Yapar gibi yapmak...
“Yapar gibi yapmak. Ama sonunda hiçbir şey yapmamak”... Dilimizde ne güzel, anlamlı deyimler var; “havanda su dövmek”, “lafı güzaf”, “abesle iştigal”, “eyyamcılık” ve “dostlar alışverişte görsün” gibi!
Kendinizi aldatsanız, bazılarını bazen aldatsanız da, bütün milleti sonuna kadar aldatamazsınız. Recep Bey, bu milleti kandıramayacağını ve bu geminin lafla, palavralarla yürümeyeceğini artık anlamalıdır...
Erdoğan’ın, muhalefet liderleriyle görüşmesinden -özellikle CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile konuşmasından- terörle mücadele hususunda somut bir netice, ortak bir “açılım” çıkacağını düşünmek bile abes. Seviyeler, referanslar, frekanslar ayrı! Bir Başbakan, eğer Kılıçdaroğlu’nu selefi Deniz Baykal’la “tokalaşmadılar” diye fail addediyorsa, CHP Genel Başkanı aynı seviyeye iner, “meful” arar mı?
Kılıçdaroğlu, bir netice çıkmayacağını bildiği halde bu görüşmeyi kabul etmekle, iyi niyetini göstermiştir. Ama kaçınılmaz sonuç çıkınca, bu, hatası ve zaafı olarak kabul edilebilir! Diğer partilerin sırtlarında yumurta küfesi yok. Erdoğan’la görüşseler ne yazar, görüşmeseler ne yazar!
MHP duruşu
Sayın Devlet Bahçeli ile yıldızımız hiç barışmadı. Fakat “yiğide” vurmuş olsam da, şimdi hakkını vermem lazım; Bahçeli bu konuda, terör konusunda ve de Anayasa paketi referandum konusunda, en sağlam ve tutarlı duruşu gösteriyor! Bahçeli; PKK, terör ve Güneydoğu konusunu, ülkemizin maruz kaldığı tehlikeleri, rahmetli Türkeş gibi “kökünden” biliyor ve doğru teşhis ediyor... Bahçeli son konuşmalarıyla kitleleri çok etkiliyor, özellikle kendi mensuplarını motive ediyor! Erdoğan, MHP’lilerin “evet” diyecekleri hayâli içinde. Bu partinim felsefesini ve milliyetçiliği, anlaşılan, hiç anlamamış. “Milliyetçi Hareketi”, kendi Partisi ve tabanı gibi “tramvayda” devşirme -toplama- sanıyor! Yazın bir kenara; Şu sıra, AKP’ye karşı ortak bir cephe lazım ama böyle giderse MHP tek başına iktidar olabilir!
Bahçeli’den ricam
Erdoğan, Bahçeli’ye vurmak için, APO’nun idam edilmemesi ve bu olayda Bahçeli’nin rolünü -ihmalini- dile getiriyor. Geçenlerde yazmıştım; bu bağlamda MHP Genel Başkanına düşen görev, Ecevit Koalisyonunda Başbakan Yardımcısı iken APO hakkındaki idam hükmünün infaz edilmeyip rafa kaldırılmasına neden razı olduğunu açıklamaktır. APO başımıza bela, boynumuzda değirmen taşı gibi asılı kaldıkça, bu artık farz oldu. Ben inanıyorum ki, bu büyük hatanın altında; AB uyum yasaları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları gibi bahanelerden başka sebepler, hesaplar vardı... Ve bunların şifreleri açıklanırsa, bugün terör ve Kürt sorunu konusunda hasıl olan neticeye de ışık tutacaktır! Ve Sayın Bahçeli, sadece politikacı olarak değil, “devlet adamı” olarak çok şey kazanacaktır!
Hemen şimdi
İktidar, “Terörle Mücadele” konusunda da havanda su dövüyor. İktidarın umudu, ABD-AB ve Barzani- “üçlü mekanizması” idi. Bunun için Mesut “abi” Türkiye’de, “Kürdistan Başkanı” olarak karşılandı. Netice; Kuzey Irak’taki Peşmerge Bakanlığı sözcüsü Cabbar Yaver, Türkiye’nin iadesini talep ettiği PKK’nın 248 yöneticisinin “resmi olarak” bölgede olmadığını iddia etti. Dedi ki “Onlar Türkiye’de yaşıyor ve suç kapsamında bulunan faaliyette bulunuyorlar. Türkiye’nin bizden böyle talepte bulunmaya hakkı yok. Sorunun barışçı şekilde çözülmesi gerekir! Bu Türk hükümetinin bir sorunu, çünkü PKK eylemlerini bu ülke sınırları içinde yapıyor”. Yaver, Kürt bölgesinde PKK’ya operasyon yapmak için ABD, Irak ve Türkiye arasında anlaşma yapıldığı haberlerini de yalanladı.
Aldınız mı, “açılımın” bu boyutunun da cevabını. Adamlar TC ile, hükümetiyle adeta alay ediyorlar. Kandil Dağı nerede? Yoksa Türkiye’de de, biz yanlış mı biliyoruz!
Ama haklılar, bu sorun Türkiye’nin, Türk Milletinin ve öncelikle AKP hükümetinin sorunudur. Başkalarına ihale edilemez. Havanda su dövmekle çözülemez!
Bu mücadele, artık “sözün bittiği” yerde bitirilmeli! Başka seçenek yok!