Halkların, devletlerin de orduların da ve bütün diğer evrensel kurumların da özünde bulunan temel bir hammadde olduğuna inanan Mustafa Kemal halkın aşamadığı bir engeli hiçbir gücün aşamayacağına, halkın aşamayacağı hiçbir engel de bulunmadığına inanmaktadır. Bir halkın, içine düşebileceği en olumsuz durumlara, tutsaklığa, aşağılanmaya, yoksulluğa çok yakından tanık olan Mustafa Kemal ulusların gönenç içinde, onurlu bir biçimde yaşamaları için ilk koşulun bağımsızlık olduğunu söylevinin başlangıcında belirtmektedir. Bütün yaşamını da böyle bir amaç uğrunda, bir halkın bağımsızlığı için harcamıştır. Halkı olmadan o, bağımsızlık ve özgürlük yolculuğunda bir adım bile atamazdı. O olmadan da, binlerce yıllık tarihte adı geçen halkının hiçbir anlamı olmazdı, çünkü zaten o halk kalmazdı. Mustafa Kemal Atatürk’ün adı, onun halkının adını ve hacmini de kapsayan dev bir gerçeğin adıdır. Onun başkomutan, efsanevi bir muzaffer veya devlet başkanı olması, çoğunlukla ekonomik olarak halkın alt tabakasından bir birey gibi yaşaması gerçeğini hiçbir zaman değiştirmemiştir.
Mustafa Kemal için halk, bağımsız ve özgür bir ulus ve vatan için çabalayan herkestir. Onun için halkın içinde hiç kimsenin bir diğerinden ayrıcalığı yoktur.
Yıllardır halkının yaşadığı topraklarda dolaşıp insanları gözlemleyen, onların çektikleri acılara tanıklık eden ve kendini anlar gibi onları anlayan Mustafa Kemal, halkla birlikte olmanın, onlara seslenmenin, amacını onlara anlatmanın ve halkı yanına katmanın da en etkin yöntemlerini bulmuştur. Halka bir mesaj vereceği zaman genellikle halkın yoğun olarak bulunabileceği, söylenenleri açıkça anlayabileceği ve günlük yaşamda da halkın sık sık gelip gittiği yerlerde halkla buluşmayı yeğlemiştir. Bunun için, Anadolu halkını işgalcilere karşı örgütlediği Milli Mücadele yolculuğu sırasında sık sık camilerde konuşmuştur.
Yüreğinde ve düşüncesinde sürekli, bütün yeryüzünü kaplayan bir halk kitlesinin içinde yaşayan Mustafa Kemal, özel yaşamında genellikle yalnız olmayı, halkının geleceğini bu yalnızlık içinde kurmayı yeğlemiştir. Tarihin en acımasız savaşlarına nisbet yapan bir savaşın stratejilerini ve yeni bir devletin, hem de bir cumhuriyetin yapısını düşünüp biçimlendirmek de başka bir ortamda olası değildir zaten. Mustafa Kemal’in bedeni daha çocukluğundan beri başka insanların bulunduğu, hatta anne ve kardeşinin bulunduğu bir evde bile yaşamaya pek katlanamamaktadır. Bu yüzden de Suriye’den İstanbul’a döndüğünde annesinin ve kardeşinin yaşadığı Akaretler’deki 76 numaralı eve yerleşmek istemez. Halkının bağımsızlığına ve özgürlüğüne dair plânlarını, stratejilerini kendi bağımsızlığı içinde geliştirmek ister. Mustafa Kemal’in halkının geleceği için düşünüp biçimlendirdiği esenlik dolu ülkenin çekirdeğinin kökleri onun çocukluğuna, Selanik’e kadar uzanmaktadır. Onun yeni ülkesi, bir ömrü dolduran deneyimler ve birikimler zenginliğinin üzerine kurulmuştur.