Yalan!.. Yalan!.. Yalan!..
Yalan söylüyorlar. Önce bunu yüzlerine vurunuz; yalan söylüyorlar. 30 yıldır çözülemeyen Kürt sorunu, 30 yıldır önlenemeyen terör söylemleri yalandır; önce bunu ortaya koyunuz. Somut konuşunuz, rakamlarla konuşunuz ve yalanlarını yüzlerine vurunuz.
İşte bu kadar! Sayılar her şeyi gösteriyor. 2002 yılında sadece altı şehit. Ve 03 Kasım 2002 seçimleriyle AKP tek başına iktidar oluyor. Şehit sayısı 6’ya düşmüş; üstelik 1998 yılında Öcalan yakalanmış ve o zamandan beri hapiste. Örgütü de Türkiye’yi terk etmiş. 2002 sonunda manzara bu. Yani “güvenlikçi politika ile terör bitirilmiş!” Ve AKP iktidarıyla 2003’ten itibaren tekrar tırmanmaya başlamış ve sayıların gösterdiği gibi şehit sayıları 100’ü geçmiş.
Bu hakikat açık açık ortada dururken... İktidar sözcüleri, televizyon bülbülleri, köşe yazarları durmadan konuşuyorlar: Güvenlik politikalarıyla 30 yıldır terör durdurulamamıştır, akan kan durdurulamamıştır vb. vb...
MHP’nin aziz milletvekilleri, CHP’nin ulusunu seven aziz milletvekilleri! Toplumun karşısına, ulusal televizyonlara çıkabilen bir tek sizler kaldınız. Susmayınız ve her şeyden önce bu yalanı yüzlerine vurunuz. Bir defa değil, her keresinde ilk önce bunu söyleyiniz. Yalan söyleyenlerin yalancılıklarını, utanmazlıklarını yüzlerine tekrar tekrar vurunuz. “Çözüm öneriniz nedir?” diye size soran, “canım, sizin de hiç çözüm öneriniz yok” diyen arsızlara, ey MHP milletvekilleri, göğsünüzü gere gere “hayır, bizim çözüm önerimiz var; o da güvenlik politikalarıyla terörün ezilmesidir. Nitekim, bizim hükümet ortağı olduğumuz dönemde bu politika netice vermiştir” deyiniz. İlk önce ve her şeyden önce bunu söyleyiniz.
Adam, “Arabı, Türkü, Kürdü sanal sınırlar” la ayırdılar diyor; sınırlarımızı sanal kabul ediyor. Adam “son yüzyılın baskı, imha ve asimilasyon politikaları” diyor; Cumhuriyet’i topyekun mahkûm ediyor. Adam “bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi” diyor ve devam ediyor. “Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.” Yalancılar yine iş başında. “Aşama” sözünü ısrarla saklıyorlar. Oysa adam açıkça mücadelelerinin bir “aşama” ya, yani bir üst noktaya geldiğini söylüyor ve meydanda toplananlar elleriyle zafer işaretleri yapıyor. V şeklinde zaferi ifade eden parmaklar gözlerinin içine sokulurken yalancılar, safderunlar “barış geldi, mutluluk geldi, duygulu anlar yaşadık” filan diye gevelenip duruyorlar. Oysa adam “silahlı unsurlarımız” diyor. Silahlı unsurlarını tasfiye ettiğini, ortadan kaldırdığını söylemiyor. Aksine “silahlı unsurlarımız” diyerek onlara sahip çıkıyor ve sadece “sınır ötesine çekilmesi aşamasına” gelindiğini söylüyor. Üstelik aynı konuşmada bu sınırların “sanal sınırlar” olduğunu ifade ediyor. Lanet olsun yalancılara! Lanet olsun yalanlarıyla, tavizleriyle bitmiş olan terörü canlandırıp sonra da hasmın zafer işaretleri önünde barış getiriyoruz diyenlere!