Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Yargı AKP’nin vesayeti altındadır

İktidar ayağında Deniz Feneri yolsuzluk prangasıyla yıllarca dolaşmak zorunda kalmıştı. Sonuçta yardım, hayır ve hasenat için toplanmış milyonlarca paraydı söz konusu olan. AKP iktidarı yolsuzluk denizinde boğulmamak için “Feniz Feneri” nin ışığını (!) izledi. Deniz Feneri Davası’nda yargılama kritik bir hal alınca yargılamayı yapan “Deniz Feneri” savcılarının yargılanmasına karar verildi ve adalet kendiliğinden zuhur etti. Savcılar sonuçta beraat etti. Deniz Feneri Davası ise sessiz ve sedasız bir biçimde suskunluğa terk edilmiş oldu.
17 Aralık’ta ‘paralel’ bir yapı zuhur etti. Bu ‘paralel’, haddini fena halde aşarak iktidara karşı iddialar, ithamlar ve sorgular başlattı. Bakan çocuklarının da içinde olduğu hayır ve hasenat işleri iktidar tarafından organize ediliyor, ‘paralel yapı’ pişmiş aşa su katıyordu. 17 Aralık’ta Tayyip Erdoğan’ın “hayırsever” ve “saf” iş adamları ve bürokrat olarak nitelediği kişilerin hayır ve hasenatlarına yönelik operasyon yapıldı. Bu defa bir yanda içi ayakkabı dışında her şeyle doldurulmuş “ayakkabı kutuları” , kasalar ve milyon dolar ile evlatlar diğer yanda ise operasyon yapan paralel yapılar vardı. Yeniden AKP adaleti (!) harekete geçti.
Savcılar ve yargıyla ilgili olarak miting meydanlarında bizzat Tayyip Erdoğan, “siz de kirlisiniz... bizim de bildiklerimiz var” ile başlayan konuşmalar yaptı. Sonra da malum davanın savcısıyla Bursa’da “tehdit... özür” eksenli görüşmeler yapıldığı medyaya yansıdı. Adalet Bakanı ve Müsteşarıyla ilgili iddialar, fezlekeler birbirini izledi. Fezlekeler önce bekletildi, ardından iade edildi.
Bu sıralarda savcı yeni bir yolsuzluk soruşturması kapsamında operasyon emri verdi. Kolluk güçleri harekete geçmedi. Devlet işlemez, işler yürümez hale geldi.
AKP yolsuzluğa kafayı takmış paralel cenaha son bir darbeyi vurmak üzere harekete geçti. Önce savcılara savcı eklendi. Ardından da operasyonu yapan savcılar bu dava dosyalarından el çektirildi ve yerleri değiştirildi. Operasyonu yapan emniyet mensupları ise çil yavrusu gibi dağıtıldı. Yetmedi ‘Adli Kolluk Yönetmeliği’ değiştirildi. HSYK, ‘Adli Kolluk Yönetmeliğini’ iktidarın Adi Kulluk Yönetmeliği haline getiren değişikliğe itiraz etti. AKP iktidarı gazaba geldi ve sorunu kökten çözmeye karar verdi. Derhal Adalet Bakanı’nı HSYK’nın patronu yapan bir düzenlemeyi TBMM’ye sundu.
Adalet Komisyonu’nda tekmeler, Genel Kurulda yumruklar savruldu. Gözlükler düştü, burunlar kırıldı ve haddini fena halde aşan muhalefete fiziki yöntemlerle haddi (!) fena halde bildirildi.
Emniyet ve yargıda yıldırım tayinlerin yapılmasının, adli kolluğun emniyet müdürlerinin emrine verilmesinin suçüstü yakalanma telaşından başka bir anlamı yoktur.
Tayyip Erdoğan, en iyi savunma taarruz stratejisi gereği derhal harekete geçti ve 17 Aralık operasyonunu yapan savcıları “paralel yapı” ile birlikte hareket etmekle eleştirerek, “Benim oğlum da dahil bakanlarımın çocukları savcılara tazminat davası açacaklar” dedi.
Fezlekeler, iadeler, savcılar, tayinler, tehditler ve operasyonlar derken iktidarın yargı üzerindeki baskısı meyvesini verdi.
Yargı üzerinden yürütülen mücadele sonucunda yeniden yapılandırılmış mahkeme, yolsuzluk operasyonuyla ilgili kararı sonuçta aşamalı bir biçimde verdi. Önce yolsuzluk operasyonu sonucu tutuklanmış olan bazı kişilerin mal varlığı üzerindeki tahdit kaldırıldı.
Bir süre sonra da evinde ayakkabı kutularının içinde dört buçuk milyon dolar bulunan banka müdürü ve bazı sanıklar tahliye edildi. Öyle görülüyor ki bir süre sonra da 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu bağlamında tutuklu bulunanlardan diğerleri de serbest bırakılacaktır.
Türkiye’de yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı iktidar tarafından bir kenara bırakılmış, yargı doğrudan yürütmenin vesayeti altına alınmıştır. Bugün yargı fiilen AKP’nin vesayeti altına alınmıştır. Gerisi ayrıntıdır!

Yazarın Diğer Yazıları