hırsızlar, AB ve BOP çerçevesinde çok dilli, çok dinli, çok kültürlü bir rejim dayatıyor. Bölücüleri örgütlüyor, terörü destekliyorlar Aynen Irak’ta olduğu gibi. Orada da siyasi yapı, etnik, mezhep, bölge ve din esasına göre ayarlandığından kan gövdeyi götürüyor, ülke parçalanıyor.
Iraklaştırılmak istenen Türkiye’de, milli ruh ve milli birlik var, ama siyasi irade yok. Kurum, kural ve yasaları yok edilen devlet, adeta meşru savunmasını yapamaz halde. Beklemedeki Başbakan bunu, “sabrın, aklın ve ilmin” gereği sayıyor. Ülkesini savunan aydınlara, saldırganlardan daha fazla yükleniyor.
Acil çare gerek. Çünkü yarın...

Yazarın Diğer Yazıları