Yangın var, yangın var!
Nurhan Damcıoğlu Hanımefendiyi, kantolarını, özlemiştik... Hele, “Yangın var, yangın var ben yanıyorum” , son zamanlarda hep dilimin ucuna gelir!
Geçen ay, İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin İtfaiye Teşkilatının özelleştirilmesi ve ihaleye çıkarılması üzerine ihale, ne sihirdir ne keramet, “Lapis-Makro” ortaklığında kalmış... Lapis’in ortakları arasında Deniz Feneri e.V. soruşturmasında adı geçen Beyaz Holding de bulunuyormuş!
Dilimin ucuna “Yangın var... Yanıyoruz, yağmalanıyoruz” demek geliyor! Bu yangından, burunlarımıza fena kokular geliyor... İstanbul Belediye Başkanlığı bu “kokuları” dağıtmak için bir açıklama yaptı ama kimseyi pek tatmin etmedi!
Bu yılki ilk yazımı (2010’da yazdığım ilk yazı. Dünkü 2009’da yazdığım son yazı idi!) bu konuya ayırdım... Zira ihale konusu ortaya çıkalı beri merak ettiğim bazı şeyler vardı... Ülkenin başka hayati sorunlarına dalmadan önce, ihalenin Lapis-Makro ortaklığında kalması hususundaki istifham işaretleri şimdilik bir tarafa, buradan İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanına ve “bilenlere” , beni ve kamuoyunu aydınlatmaları için sormak istiyorum; İstanbul’a hizmetlerini takdir ettiğim Sayın Kadir Topbaş’ın beni kırmayıp, tenvir edeceğini umuyorum.
Sorular... Sorular...
Maşallah; AKP döneminde devlet-hükümet idaresi, pazarlama şirketine döndü... Başbakan, daha başta “Türkiye’yi pazarlayacağını” söylemişti ve nitekim yıllardır, ülkenin bütün yatırımları, kuruluşları, kazanımları, özelleştiriliyor ve haraç mezat, özelikle yabancılara satılıyor! Son olarak, Tekel’in özelleştirilip, yabancılara satılmasının neticeleri, işsiz kalan ve kazanılmış haklarını kaybeden işçilerim feryatları, Ankara meydanlarında!
Benim İtfaiye ihalesi hususundaki sorularım: Bir kentin en hayati kurumu olan İtfaiye -Yangın Söndürme Teşkilatı- neden, niçin özelleştirilir? Nasıl, hangi koşullara göre ihale edilir? Tasarruf için mi yoksa birilerini nemalandırmak için mi? Küçük bir ihtimalle hizmetin, daha iyi yapılması için mi? Dünyanın uygar ülkelerinde İtfaiye Teşkilatının özelleştirilmesi ve ihaleyle satılmasının başka örneği var mı? İhaleyi kazanan şirket nasıl ve neden kâr edecek? Yangın başına mı? Kurtardıkları mal başına mı? Yoksa kundaklama başına mı? O zaman akla başka şüpheler geliyor; kundakçılar, taşeronlar yaşadı. Ve en mühimi, İtfaiyecilere ve haklarına ne olacak? Bakın onlar da sokaklara döküldüler!
Nihayet, İstanbul Belediyesinin bu “başarılı pazarlaması” diğer kentler için de örnek olur mu? Ve aynı mantık ve zihniyetle, neden cenaze ve mezarlık hizmetleri de özelleştirilip satılmasın? Emniyet Teşkilatı da özelleştirilmesin, bir şirkete ihale edilmesin, satılmasın? Hatta TSK’da özelleştirilse, satılmışların istedikleri gibi satılsa ne güzel olur! Talipler ABD ve AB, kapıda!
Pulur’un kaleminden
Sevgili dostum Hasan Pulur o kıvrak kalemiyle, benden çok daha iyi yazmış. Okumayanlar varsa özetliyorum:
“Allah korusun, ya sizin evde ya da karşı komşuda yangın çıktı, ne yaparsınız? Hemen 110’a telefon edip itfaiyeye haber verirsiniz değil mi? Adresi sormaları olağan da ondan sonraki sorular: ” Ev kaç katlı? İnşaatın cinsi ne? Kâgir mi, ahşap mı, betonarme mi, yığma mı? “...Tepeniz atmaz mı? Bu ne biçim itfaiye?”... “Bu özelleştirilmiş itfaiye?”...Hangi tarifeyi istiyorsunuz? “...” Birinci sınıf tarife, üç arazöz, bir püskürtücü, uzun merdivenli üç araba, bir de su tankeri! “... ...” Yoksa yangın söndürmek için para mı isteyeceksin? “...” Ya bedava mı sandın? “...Duyduklarınıza hâlâ inanmak istemiyorsunuz?”. “Yangın kamu felaketi, itfaiye kamu hizmeti değil mi?”... “Yok kardeşim, geçti o günler, çak kibriti, yak çırayı, tutuştur evi, sonra gelsin itfaiye yangını söndürsün... Artık yangın parayla söndürülüyor, yangınına göre! Vatandaş ” Yetişin, yanıyoruz! “ diye feryat ederken, adam hatırlatır: ” Unutma, KDV hariç, yüzde 18’de KDV var! “ Şimdi bazıları diyecek ki: ” Sen de işi abartıyorsun, böyle şey olur mu? “ Niye olmayacakmış? PKK’nın başı
İmralı’dan memleket idare edecek de, özelleştirilen itfaiye niye böyle yangın söndürmesin!”
Tulumbacılık
Düzenli İtfaiye Teşkilatı, 1874’de askeri bir birim olarak kurulmuş, 1923’de Belediyeye devredilmiş... Bundan önce, İstanbul’da yangınlara, spor takımları gibi “özerkleşmiş” ve rakip “tulumbacı takımları”, yarışarak koşarlardı. Bu “takımlar” amatördü. Tulumbacıların bazıları için spor, bazıları için de yağma olanağı’... Nedense hatırladım!