Yasemin Hanımın incileri

Belli bir misyonun görevlisi Yasemin Hanım “Siyasi çözüm için niyet var, plan var, girişim var ama.” diyor... Ancak anlaşılan “aması” ,halen Genelkurmayın tam “mutabakatının” olmaması ve operasyonların devam ettirilmesi. Ona göre “operasyonlar” PKK üzerinde psikolojik baskıyı artırsa bile, bir yandan da örgüte katılımları teşvik ediyormuş... PKK liderlerini, yeni eylemler planlamaya yönelterek “silah bıraktırma” arayışlarından sonuç alınmasını erteliyormuş!
Son tahlilde, herhalde bunlar Yasemin Hanımın ve Ahmet Altan’ın, Kandil dağında PKK liderleriyle, Karayılan’la -telsizde konuştular- (Antep’in efsanevı kahramanı, Karayılan değil.) “gece yatısının” hasılası! Kısacası operasyonlar durmalı ve karşılıklı silah bırakma süreci başlatılmalı... Sonra eve dönüş... Siyasi çözüm... Sonra da “Eyalet sistemi” ! Bu noktada soralım; acaba AB Diyarbakır’da Merkezi Yargıtay’ın yerini alacak “İstinaf Mahkemelerini” daha kurulmadan, neden isterler, finanse eder? Bunlar “Eyalet Sisteminin” ön hazırlıkları!
Yasemin Kadının “edindiği” bilgiye göre; “mutabakat” karar ve girişimlerinin üç ayağı var; Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin Ankara’ya davet edilmesi... Erbil’de, yani Barzani “devletinin” Başkentinde T.C. Konsolosluğunun, açılması ve de “bamteli, zurnanın son deliği” ; “Irak Kürdistan Bölgesel Hükûmetinin, Irak federal yapısının bir parçası olarak tanınması” ... Sonra da o “federal yapı” muhakkak parçalanacağına göre, T.C.’nin “Kürdistan Devletini” tanıması ve sonra da ver elini, Türk topraklarını da içerecek “Büyük Kürdistan” !
Olmaz demeyin, bu gaflet ve ihanet sürdükçe olur. Bakın artık “kırmızı çizgi” fılan dinlemeyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Gerekirse Barzani’yle görüşürüm” demiş. Allah bilir Washington’da ayaküstü gizli celsede bu vaatte bulunmuştur... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in tersine, Talabani’nin ayaklarının altına kırmızı halıları -kırmızı çizgilerimizi- sermeye, dünden hazır!
Ve operasyonlara sözde göstermelik destek veren ABD’den, askeri ve sivil sözcüler hâlâ siyasi çözümde israr ediyorlar!

Sorum
Benim sorum; Acaba bu konuda, çok zikzaklar çizen Başbakan’ın asıl maksadı ne? Türkiye’nin bütünlüğünü korumak mı, yoksa kendi siyasi hesapları uğruna “Canım olsa ne olur” fütursuzluğuyla her çözüme ucu “açık mı” ?!
Radikal gazetesinde Türker Alkan, “Bu konuda kafam karışık” diyor... Doğrusu Erdoğan’ın yaptıkları ve söyledikleri konusunda benim kafam hiç karışık değil... Tarihimizin en tehlikeli döneminde yanlış bir Başbakan!
Sayın Alkan kafasını karıştıranları sıralamış; “Başbakan Erdoğan daha bir yıl öncesine kadar açıkça Kuzey Irak operasyonuna karşı idi... Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ’Kuzey Irak’ta mevzilenmiş olan bölücü örgüt mensuplarını vurmamız lazım’ derken, Erdoğan tam tersini söylüyordu: ’Orada ne işimiz var? Topu topu birkaç yüz kişilik bir gruptur. Asıl sorun kendi sınırımızın içinde’ diyordu. Sonunda fikrini değiştirdi, operasyonun gerekli olduğunu kabul etti, şimdi de ’Kahraman ordumuzun başarılarıyla’övünür oldu! Nereden nereye... Bir yıl içinde ne değişti? Neden Erdoğan’ın ’Önemli değil’ dediği Kuzey Irak kamplarındaki PKK’lılar daha sonra birden tehlike arz eder hale geliverdiler? Kamplarının vurulması büyük bir askeri zafer gibi algılanmaya başlandı... Erdoğan neden Kuzey Irak konusunda böyle bir ’U’ dönüşüne gerek duydu? İç politika kaygıları mı? Dışarıdan kaynaklanan endişeler mi? Asker bastırmasa muhtemelen Kuzey Irak’a operasyon düzenlenmeyecekti ve Türkiye’nin varlığına yöneltilmiş bir tehdit varlığını sürdürmeye devam edecekti!”
Yasemin ve şürekasına gelince; acaba onlar herhalde bu siyasi çözümün maksadını -Büyük Oyunu- pek alâ bildikleri halde neden PKK’nın “postacılığını” yaparlar. Neden Karayılanlarla yatıp kalkarlar? Sebebi, Türk milletinin “yüksek çıkarları” olamayacağına göre; gafletten öte ihanet. Ve bu, acaba genetik bir sendrom mu?

Yazarın Diğer Yazıları