Yargıtay'dan MİT davası kararı. Hakan Fidan'ı tutuklamaya kalkan FETÖ'cüler yeniden yargılanacak

Yargıtay'dan MİT davası kararı. Hakan Fidan'ı tutuklamaya kalkan FETÖ'cüler yeniden yargılanacak

Yargıtay, MİT Başkanı Hakan Fidan’ı tutuklamaya çalışan FETÖ’cülerin davasını bozdu. Bu kararla Hakan Fidan ve dönemin MİT görevlilerine kumpası kuran FETÖ'cüler yeniden yargılanacak.

Yargıtay Ceza Dairesi, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve 3 Mart 2021’de karara bağlanan ‘7 Şubat MİT Kumpası’ davasına ilişkin incelemesini tamamladı.

“YETERSİZ GEREKÇEYLE HÜKÜM KURULDU”

odatv'den Fahrettin Öztürk'ün haberine göre, Yargıtay Ceza Dairesi bozma ilamında; ilk derece mahkemesi tarafından FETÖ'cülerin "lehine ve aleyhinde olan delillerin tartışılmadan, hangi delillere hangi gerekçeyle üstünlük tanındığı gerekçeye açıkça yansıtılmadan hüküm kurulduğunu" belirtti.

Ceza dairesi, ilamında yerel mahkemenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde geçen "Bir suç ile itham edilen her şahıs suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar masum sayılır" maddesine uymadığı ifade edildi.

İlamda ayrıca İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararda Anayasa ve Ceza Kanununa da uymadığı belirtildi. Kararda şöyle denildi: "Yasal olmayan ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulmuştur."

Bozma ilamında sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün, Erol Demirhan, Kazim Aksoy, Nuh Mehmet Damgacı, Ayhan Albayrak, Bilal İrice, Ahmet Kılınçarslan, Musa Metin ve Sebahattin Kaplan'ın tahliye taleplerinin reddi ile tutukluluk hallerinin devamına hükmedildi.

DAVA

İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde 3 Mart 2021'de yapılan karar duruşmasında, FETÖ'cü sanıklar eski emniyet müdürleri Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Kazım Aksoy, Erol Demirhan, Nuh Mehmet Damgacı ve Ayhan Albayrak ile örgütün "emniyet mahrem imamları" olduğu belirtilen Sebahattin Kaplan, Musa Metin, Bilal İrice ve Ahmet Kılınçarslan, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Bu suç bakımından sanıklar Bilal İrice, Ahmet Kılıçaslan, Musa Metin ve Sebahattin Kaplan’ın hükmen tutuklanmasını kararlaştıran heyet, bu 10 sanık hakkında "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" ve "silahlı terör örgütü üyeliği" suçlarından yasa gereği hüküm verilmesine yer olmadığına, "devletin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etme" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından ise beraatlerine hükmetti.

Sanıklar eski polisler Oğuzhan Ceylan, Veli Tuluy, Fazıl Adnan İzgi ve Erkan Ünal’ı “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7 yıl altışar ay hapis cezasına çarptıran heyet, bu sanıkların diğer suçlardan beraatlarını kararlaştırdı.

Heyet, FETÖ'cü sanık Mustafa Gökkılıç'ı "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 6 yıl 3 ay, "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçundan 2 yıl 1 ay olmak üzere 8 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum ederken, sanığın tutuklulukta geçirdiği süreyi dikkate alarak adli kontrol şartıyla tahliyesine hükmetti.

Sanık Faik Şaşmaz hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan "örgüt yöneticiliği" suçundan yargılandığı bir başka mahkemede beraat etmesi ve bu kararın kesinleşmesi nedeniyle davanın reddine, diğer suçlardan ise beraatına hükmeden heyet, sanığın tahliyesini kararlaştırdı.

Heyet, diğer sanıklar Mehmet Deveci ve Aykut Güçlü'nün de tüm suçlardan beraatına karar verdi.

GEREKÇELİ KARAR

Sanık ve taraf avukatlarına tebliğ edilen 1005 sayfalı gerekçeli kararda, iddianamenin özeti, sanıklar hakkında tespit edilen deliller, alınan ifadeler, açık kaynak araştırması, sanıkların eylemleri, sanık savunmaları, müşteki, müdahil ve tanık beyanları ile esas hakkındaki mütalaaya yer verildi.

Gerekçeli kararda FETÖ üst yönetiminin, 15 Temmuz darbe girişimi esnasında MİT başkanının etkisiz hale getirilmesi konusunda internet tabanlı uygulamalar üzerinden Türkiye'deki MİT mahrem yapısına ulaşmaya çalıştığı bilgisi de verilirken, MİT başkanının etkisiz hale getirilmesi amacıyla, gerek darbe girişimi gecesinde, gerek öncesindeki süreçte suikast, zehirleme, yargılama gibi yöntem arayışlarının MİT mahremi içerisinde tartışıldığı ancak bu yöndeki operasyonel çalışmalar için kurum içerisinde uygun zemin yaratamayan mahrem yapının farklı arayışları gündemine aldığına dikkat çekildi.

OLAYIN GEÇMİŞİ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, emniyet ve yargı kurumlarının içine sızan FETÖ'cülerin, Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı, MİT'i, terör örgütü PKK/KCK ile ilişki içindeymiş gibi göstererek 7 Şubat 2012'de, MİT Başkanı Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu bazı görevlileri ifadeye çağırma ve yakalama kararı çıkarma şeklinde kurguladıkları kumpasa ilişkin 15'i firari 34 sanık hakkında dava açılmıştı.

Başsavcılık, FETÖ kapsamında meslekten ihraç edilen ve 7 Şubat soruşturmasını yürüten eski savcılar Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya hakkında Yargıtay'da aynı konuyla ilgili yargılandıkları için kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermişti.

