Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sabahattin ÖNKİBAR
Sabahattin ÖNKİBAR

Yargı'ya darbe hazırlığı!

Önce bakanlıklarda kadrolaştılar.
Ardından özerk kurumları ele geçirdiler.
Çok geçmedi büyük meslek örgütlerine de sızdılar.
Kısa sayılabilecek bir zaman diliminde şube müdürlüklerinden Cumhurbaşkanlığına kadar bütün makamları bir bir fethettiler.
Derken kendi medyalarını kurdular.
Zenginlerini ve burjuvazisini yarattılar.
Adeta yeni bir devlet, yeni bir yapı, yeni bir toplumu inşa için geldiler.
Belli ki Türkiye’nin tamamını yani her şeyini istiyorlar.
Geride ele geçirilmedik iki kurum kalmıştı.
Bunlardan biri yargıydı.
Ve onun için de harekete geçtiler.
Hemen bir reform taslağı hazırladılar ve onay için makama(!) gönderdiler.
Orası neresi mi?
Brüksel, yani AB’nin başkenti.
Hazırlanan yargı reformu teklifi ilk kez AB komiseri Olli Rehn’in elinde görüldü.
Adalet Bakanı taslağı ona vermekle kalmadı, bir de izahat sundu.
Ve heyhat, AB’nin bütün bunlardan haberi varken Türk Yüksek Yargısı bunlardan bîhaberdi!
Yargıtay başkanvekili Osman Şirin haklı olarak feveran etti:
- “Yargının geleceği tartışılıyor, bizim bundan haberimiz haberi yok.”
Bakan durumu kurtarmak için kem-küm ediyor ama nafile!
Her şey o kadar açık ya da aleni ki!
Proje belli,Türk yargısını pasifize etmek ve hükümete
bağlamak.
Bunun için AB ambalajı ile yargıya darbe hazırlığı yapılıyor.
Önce Anayasa Mahkemesi’nden başlayacaklar.
Üye sayısını artırıp mahkemedeki çoğunluğu ele geçirecekler.
Teklifleri, 16’ya çıkarılacak sayının geri kalanını TBMM’nin ya da AKP’nin atama yapması.
Bitmedi, ardından Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’na üye seçimi metodunu ve hatta sayısını da değiştirmek istiyorlar.
Bu şekilde adalet kurumunun beynine girmiş olacaklar.
Danıştay’ın görev ve etki alanları da daraltılacak.
Keza Yargıtay’a da bazı sınırlamalar getirilecek.
Aynı şekilde askeri yargı için de teklifler var.
Yargı mensupları adeta sıradan yargı memuru yapılmak
isteniyor.
Kısacası sistemimizde 4 erkten biri olan Yargı fiiliyatta ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.
Bunun için takvim bile
hazırlandı.
AB’den onay gelince(!) Antalya’da Hakimler Savcılar Yüksek Kurul Üyeleri, Baş Savcılar ve Bakanlık Bürokratları bir araya gelip taslağı tartışacaklar. Ardından bu sürece Yargıtay ve Danıştay da dahil edilecek(miş)
Tabii bütün bunlar seremoni.
AKP, yargıda darbe için görüldüğü gibi harekete geçmiştir ve şimdi buna kılıf hazırlamakla meşgul.
Sadece bu tablo bile AKP için açılan kapatılma davasının ne anlama geldiğini gözler önüne seriyor.
Açılan dava aslında AKP’nin Türkiye’yi ele geçirme projesine de dur anlamını
taşıyor.



