Yeni partilere ilişkin tutumu değerlendiren Ağıralioğlu, "2002’de Milli Görüş’ten ayrılırken Erdoğan’ın dile getirdiği şikâyetleri ve talepleri şimdi Babacan ve Davutoğlu söylüyor. AKP’nin siyasi iddiasını kaybettiğine dair en büyük alamet kendilerini devlet zannetme hastalığına tutulmalarıdır. O yüzden her itiraz edeni hain ilan ediyorlar" dedi.
Cumhuriyet'in sorularını yanıtlayan Ağıralioğlu şunları söyledi:
İktidar kanadından son dönemde FETÖ ile işbirliğini itiraf eden açıklamalar geliyor. Partiniz de FETÖ’cü olmakla suçlanmıştı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
AKP kanadında 15 Temmuz sonrasında seçilmiş belediye başkanları paldır küldür görevden alındı. Belediye başkanları için hiçbir şey yapılamadı. Eğer bir suçları yoksa neden görevden alındılar, suçları varsa neden bir işlem yapılmadı?
Bu tutarsızlık millet iradesini önemsediğini her defasında vurgulayan iktidar partisi tarafından yapılıyor. FETÖ ile mücadelede de AKP’nin iki yumuşak karnı var.
Birincisi işin ucu kendilerine ve kendilerinden olanlara dokunur endişesi. İkincisi de bu mücadelede FETÖ’cülerin tenezzül ettikleri enstrümanları kullanmaları. AKP, “Benden olup suç işleyenler kandırılmıştır. Senden olup işleyenler suçludur, şer güçlerin adamıdır” diyor.
Ayrıca yaptığı onca hataya rağmen namlu kendisine doğrultulmuş biri olarak Erdoğan’ı FETÖ ile mücadelede olmazsa olmaz olarak görüyorum. Ama Erdoğan’a da adalet duygusu lazımdır. FETÖ’cülerle mücadele edecekseniz asla onlara benzemeyeceksiniz.
Peki, iktidar olursanız FETÖ ile mücadelede Erdoğan ile birlikte hareket eder misiniz?
Devlette devamlılık esastır. Türkiye’de şu an mücadele edilmesi gereken şey FETÖ’cülüktür. Adam kayırma, algı oluşturma, makamlara kendi adamlarını yerleştirme gibi kötü ahlak örnekleri sergilemektir FETÖ’cülük. Devlet bu konunun üzerine gideceğiz diyorsa, onların yaptığı hiçbir şeyi yapmaması gerekiyor. Biz bunu dile getirdik. İktidara “FETÖ’cülerle FETÖ’cü gibi mücadele ediyorsunuz’ dedik. FETÖ’cülerin yaptığı gibi rakiplerinize iftira atıp kara çalıyorsunuz. FETÖ’cülerin istediği tam olarak bu. FETÖ’cüler bu hukuksuzluk içinde kuvvetlenir. Biz iktidar olursak bu konuda nasıl bir hassasiyet gösterilmesi gerektiğini göstereceğiz.
Devlet Bahçeli’nin FETÖ’den tutuklu Mümtazer Türköne’in yeniden yargılanması için yaptığı çıkışı nasıl değerlendirmek gerekir?
Devlet Bey zaman zaman böyle çıkışlar yapar. Hikmetinden sual olunmaz. Ama Türkiye’de hukuk şahsileştirilemez. Cımbızla çekilerek bu istisna olsun denilemez. “Buna ben kefilim” demek hukukun işi değildir. Hukuk buna nezaret eden davranışlarda bulunursa başkaları da bundan faydalanmak için siyasilerin peşinden gidecektir.
Sosyal medyaya getirilmek istenen yasağı konuşmak gerekirse... Ne amaçlanıyor?
AKP’nin bu tür meselelerde çok büyük zayıflığı var. Şimdi sosyal medyada ilke, ölçü, hukuki, ahlaki kontrol diye bir sürü şey konuşuyorlar. Berat Albayrak’ın ailesi üzerinden yapılanlar yanlış. Memlekette bozulan, iftiralarla ve hatta insanların ailelerine kadar uzanan berbat siyaset dilini de AKP’nin temsil ettiğini söylemek lazım.
Yıllarca kendilerine rakip gördükleri kişilere bu sistemi uyguladılar. Bu olay üzerinden söylenen beyanları tutarsız buluyoruz. Öncelikle 18 yıldır AKP’den başka iktidar görmeyen bir gençlik var. Başka bir iktidar görmeyen gençlik tarafından AKP’ye bir refleks oluşuyorsa bunun muhasebesini yapmak zorundalar.
Ama muhalefette gençlerin Erdoğan’a gösterdiği “dislike”lar karşısında bir zafer kazanmış gibi hareket etmesini de doğru bulmadım. Bu kolaycılığa kaçan bir durum. Gençlerimizi anlamak zorundayız. Bu siyasete kurban edilemeyecek kadar ciddi bir meseledir. Biz hem araştırmalar yapıyoruz hem de üniversite ayağında neler yapabiliriz sorusunun yanıtına ulaşmak için ders çalışır gibi çalışıyoruz. Bu iktidar muhalefet meselesi değil, memleket meselesidir. Gençlerin bunca sıkıntı içinde iktidarın bu yasakçı eda ile hareket etmesi de gençlerin ülkelerinden soğumalarına neden oluyor.