Davanın görüldüğü İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianame ekinde yer alan belgelerin milli savunmaya ve milli güvenliğe ilişkin devlet sırrı olabilecek nitelikte belgeler olma ihtimali bulunduğundan devlet sırrı sayılmasına karar verip bu evrakın incelenmesinin ve belgelerden örnek alınmasının mahkeme heyeti haricinde kalan kişiler yönünden yasaklanmasına karar vermişti.

Davanın 22 Haziran 2020'deki ilk duruşmasında MİT'i temsilen katılan avukat, yargılamanın kapalı oturumlarda yapılmasını talep etti. Mahkeme heyeti, kamu güvenliğini tehlikeye sokabilecek belge ve bilgilerin ortaya çıkma ihtimali nedeniyle ilgili yasa gereği duruşmaların kapalı yapılmasına, duruşma içeriğiyle ilgili yayın yasağı getirilmesine, ayrıca MİT Başkanlığına "müşteki" sıfatıyla davetiye tebliğine oy birliğiyle hükmetmişti.

32 MAĞDUR 1 MÜŞTEKİ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, "mağdur" olarak şu isimler yer almıştı:

"61. Hükümet Başbakanı olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 61. Hükümetin Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Ali Babacan, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ, Emrullah İşler, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, o dönem MİT Müsteşarı olan MİT Başkanı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personelleri Yaşar Hakan Yıldırım ve Hüseyin Emre Kuzuoğlu."

İddianamede, MİT personeli M.Ö. ise "müşteki" olarak bulunuyordu.

"FETÖ'NÜN HÜKÜMETE KARŞI AÇIKTAN GİRİŞTİĞİ İLK OPERASYON"

Davanın iddianamesinde, 15 Temmuz darbe kalkışmasına kadar geçen sürece bakıldığında, FETÖ/PDY'nin nihai hedefe ulaşmak için Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile güç mücadelesine girdiği anlatılmıştı.

"ERDOĞAN'IN AMELİYAT OLACAĞI GÜNE DENK GETİRİLDİ"

Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı, MİT'i, PKK/KCK ile ilişki içindeymiş gibi göstererek MİT görevlilerinin ifadeye çağrılması, evlerinde arama yapılması ve haklarında yakalama kararı çıkarılmasının o tarihte Başbakan olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ameliyat olacağı güne denk getirildiğine vurgu yapılan iddianamede, "Bu şekilde kurgulanan operasyon, nihai hedefi seçilmiş meşru hükümeti devirmek olan emniyet, MİT ve yargı organlarına sızarak yerleşmiş olan FETÖ/PDY'nin, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne karşı açıktan giriştiği ilk operasyondur." değerlendirmesine yer verilmişti.

İddianamede, 13 Eylül 2011'de kamuoyunda "Oslo görüşmeleri" olarak bilinen ses kayıtlarının basına sızdırıldığı belirtilerek, 20 Aralık 2011'de müşteki M.Ö.'nün soruşturma kapsamında MİT adına çalıştığı bilindiği halde evinde arama yapılarak gözaltına alındığı, sanık Bilal Bayraktar tarafından 23 Aralık 2011'de ifadesi alınan müştekinin aynı gün salıverildiği aktarılmıştı.

Hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulan M.Ö.'nün savcılık ifadesinin soruşturma dosyasında gizlilik kararı bulunduğu halde basına sızdırıldığı, hatta Taraf gazetesi web sitesinde müştekinin isim ve soy ismiyle birlikte fotoğrafının yayımlandığı anımsatılan iddianamede, bu şekilde M.Ö.'nün MİT adına çalıştığı deşifre edilerek PKK/KCK'ya hedef gösterildiği, can güvenliğinin tehlike altına girdiği kaydedilmişti.

"BAŞBAKAN'IN AMELİYATA GEÇ GİRMESİYLE OPERASYON BOZULDU"

Söz konusu kumpas soruşturma ile örgüt mensuplarının, MİT ile ilgili kamuoyunda "PKK ile organize hareket eden teşkilat" algısı oluşturdukları, 7 Şubat 2012'de MİT soruşturmasıyla yargıyı kullanarak, bir yandan kendilerinden olmayan MİT yönetimini bertaraf etmek, MİT'i ele geçirmek, bir yandan da aynı soruşturmayla hükümetin terör sorununu çözmek amacıyla başlattığı çözüm sürecini durdurmak için harekete geçtiğine dikkat çekilen iddianamede, 7 Şubat 2012'de saat 17.00'de MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı ve 4 MİT görevlisini telefonla arayan savcının, "İfade vermek üzere makamıma bekliyorum." dediği belirtilmişti.

İddianamede, MİT yöneticilerinin, hükümetin ve Başbakan'ın "terör örgütüne yardım"la suçlanmak istendiği, Hakan Fidan'ın gözaltına alınması maksadıyla gayret gösterildiği, gözaltına alınmasıyla birlikte, "emri Başbakan'dan aldığı" algısıyla o zaman Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve hükümetin istifaya zorlanması ve hatta devrilmesinin planlandığı anlatılarak, bu kurgu ve kumpas soruşturmasının, istihbarat görevlileri hakkında soruşturmaların izne bağlanması sistemine geçilmesi ve Başbakan'ın ameliyata geç girmesiyle bozulduğu ve önlendiğine işaret edilmişti.

İddianamede yer alan bilirkişi raporunda, "13 Ocak 2012'de Diyarbakır DTP il binasında yapılan aramada ele geçirildiği iddia edilen Oslo'daki görüşmelere ait ses kayıtlarının olduğu harddiskleri FETÖ'nün yerleştirdiği" belirtilmişti.

İlgili Haberler