+++++


Kapatılma davası sonunda olacaklar ve olmayacaklar?
1) AKP’ye açılan kapatılma davası siyasidir.
2) Yüzde 47 oy ile iktidar olan bir partiye dava açılması bireysel bir teşebbüs olamaz.
3) Açılan dava, bir büyük siyaset mühendisliği projenin eylemli ilk adımıdır.
4) Bu proje her hal ve şartta başarıya ulaştırılacaktır.
5) Davanın ardında AKP’nin etki alanının dışında olan devletin tamamı vardır.
6) AKP’ye kapatılma davasının açılacağı ya da operasyon yapılacağı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi ile kesinleşmiştir.
7) Cumhurbaşkanlığı makamı cumhuriyeti kuran irade için bayrak gibi önemlidir.
8) Cumhurbaşkanlığına Abdullah Gül’ün seçilmesinin dışında, devlette yapılan ideolojik kadrolaşmalardan yeni İslamcı zengin bir zümrenin yaratılmasına, medyanın ele geçirilmesinden polisin askere karşı alternatif bir silahlı devlet gücü şekline dönüştürülmek istenmesine, Kerkük’ün statüsünün AKP hükümetince önemsenmemesinden ABD’nin dayatması ile K. Irak’da bağımsız bir Kürt devletine razı olunmasına ve de Kıbrıs’taki teslimiyete kadar pek çok neden kapatılma davasının gerçek gerekçeleridir.
9) Türban, laikliği sabote anlamında önemlidir, ancak gerçek fonksiyonu açılan davaya ambalaj olmasıdır.
10) AKP mutlak şekilde kapatılacaktır. Kapatılmama ihtimali binde bir bile değildir.
11) Tayyip Erdoğan dahil 40 kişinin tamamına yakınına siyaset yapma yasağı getirilecektir.
12) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için de yasak kararı çıkacaktır.
13) Çıkacak yasak kararı sonrasında Abdullah Gül’ün Çankaya’da kalıp kalamayacağı tartışmaya açılıp Gül’ün istifa etmesi istenecektir.
14) Kapatılma kararı ile beraber sümen altında tutulan yolsuzluk bombaları bir bir patlatılıp AKP cenahında panik yaratılacaktır.
15) Somut yolsuzluk dosyalarının ifşası ile beraber yargı Tayyip Erdoğan için ardı ardına davalar açacaktır.
16) İşe tam bu süreçte dalgalanacak olan AKP grubundan kopmalar olacak ve yeni siyasi oluşumlar AKP’den kopanların ekseninde şekillendirilecektir.
17) Yasaklar ya da istifalarla Anayasa gereği zorunluluk haline gelecek olan ara seçime işte böylesine dalgalı ve parçalı tablolarla gidilecektir.
18) Bazılarının ileri sürdüğü gibi Tayyip Erdoğan bağımsız milletvekili adayı olamayacaktır. Anayasa Mahkemesi buna set çekecektir. Erdoğan’ın bağımsız adaylığına izin verilmesi kapatılma projesinin ters yüz edilmesi olacağından böyle bir şeyin olma ihtimali yüzde bir bile değildir.
19) AKP’den ilk etapta ANAP ve liberal patentliler ayrılacaktır. Bunu Abdullatif Şener’le irtibatı olan az sayıdaki Milli Görüşçüler izleyecektir. Ardından ılımlılar da bir bir kopacaktır. Erdoğan’ın etrafında Güneydoğu kökenlilerle yakın çevresi kalacaktır.
20) AKP içinden yeni oluşuma doğum için Abdüllatif Şener ve Köksal Toptan’ın dışında Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu ve Ali Çoşkun üçlüsü de ortak olarak zemin yokluyor. Bu üçlüye yine çok ünlü bir AKP’li isim perde gerisinde destek oluyor ve hatta taktik veriyor.
21) Erdoğan’ın muhtemel emanetçisi Ali Babacan ya da Mehmet Ali Şahin olacak.
22) Mahalli seçim sürecinde İstanbul belediyesindeki yolsuzluklar için yayın sağanacağı başlayacak ve bu şekilde Tayyip Erdoğan’ın en büyük kalesi düşürülmeye çalışılacak. Dahası,Tayyip Bey’in emanetçiye teslim edeceği yeni partinin oyları da düşürülmeye çalışılacak.
23) Tayyip Erdoğan efsanesinin tamamen sönmesi için açılacak davalar bağlamında yargı kararı beklenecek. Bu şekilde bir mahkumiyet durumunda Erdoğan tarih olacak.
24) Bir aksilik olur da ters bir süreç şekillenirse (Hiç arzu etmesek de) demokrasi perdesi bir süreliğine inecektir..
NOT: Bunlar temenni değil, bilgiye dayalı analizimizdir.



+++++



KİM SÖZ VERDİ?
Barzani neyin karşılığında çark etti?

İzliyorsunuz, Barzani adeta Türkiye’ye yoldaş olmuş gibi davranıyor. PKK’yı hedef alıyor ve silahlı çözüme karşı çıkıyor... İyi de bu Barzani’yi Türk kamuoyu tanıyor. Bu adam daha düne kadar Türkiye’yi neredeyse gün aşırı tehdit eder ve türlü küstahlıklar yapardı. Peki, ne oldu da dünün şahin Barzani’si gitti ve yerine güvercin Barzani geldi... Sorarım size, bu Barzani belli taahhüt ya da garantiler almadan bu şekilde çark eder mi? Belli ki Peşmerge önderi sadece ABD tarafından değil,Türkiye cenahından da bazı sözler almış. Türkiye’nin Irak özel temsilcisi bu aralar sürekli K. Irak’ta görüşmeler yapıyor. Buradan soruyoruz, Barzani’ye hangi sözler verildi de bu adam böyle
davranıyor?
Kapalı kapılar ardında taahüt edilen bir şeyler mi var? Hem Tayyip Erdoğan değil miydi ben aşiret reisleri ile görüşmem diyen!.. Şimdi ne oldu da o aşiret reisine Türkiye’nin özel devlet temsilcileri gönderiliyor?... Sevgili okurlar, burnuma acayip kokular, kulağıma acayip duyumlar geliyor. Diyorlar ki, Türkiye Kerkük’ün Kuzey Irak yönetimine bağlanmasına olan itirazı ya da rezervini geri çekecekmiş... Eğer bu doğru ise böyle bir şey K. Irak’ta bağımsız Kürdistan’ın ilk fiili adımı demektir. Bağımsız Kürdistan kurulduğunun ertesi yılında da güneydoğudan bazı illerin talebi gündeme gelecektir.


