Yangınlar çok şeyi yaktı /Kerim Yılmaz

Yangınlar çok şeyi yaktı /Kerim Yılmaz

Temmuz sonunda başlayıp bir türlü söndürülemeyen yangınlar, ormanlardan başka şeyleri de yaktı. Dürüstlüğü şüpheli bir referandumla geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi 3 yılda yetersiz yönetimiyle çöp olmuştu. Son yangınlarla birlikte yandı, bitti kül oldu. Terörle mücadelede kendilerince yazdıkları destana halel getirir diye komplo teorilerini bile devreye alamadılar. 

Esasen ilkim değişikliği ve küresel ısınma kaynaklı tüm Akdeniz havzasında hatta başka yerlerde de yangınlar yaşandı ve yaşanıyor. Ciddi devletler kurumsal imkan ve yönetim yetenekleriyle büyümeden, zarar vermeden yangınları söndürdüler. 

Bizim çok hızlı karar alıp icraata geçeceğimiz(!) sistemimizin, içini boşalttığı tüm kurumlarımız ise yetersiz kaldı, yetkilileri adeta afalladı, çaresizce bakakaldı. Bakanlar her gün değişen gerçeğe aykırı beyanlarıyla çuvalladı. Bütün laflarını boş verin, acı gerçek şu ki; Sarayın onlarca uçağı var ama yangın söndürme uçağımız yokmuş. Anayasa 169.maddeye göre merkezi hükumetin kurumu ve emrinde olan Orman Bakanlık/Genel Müdürlüğünün sorumluluğunda olan işi belediyelere yıkma çabası boşmuş. Halk pandemide yalnız bırakılmıştı, yangınlarda sahipsiz kaldı. Her alan ve adımda vergi verdiği devleti yönetenlerin acziyetini bizzat yaşadı ve gördü. 

İktidar partisine oy vermiş sade vatandaşlar hatta bir kısım sıkı yandaşlar dahi sorgulamaya başladı. Somali''ye 30 milyon dolar veren Hükumetin THK nun yangın söndürme uçaklarına harcayacak 4 milyonu neden bulamadığını, tüpçüye kamu bankalarından 750 milyon verdiği ama herşeyleri yanarken acziyetle Bakanları bir kenara yazdı. Yanan ormanlar ve içerisindeki canlılar tabi ki büyük kayıp fakat doğal bir felaketin halkın gözünü açması gibi bir sonucu da oldu. 

Siyaseten bir partiye oy verme veya yandaşlık özünde bir sadakat duygusudur. Genel tasnifle; ideolojiye, partiye ve lidere sadakat duygusu oy verme tercihlerini belirler. Bizde ideolojik angajmanla oy kullananlar en geniş kesim, yaklaşık % kırk kadar. Sağcı, solcu, liberal, veya milliyetçi vb. seçmen aynı çizgideki partilere/adaylara oy veriyor. İdeolojik kimlikler kolay değişmediği için oy verme tercihleri de çok kolay olmuyor.Esasen ideolojik sadakat duygusunun içerisinde sayılabilecek parti ve lidere sadakat alt kümeleri nispeten daha esnek davranabiliyor. 

Seçmenin ya da toplumun çoğunluğu oy verme tercihlerini politik sadakat duyguları dışında belirliyor. Bunlar siyaset biliminde pragmatik seçmen olarak tasnif ediliyor. Bunlar  rasyonel seçmen olarak “ekonomik temelli oy tercihi” yapıyor. Bunların parti ve lider sadakati var ama aynen ideolojik sadakat duygusu gibi çok gevşek. Daha çok günlük yaşam arzu ve beklentilerine göre tavır alıyorlar. Doğal olarak ekonomideki olumsuzluklar konusunda en hassas kesim. Sandıkta sonucu tayin eden de bunlar. 

Yönetemeyen iktidarın sonbaharla girilecek son dönemeçte çok daha güven ve taban kaybedeceği aşikar. Halkın duygusal kopuş yaşadığı iktidar partisinin seçimlere kadar oy kaybının süreceği hesabıyla beklemek yerine gerçekte ciddi zaafiyete uğratılan devletimizin kurumlarının hızla ayağa kalkmasını temin edecek hazırlıkların yapılması icabeder. 

Muharebe sığınakta değil yığınakta kazanılır. Halkı daha iyi yöneteceğine inandıracak kadro ve programları ilan/beyan zamanıdır. Tüm anketlere yansıdığı gibi halk yaşadığı gerçeği biliyor, mevcutla gideceği yarınlarda daha kötü olacağını düşünüyor. İyinin ne ve nasıl olacağını duymak istiyor. İdeolojik seçmenden çok rasyonel seçmene yönelmenin ve umut olmanın vaktidir.

İlgili Haberler