Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Yalan dünyanın yalın gerçeği

Bugün gündemi ve gerçekleri ıskalayarak okuyuculara bir iyilik yapacağım; AKP üzerine değil yalan ve yalancı üstüne yazacağım. Kim ki ‘yalan üstüne yazdı’derse “namerttir” diye de suçlama yapmayacağım! Çünkü bu yazıyı ben yazmadım yalanlar yazdırdı.
Bilmiyorum, hiç, yalan niçin söylenir diye düşündünüz mü? İnanmış olmayanları inandırmak için mi yalan söylenir? Yalan, insanoğlunun başvurduğu bir savunma mekanizması mıdır? Yalan, alışkanlık mıdır? Kişilik ve ahlak özrü olan bireylerin tiryakiliği midir? Yoksa yalan, kendini gerçekte dinletemeyenlerin iltica ettikleri yurtları mıdır?
Yalanı yermek için hangi ahlaki gerekçelere sarılırsanız sarılın, sonuçta insanlık tarihinde yalandan daha fazla satan bir mal olmadığını görürsünüz. Birçok muhterisin, yalanları gerekçe yaparak makamlarını tehdit eden rakiplerini imha ettiği, yine oldukça fazla saf insanın da yalancıların tuzaklarına düşerek para ve statü kaybettikleri devamlı tekrar eden sosyal olgulardandır.
Yalan, aslında gerçekle karşılaşma yürekliliğini göstermeyenlerin sığındıkları mağaradır. Bir bakıma kolaycılıktır. Kişi yalan söylemekle kendisini kandırır. Yalancı kendinden, daha doğrusu gerçeğinden korktuğu için yalan söyler.
Önümüzdeki yıllarda gerçekler o kadar dayanılmaz hale gelecek ki insanlar, faziletli bir şeymiş gibi daha fazla yalana sarılacaklardır. Öyle zamanlar gelecek ki insanların; Allah’ım bizi gerçeklerden koru, diye dua ettiklerine şahit olacağız.
Bütün kainatın muşamba dekor, bütün insanlığın yalana teslim olduğunu söyleyenler, mübalağa ettikleri kadar gerçekleri de ifade etmiş olmaktadırlar. Gerçeğin yorucu, sıkıntı verici ve acı yüzüne karşı yalanın aldatıcı, uyutucu ve huzur verici yönü bütün insanları manyetik etki altına alır. Gerçeğin sorumluluk, düşünce ve tavır takınmayı gerektiren yüzü, yorarken, yalanın daha rahat, daha pasif ve yüzeysel düşünce gerektiren doğası insanlara cazip gelir...
Yalanlar sektörlere, mesleklere ve hacimlere göre çeşit çeşittir. Avcı ve atıcı yalanları, iktisadi yalan, istatistikî yalan, siyasi yalan, küçük yalan, büyük yalan vb.
İnsanlar, yalan söyleme yeteneklerine göre ikiye ayrılabilir. Yatsıya yani geceye varmadan yalanı açığa çıkanlar ile yalanı çağları aşanlar olmak üzere.
Yalancının makam ve statüsüne göre de yalanın kalite ve inandırıcılığı değişir. Ancak ne kadar zeki ve profesyonelce söylenmiş olursa olsun, kuyruklu yalanlar ancak normalin altındaki zekâya hitap ederler.
En büyük yalanı her zaman en küçük kişilikler icat eder. Yalan söylememek için söz orucu tutanlar yüzünden de ülkede edebiyatın, sanatın durumu içler acısıdır.
Yalanla gerçek arasındaki mesafe bir “kıl” kadar da olsa; tefrik melekesini yitirmeyen bir kişi, yalanı gerçekten rahatlıkla ayırabilir. Hayatı boyunca yalanla yaşamış, onunla özdeşleşmiş ve varlığını yalana dayandırmış insana yapılabilecek en büyük kötülük, onu gerçekle yüz yüze getirmektir.
Romantizm, yalanın edebi şeklidir. Yalanın sessiz düşünüş biçimine ise hayal denmektedir. Yalan, bilim adamının ağzında icat, iktidarın dilinde politika, din adamının nezdinde hikmet hüviyetine bürünebilmektedir.
Yalanla yaşayanlar, yalanla beslenmek zorundadırlar. Yalancı gıda olarak iftirayı, etkisinin sürekliliği yönünden bilgisizliği, başarı için de sevgisizliği kullanır. Yalancının en çabuk biten malzemesi mumudur. İnsanların ekmekten çok mum tüketmesi de bundandır. Devamlı yalan söyleyenler alkışlanırken; arada bir yalan söyleyenler suçlanırlar.
Yalan dünyanın yalın gerçekleriyle Türkiye’de yaşamak, herkesin yapabileceği bir iş değildir. Bu anlamda yalan makinesi, yalancı eğlence araçları, sanal keyif vericiler hiç de gereksiz değildir.
Yalanın gerçeği aştığı bir Türkiye’de başka türlü yazmak yanlış olurdu.

Yazarın Diğer Yazıları