+++++


ROTA NEREYE...
Şener’in ekran puanı!

Abdüllatif Şener önceki akşam Habertürk’deydi. Medya, bu programda Şener’in AKP’ye oy veririm demesine takılmış ki, bana göre o beyan Şener açısından şunun için doğrudur. Abdüllatif Bey şu gün hâlâ AKP MKYK üyesidir, dolayısı ile farklı bir cevap veremezdi. Verse o zaman orada ne işin var sorusunu sorarlardı. Belli ki Şener rotasını kapatılma davasına göre belirledi. Parti kapanır ve Erdoğan yasaklanırsa oradan bir parça götürmeyi amaçlıyor... Bizim buna bir itirazımız yok, ancak Sayın Şener’e eleştirimiz ekran stratejisinin olmamasınadır. Şener pozisyonunda olan, yani lider olarak siyaseten doğum yapmak isteyen biri öyle çat-kapı ekranda olmamalı ve çıktığında da her sözü tartarak etmelidir. İnsanlar Şener’i lider adayı olduğu için diğerlerinden farklı izlemekte ve beyanlarını sorgulamaktadır. Bu itibarla Abdüllatif Bey bu tür programlara alternatif lider gibi çıkmalı ve kitlelere bu adam bu işi becerir izlenimini vermelidir... Şener ekranda ekonomi konularında iyi ancak siyasi konularda aynı beceriyi gösteremiyor. Şener TV’lerde devlet adamlığından ziyade teknokratı çağrıştırıyor. Dolayısı ile Abdüllatiif Bey’in programlarda biraz da dış politika ile stratejiye ağırlık vermesi gerekiyor.



+++++


BİR KARŞILAŞTIRMA

Hisarcıklıoğlu Cindoruk gibi!
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu düzgün adamdır, dolu adamdır da karizmatik değildir. Hisarcıklıoğlu TOBB gibi bir kurumun başında olmasına ve bir süredir yeni oluşum için koro halinde talep edilmesine rağmen bir türlü öne çıkamadı ve zihinlere oturamadı. Rifat Bey müthiş ihtiyatlı ve sağlamcı. İstiyor ki, yumurta pişsin ağzına düşsün. Politikada öyle bir şey yoktur. Gerektiğinde risk alamayan lider olamaz. Maalesef Hisarcıklıoğlu da epey bir süredir böylesi görüntüler veriyor. Açıkçası bu tutumu sebebiyle ben Rifat Bey’i Hüsamettin Cindoruk’a benzetiyorum. Hatırlayın, Hüsamettin Bey de 1993’de Sayın Demirel Köşke çıkınca koro halinde talep edilmesine rağmen tereddütler geçirmiş ve Başbakanlığı Tansu Çiller’e kaptırmıştı. Rifat Bey de bugün kendisinin önde olacağı bir yarışta herkesle iyi geçineyim, herkesi irade edeyim diyerek, bırakın geride kalmayı yarışçı bile olamamıştır. Önümüzdeki günlerde yarışa sürpriz bir şekilde girebilir mi bilmem ama bu gevşeklikle girse de sonuç alması zor olur.


+++++


Abartıdan Geçilmiyor...

Yalanlarla dolu tv dizisi!
ATV’de Hatırla Sevgili adlı bir dizinin yayını var. İtiraf edeyim bendeniz hiçbir diziyi seyretmediğim için bu saptırmalardan habersizdim. Medya’da çıkan haberlerden sonra dizinin son bölümünü izledim ve dehşete düştüm. Evet, tek bir bölümde bile büyük yalan ve saptırmalar vardı. Daha sonra dizi ile ilgili olarak bütün bölümlerini izleyen akademisyen bir arkadaşımla konuştum. Onun diğer bölümler için anlattıkları benim seyrettiğim bir bölümden daha da fecaat. Sorarım size bizlerin bile yaşadığı yakın geçmişteki bu saptırmalar olacak şey midir?Birilerini (Devrimcileri) yüceltmek adına, diğerlerini (Ülkücüleri)aşağılamak hangi objektifliğin gereği olabilir? Tarih 12 Eylül öncesi ile ilgili tarafsız hükmünü vermiştir. Türk solu da Türk sağ’ı da maalesef kullanılmıştır. Keza Maraş olaylarının ardında kimlerin olduğu da artık tartışılmıyor bile. Dönemin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı’nın hatıratında Maraş için dehşet tespitler var. Bırakın başkalarını, CHP’li bir bakan olan emekli bir orgeneralin söylediklerinin hiç mi değeri yok... Hatırla Sevgili bu haliyle yakın dönemi anlatan değil çarpıtan bir dizi olmuştur...

Yazarın Diğer Yazıları