Yapmak istediklerini söylüyorlar
Alçak cani, Pozantı'da Emniyet Müdürlüğü binasına gece yarısı kalleşçe saldırır ve 2 polisi şehit eder. Bu caninin toprağa verilmesi sırasında HDP Şanlıurfa Milletvekili Ziya Çalışkan, polis memurunu şehit eden terörist için "şehit" ifadesini kullanarak "Toprağa verdiğimiz her yiğidimiz ant olsun gençliğimiz kadınlarımız, bunu onur ve şeref yükü olarak taşıyacağız ve bu şehitlerimize layık olacağız" diyor.
Bir kalleş katile 'layık olmak' onun yaptığı kalleşlik ve katillikten daha fazlasını yapmakla mümkündür. Daha fazla kalleşlik, canilik ve katillik yapmak suretiyle ona layık olmaya çalışacağına bir milletvekili söz veriyor. Muhtemeldir ki, bu zat "eller tetikten çekilsin... süreç sürsün... barış gelsin" sloganları da atıyordur. Türkiye bugün katile "şehitlik" mertebesi veren, katilliği ise onur ve şeref olarak gören barbar bir anlayışla karşı karşıyadır.
Vatandaşın TIR'larını cayır cayır yakan, yollara mayın döşeyerek sivili, askeri havaya uçuran, karakol basan, pusu kuran PKK'lı canilere karşı güvenlik güçleri harekete geçince HDP'li terör himayecileri de derhal harekete geçmektedir.
Son olarak PKK'nın yuvalanmaya çalıştığı ve valilik tarafından "Askeri Güvenlik Bölgesi" ilan edilen Tendürek Dağı'nda teröristlere karşı yapılan operasyonları durdurmak için HDP'liler "canlı kalkan" eylemi başlatmışlardır. Böylece güvenlik güçlerini hareketsiz bırakmaya, teröristleri de korumaya çalışmaktadırlar!
Bütün bu gelişmelerden daha vahimini ise DBP Şırnak il yönetimi ortaya koymuştur. Demokratik Bölgeler Partisi 'şehirdeki hiçbir devlet kurumunu tanımadıklarını belirterek bundan sonra kendi kendilerini yöneteceklerini' ilan ediverdiler.
Türkçede "ölmeyi bayılmak sanmak" diye bir atasözü vardır. Bu zatlar da devlet kurmayı, özerklik ilan etmeyi şirket ya da örgüt kurmak gibi sanıyorlar.
DBP Şırnak İl Başkanı Salih Gülenç bakın neler sayıklamış: Şırnak Halk Meclisi olarak, "Kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşruiyetini kaybetmiştir. Bu şekliyle devletin hiçbir atanmışı bizi yönetemeyecektir. Bundan sonra halk olarak öz yönetimimizi esas alarak, demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz. Bundan sonra demokratik öz savunmamızı gerçekleştireceğiz. Kentimizi de kendimizi de bizler yöneteceğiz."
DBP'nin bu açıklamasının ardından Şırnak'ta teröristlerin kurdukları pusular, polis cinayetleri, yol kesme, mayın döşeme ve hendek kazma faaliyetlerinde ciddi bir artış görülmüştür.
Çözüm süreci denilen uyuşturucunun ülkeyi getirdiği yer burasıdır. Güneydoğu'da bir araya gelen her üç kişi ya bir örgüt kuruyor ya da özerklik ilan ediyor!
Adam devlete ve halka karşı demokratik özerklik ilan ediyor. Yasa dışı öz savunma güçleri vasıtasıyla demokratik özerkliği koruyacaklarını söylüyor. Tepeden tırnağa gayrimeşru adamlar devletin kurumlarını gayrimeşru ilan ediyor!
Cehalet, gaflet ve ihanet bir yana adamların yaptığı şımarıklık ve küstahlık pes dedirecek niteliktedir. "Çözüm süreci", "eller tetikten çekilsin", "güvenlik politikalarına son verilsin" söylemlerinin kimlere ve neye hizmet ettiğini bu küstah tehdit ortaya koymuş bulunmaktadır.
İş bundan ibaret değildir. Akillerin önünü açtığı, AKP'nin güçlendirdiği, medyanın parlattığı bir de Selahattin Demirtaş'ın HDP'si var. Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre kurulmuş siyasi partidir.
HDP, sözüm ona "hukuk dışı, keyfi ve yargısız infazlar" suçlamasıyla, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti yürütme makamlarındaki yetkililer" hakkında, BM'ye inceleme yapması için dilekçe gönderiyor.
BM'ye başvuru da bölücüleri kesmiyor bu defa Demirtaş, Brüksel'e gidiyor ve AB'ye çözüm süreciyle ilgili olarak Türkiye'ye baskı yapması için çağrıda bulunuyor. NATO'ya Türkiye Cumhuriyeti'nin Irak'taki terör örgütü PKK hedeflerine yaptığı saldırılara karşı tutum almasını istiyor!
Yalnızca bu olgular bile bölücü ve yıkıcı cenahın ne yapmak istediğini göstermiyor mu? Ne dersiniz?