Türkiye yazarı Fuat Uğur, Doğan Medya'nın Demirören grubuna satılmasını değerlendirdi ve çarpıcı bir iddiada bulundu.
Bazı medya mensuplarının operasyon tehdidiyle tedirgin olduklarını öne süren Uğur, "28 Şubat’ın, 17-25 Aralık’ın ve 27 Nisan Muhtırası’nın başaktörleri başlarına geleceği biliyor sanırım. Her yerde konuştuklarını ve 'Bizi de alacaklar' dediklerini işitiyorum. Bu yüzden de Demirören grubundan ayrılmamayı bir koruyucu kalkan olarak hesaba katıyorlar" ifadesini kullandı.
Fuat Uğur’un Türkiye gazetesinde "28 Şubat’ın medya ayağında geri sayım başladı" başlığıyla yayımlanan (10 Nisan 2018) yazısı şöyle:
“28 Şubat’ın medya ayağı yaptıklarından ve mağdur ettiği binlerce insanın âhından tereyağından kıl çeker gibi kurtulacak mı?”
Son birkaç yılın en çok sorulan sorularından biriydi bu.
Sonunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan açık yara gibi hâlâ kanayan 28 Şubat ve onun medya ayağı ile ilgili açıklama yaptı ve o da sordu yargıya “Ne zaman?” diye.
Dün Cem Küçük alenen yazdı, Ahmet Kekeç ile Yiğit Bulut da ima etti.
Ama ben daha açık belirteyim.
Sadece 28 Şubat’ın medya ayağı değil, 27 Nisan Askerî Muhtırası ile 17-25 Aralık sonrası FETÖ güdümünde çirkefleşen ve ülkemiz aleyhinde beşinci kol faaliyeti yürüten Medya da yargı önünde hesap verecek. Hem de çok yakında. Çünkü hepsi hazır ve imzalar atıldı.
Bu kadarını söyleyelim ve ötesini bekleyip görelim.
Lâkin şunu da belirtmeden geçmeyerek. Aydın Doğan satıp kurtuldu gibi görünüyor ama değil.
28 Şubat’ın, 17-25 Aralık’ın ve 27 Nisan Muhtırası’nın başaktörleri başlarına geleceği biliyor sanırım. Her yerde konuştuklarını ve “Bizi de alacaklar” dediklerini işitiyorum. Bu yüzden de Demirören grubundan ayrılmamayı bir koruyucu kalkan olarak hesaba katıyorlar. Yani Demirören medyasında çalıştıkları sırada gözaltına alınırlarsa grubun zorunlu olarak kendilerine sahip çıkacağını umuyorlar.
Bilmiyorum bu hesap ne kadar tutar. Bekledikleri olur mu yoksa devreye başka bir hesap mı girer, onu da göreceğiz.
Kısaca aldığım bilgiye göre bu hesaplaşma için geri sayım başladı.
Aydın Doğan, medyasını Erdoğan Demirören’e sattıktan ve imzalar atıldıktan sonra helalleşme yemeği yaptı ünlü Zanzibar Restaurant’ta. Yazarları ve yöneticileriyle bir aradaydı.
Vedalar hüzünlüdür biraz. Duygusal gel-gitler, şakalaşmalar, hatıralar derken gece sona erdi. Aydın Bey orada da helâllik istedi herkesten. Kendisi de hakkını helâl etti artık herkesin bildiği üzere.
Yemekte gözler bir ismi aradı. Yoktu. Aslında vardı da yoktu.
Ne demek bu?
Şöyle. Ahmet Hakan Coşkun’dan söz ediyorum. Kendi dediğine göre Aydın Bey'in tavla arkadaşı. Başkalarına göre garsonu. Kimilerinin iddiasına bakılırsa da sıfırdan "degüstatör" yapılmış biri. Bilemem bu konudaki maharetini, seçtiği şaraplardan hiç tatmadım.
Aydın Doğan onu Kanal 7’den kopardı. Ahmet Hakan’ın adını duyurduğu yıllardı. İyi televizyonculuk yapmıştı Allah var. Ama Aydın Bey gözüne kestirmişti Ahmet Hakan’ı. Önce hakkında kaçak küçek işleri nedeniyle pek çok haber yaptırdı, sonra da yamacına aldı. Ve muhafazakâr kesimin beyaz çoraplı şövalyesi bir de baktık ki Aydın Doğan medyasının pinokyosu oluvermiş. Burnu uzadıkça çark etti, işine geldiğinde yan çizdi, patronun bir dediğini ikiletmedi ve sonuçta kârlı çıktı. Banka hesapları şiştikçe şişti ve evlense yedi sülalesine yetecek kadar para kazandı.
Neyse gözümüz yok. Ama arzuladığı en baştan beri buymuş ki muhafazakâr medyada çizdiği profilin tamamen zıttı bir figür olmaktan çekinmedi.
Vefa duygusu Ahmet Hakan’ın yanından belki teğet geçmişti ama çok fazla tanışıklığı yoktu. Aydın Bey ona “Kesintisiz 24 saat yanımda dur ve tavla oynayalım” dese her istediğini yapacak kadar patronuna bağlıydı. Bunun vefa ile ilgisi yoktu. Sonuçta parasını veriyor, karşılığını alıyordu.
Nitekim işte önceki gece Zanzibar’daki veda, vefanın bir semt olduğunu hatırlattı Aydın Doğan’a. Ahmet Hakan gelmesine gelmişti oraya ama Zanzibar’ın izole ve kuytu bir yerinde eski patronuna son cilvesini yapmış, ardından “Çok dişim ağrıyor, dişçimle randevum var” diyerek yemeğe katılmadan ayrılmıştı.
Hayat böyle bir şey. Ahmet Hakan Coşkun, Erdoğan Demirören grubu satın aldıktan sonra artık eski patronuyla birlikte fotoğraf vermek istemiyordu. Doğan grubunun önemli bir ismi “Bir satış bu kadar mı çabuk olur arkadaş. Gemiyi ilk terk eden farelerdir diyoruz ama bu sıvışma konusunda depar attı âdeta” diyerek şaşkınlığını gizleyemiyordu.
Vallahi Ertuğrul Özkök bile çok daha cesur çıkmıştı eski patronuna vefa gösterme konusunda.
Sonuç bizim için sürpriz değildi.
Şimdi o vakit gelelim şu bizim sürpriz konuğa.
“Muhafazakâr Medya”nın ilginç isimlerinden biri olan Karar yazarı Elif Çakır’dan söz ediyorum. Bu bilgi gerçekten doğru mu diye epeyce ısrar ettim, aktaranlar teyit edince yazdım.
Vallahi ben bu Aydın Doğan grubunu en başından beri ilgiyle izledim. Aydın Bey medya patronluğu yaptığı 40 yıl boyunca karşı tarafta gedik açabilecek ya da kaçak yapabilecek isimleri pat diye tespit edip onlara şefkatli kollarını açtı. Ellerinde bu konuda radar var herhâlde. Takdir ediyorum onları.
Neyse Elif Çakır’ı Aydın Bey'in yanında görmenin bir sakıncası yok bana göre ama merak ettiğim şu:
Neden bu kadar geç kaldı?”