Yargı AKP’nin rehinesidir!
Muhteşem adalet sarayları yapmak ve açmak adaletin tecellisi için yeterli değildir. Çünkü adalet, saray ve yapı meselesi değil vicdan, yargıç dahası kültür meselesidir. Alman halkı Almanya’da adalet diye bir gerçeğin olduğunu ’Berlin’de hâkimler var’diyerek ifade eder. Monteskiyö ise “İngiltere’de bir insanın başındaki saçının sayısı kadar düşmanı olsa bile haksızlığa uğrama ihtimali yoktur” der. Berlin’de hâkimlerinin varlığı, İngiltere haksızlıkların yokluğuyla övünmekte haklıdır. Türkiye ise içinde adalet bulunmayan adalet saraylarının varlığıyla övünebilir!
Dün Türkiye’de iktidara yakın kişilerin yargılandığı Deniz Feneri e.V. Davası’na bakan yargıçlar görevden alınmış ve yargılatılmıştır. Bugün Deniz Feneri e.V. Davası’na bakan yeni mahkeme heyeti bu davayla ilgili sanıkların tamamına berat kararı vermiştir.
Almanya’nın “Yüzyılın yolsuzluğu” olarak nitelendirdiği Deniz Feneri e.V. Davası’nın Türkiye ayağında mahkeme, 20 sanıktan bazıları için “beraat” diğer bazı sanıklar için de “Davanın düşürülmesi” ne yönelik karar verdi. Almanya’da yüzyılın yolsuzluğu davası Türkiye’de yüzyılın yüz akı (!) davası olarak yargı tarihindeki yerine aldı.
17/25 Aralık’ta içlerinde dört bakanın yakınlarının da içinde bulunduğu yolsuzluk operasyonuyla ilgili soruşturmaları yürüten savcılar görevden alınmış ve meslekten atılmıştır. Davaya bakmakla görevlendirilen yeni mahkeme, 17 Aralık “Rüşvet ve Yolsuzluk” soruşturmasının üzerinden 305 gün geçtikten sonra takipsizlik kararı vermişti!
Bugün Türkiye’de iktidara ve iktidar mensuplarının işledikleri iddia edilen suçlara dokunamayan bir yargı vardır. Buna herkes her gün şahit olmaktadır.
İktidar mensuplarının yaptıkları iddia edilen yolsuzluk, haksızlık ve rüşvet ile ilgili olarak kim itiraz ediyorsa derhal paralel ilan edilmektedir. Kaldı ki, bir hukuk devletinden hiç kimse ideolojisinden, etnisitesinden, mezhebinden ya da mensup olduğu cemaatten dolayı suçlanamaz. Hukuk devletinde düşünceler, mensubiyetler ve eğilimler değil eylemler yargı konusu olur.
Diğer yandan bugün Türkiye’de bizzat Cumhurbaşkanı anayasayı ve hukuk devletini yok sayan bir tutum içine girmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açık ve kapalı yer toplantıları ile toplu açılış törenlerinde, mitinglerde AKP lehine muhalefet partileri aleyhine seçim sonuçlarını etkileyecek propaganda konuşmaları yapmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı, milletin aklıyla alay eder gibi açılışlarını miting meydanlarında yapmaktadır.
Yargıçların verdikleri kararlardan dolayı hapsedildikleri, tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı’nın ’anayasayı bekleme odası’na aldığını söylediği, parti propagandası yaptığı bir ülkede; hukuk devleti, yargının bağımsızlığı ve kuvvetlerin ayrılığından söz edilemez.
AYM, YSK, RTÜK dahil hiçbir kurum Cumhurbaşkanı’nın seçim sonuçlarını etkileyecek seçim faaliyetlerine dur diyecek cesareti kendinde görememektedir. Türkiye’de bugün yargı AKP’nin rehinesidir!!
AÇIKLAMA
HSYK’nın gönderdiği açıklama bu köşede yayınlanmıştır. HSYK’nın açıklaması yazdıklarımızın ne denli isabetli olduğunu göstermektedir. HSYK, 17/25 Aralık soruşturmasını yürüten savcıların görevden alınmasını “rüşvet soruşturmasıyla soruşturma başlattıklarından dolayı değil, soruşturma kapsamında yapılan telefon dinlemelerinde yasada öngörülen usul ve esaslara aykırı hareket edildiği iddialarının araştırılmasına yönelik olarak verilmiştir” deniliyor.
Herhalde HSYK, savcılar hakkında ’niye rüşvet ve yolsuzlukla ilgili soruşturma başlattınız’diye araştırma talimatı veremez. Neden sadece HSYK, savcılar hakkında araştırma yaptırıyor? Soruşturma emirlerini yerine getirmeyen Emniyet görevlileri ile dosyaları başka savcılara aktaran başsavcı hakkında araştırma yaptırmıyor? Sorun buradadır.
Biz aynen şunu yazmıştık: “Aslında 17/25 Aralık soruşturmalarıyla ilgili olarak eski HSYK da soruşturma yapılmasına yönelik karar vermişti. Yalnız eski HSYK, 17/25 Aralık operasyonlarıyla ilgili olarak sadece savcılar hakkında değil, soruşturma emirlerini yerine getirmeyen Emniyet görevlileri ile dosyaları başka savcılara aktaran zamanın başsavcısı hakkında da soruşturma yapılmasına karar vermişti.”
HSYK’nın buna bir açıklama getirmesi gerekir!