19 Mayıs 1919’da Samsun’dan başlayan özgürlük yolculuğu sırasında Mustafa Kemal zaman zaman bindiği Mercedes-Benz marka otomobilden inerek halkla, çiftçilerle söyleşir, sorular sorar. Bu söyleşiler kurtuluş savaşı stratejilerinin ilk verilerini oluşturmaktadır. Onun ulusal bağımsızlık yolculuğu sırasındaki ilk amacı halkı kazanmaktır. Çünkü ulusal bağımsızlık hareketi bir halk hareketi olacaktır. Bunun için öncelikle ulema, tarikat şeyhleri, eşraf gibi halkın önde gelenlerini kendi amacına inandırmaya yönelir. Mustafa Kemal’in halkla olan iletişimi ve onlarla kullandığı ortak dil o kadar güçlüdür ki; iletişim süreçlerinin yoğunluğu ve yöntemlerin çokluğu işgalcileri bile şaşırtmakta, telaşlandırmaktadır. Samsun’da görev yapan İngiliz yüzbaşı Hurst, 12 Haziran 1919’da Mustafa Kemal hakkında verdiği raporda şunları söylemektedir: “Çevredeki kasabalar ve ötesiyle kurduğu telgraf iletişimi öylesine büyük boyutlu ki, neredeyse telgrafhaneyi tekeline almıştır.”
Kendisinin de bir parçası olduğu halkı en duyarlı noktasından kavrayabilen Mustafa Kemal, kendi çabasıyla bir halk önderi olduğu gibi, halkın içinde de halktan bir önder olarak efsaneleşmiş, her gittiği yerde halk tarafından coşkuyla, içtenlikle, görkemli törenlerle karşılanmıştır. Sivas Kongresi’nden sonra Ankara’ya gelirken Ankara’dan kilometrelerce önce onu, saf saf dizilmiş halk toplulukları karşılamıştır.
Ankara’yı bağımsızlık ve cumhuriyet için üs olarak seçip karargahını kurduktan sonra Ankara bütün Anadolu’nun ve dış devletlerin ilgi odağı haline gelir. Ankara’ya girişinde halk tarafından kentin epeyce dışında karşılanan Mustafa Kemal, 1919’da bağımsızlık yolculuğu sırasında Erzurum’a girerken da kentin dışında coşkulu bir kalabalık tarafından karşılanmıştır. Halkından kaynayan coşkunun kendi yüreğine yansımasıyla halkına olan güveni daha da pekişen Mustafa Kemal Erzurum çıkışında ordudan istifa edip halkıyla birlikte hem İstanbul hükümetine hem de işgalcilere karşı savaş verme kararı almıştır.
Halk yürüyorsa o da yürümüş, halk duruyorsa o da durmuş, halk acı çekiyorsa o da çekmiş, halk gülüyorsa o da gülmüştür. Öyle bir nokta gelmiş ki, halkın her eylemiyle Mustafa Kemal’in eylemleri bütünleşmiş, tek bir eylem haline gelmiştir. Yalnızca savaş için, cumhuriyet için, devrimler için hazırlık yaparken değil, tarlada çalışırken, düş görürken, yemek yerken de halkın ve onun eylemleri bütünleşmiştir. Mustafa Kemal hiçbir zaman tek başına yemek yememiş, yemeğe otururken çoğunlukla arkadaşı olan veya halktan kişilerle birlikte oturmuş, sohbet ederek yaklaşık iki saat boyunca sofrada kalmış, sıcak iklime sahip yerlerde yanındakilerin ceketlerini çıkarmalarına izin vermiş, servis yapanları telaşlandırmadan acele etmeden yemek yenmesini istemiştir.
Cumhuriyet, halkın ve Mustafa Kemal’in ortak ürünüdür.