Suriye ve Irak'ta İslam Devleti adı altında bir yapı havasındaki DEAŞ'in kontrolü altındaki toprakların önemli bir kısmını peyderpey kaybetmekle birlikte operasyonların da hız kazanması ile bölgede projelerini tamamlayamayan ve özellikle Suriye'de burun buruna silahlı güçleri bulunan ABD, Rusya ve Türkiye'nin Genelkurmay Başkanları geçen hafta içinde Antalya'da buluştular.
Bu üçlü zirveden pek tatmin olmayan Ankara, ABD ile yaptığı ikili toplantıda gerek Menbiç gerek Rakka konusundaki hassasiyetlerini tekrar dile getirmiştir. Bu görüşmede Ankara tarafından Amerikalılara sunulan somut bir Rakka planı kapsamında ÖSO ile SDG içindeki Arap unsurlardan oluşan 10 bin kişilik bir orduya ABD ile birlikte topçu, helikopter ve zırhlı birlikleri ile destek vermeye hazır olunduğu bildirilmiştir. Bunun yanı sıra Menbiç'le ilgili terör örgütü PKK uzantısı olan PYD'nin çıkarılmasının gerektiği de vurgulanmıştır.
Bu görüşmeden de Ankara arzu ettiği neticeyi alamamış olup şimdi de gözler Kremlin'de bir araya gelen Erdoğan-Putin görüşmelerinin nasıl sonuçlar doğuracağına çevrilmiştir.
Fırat Kalkanıyla Türkiye'nin El Bab'dan sonra PYD'nin Menbiç'i terk etmemesi halinde hedef alınacağı açıklamalarından rahatsız olan ABD, bölgeye zırhlı araçlarının yanı sıra Duhok'ta ABD tarafından eğitilen 4 bin 500 Suriyelinin de bölgeye kaydıracaklarını ilan etmişlerdir. Yani Türkiye'nin olası bir müdahalesi engellenmek istenmektedir.
Antalya zirvesinde Suriye'deki tüm terör örgütleriyle mücadelenin önemi vurgulandıysa da ne ABD ne de Rusya'nın ısrarla PYD'nin terör örgütü olmadığı yönünde görüş ileri sürmüşler ve açıkça destek vereceklerini ilan etmişlerdir.
Hali hazırda Menbiç'te Rusya destekli rejim ve ABD destekli PYD, YPG gibi örgütler bulunmaktadır. Suriye kriziyle ilgili Rusya için olmazsa olmazı Esad rejiminin ayakta kalması ve Lazkiye ve Tartus'taki iki üssünün korunmasıdır.
ABD'nin de Suriye'deki projeleri arasında Kürtler için Irak benzeri Özerk Bölge veya kantonlar oluşturulması yer almaktadır. Nitekim Menbiç'te biri yanına Esad ordusunu diğeri ise PYD'yi almış ve Menbiç'te birleşmişlerdir. Aynı plan Rakka'da da yaşanabilir.
Amerikalılar hedef şaşırtmak için PYD-YPG yerine SDG'den söz ediyorlar. Aslında, SDG'nin %80'i PKK uzantısı PYD'nin askeri kanadı YPG, kalan %20'sinin ise Suriyeli Arap güçleri ve hatta laf olsun diye Türkmenlerden oluştuğu ileri sürülmektedir.
Irak cephesine gelince, Sincar PKK kontrolünde, Musul ve Telafer ise daha DEAŞ'dan tamamen kurtulmadan geri alınan yerlerde demografik yapının bozulması için her türlü yollara başvurulmaktadır.
Halen ABD'nin PYD konusunda ısrarı aşılmamış olmasına rağmen Ankara'nın Rakka operasyonu sonrasında bölgeden ne zaman çekileceğinden de söz edilmektedir. Yani Türkiye'nin aynen Başika'da olduğu gibi uzun süre Suriye'de kalmasını istemiyorlar.
DEAŞ senaryosu Irak'ta sona erdiyse de örgütün tehlikeli bir potansiyele sahip olması nedeniyle sıkıntılar devam edeceğe benziyor. Şu anda, Irak, Suriye hariç, Libya, Nijerya, Mısır, Afganistan, Pakistan ve Sina yarımadasında bu ülkelerin belirli topraklarında hakimiyet kurmuşlardır.
Birkaç gün önce ünlü politikacı John McCain'in ABD senatosunda Türkiye'yle ilgili yaptığı olumlu konuşması Amerika'nın DEAŞ'la mücadelesi kapsamında 22 Mart tarihinde Washington'da 68 ülkenin Dışişleri Bakanları ve üst düzey temsilcileriyle yapılacak toplantıya yansıyacak mı?
Rusya ve ABD, Suriye'de yarının kurulu düzeninin nasıl şekilleneceğini öngörmektedirler. Bizdeki 3 Milyon Suriyeli ise ne olacak?
Menbiç ve Rakka süreciyle ilgili diplomasiye ağırlık verilmeli. Bu aşamadan sonra Rusya ve koalisyon dışında yapılan operasyon, Türkiye'yi bölgede bir savaş ortamına sokar. Rejim dahil tüm oyuncular ise PYD'yi desteleyeceği kanısındayım.