Yağmur Tunalı'nın eserleri
Yağmur Tunalı'yı biz şair olarak tanıdık. 1970'lerin ortalarıydı. Basında sağ-sol diye adlandırılan çatışmaların tırmandığı yıllar. Tunalı'nın "kavga günleri" dediği, ülkücülerle komünistlerin çatışmalarının yaşandığı yıllar. O günlerde Yağmur da kavganın içinde. Fakat bu hengâmede o başka işlerle de uğraşmaya çabalıyor. Birkaç arkadaşıyla birlikte ülkücülerin / milliyetçilerin bir sanat / edebiyat platformu olsun istiyor. Edebiyat dergileri çıkarmaya çalışıyor, tiyatro oyunları sahneye koymaya uğraşıyor. Bir de edebiyat toplantılarında sunuculuk yapıyor. Yağmur'u böyle tanıdık. Ufak tefek, ince bir yapı. Bedenen de ince, ruhen de. Şiir yazıyor, güzel Türkçesiyle sunuculuk yapıyor.
Edebiyat dergileri... Ülkü Pınarı, ardından Divan. O kavga günlerinde ne kadar başarılı olabildilerse. Gerçi o dergiler uzun sürmedi ama oralarda yazmaya başlayan birkaç isim, şimdi tanınmış bilim adamları ve yazarlar oldular. Bunlar kimler mi? Merak eden okuyucular, Yağmur Tunalı'nın "Kavga Günleri"ni okuyacaklar. Bilge Kültür Sanat Yayıncılık'tan 2013 yılında çıkmış. Kitapta hem o günlerin amansız mücadelesini, hem de Tunalı'nın kültür hayatımızla ilgili görüşlerini bulacaksınız.
Dergilerde bazen Tunalı'nın şiirleri de çıkıyor. Ama çok defa şiirlerini yayımlamıyor. Bir kısmını hususi toplantılarda dinliyoruz onun ağzından. Töre dergisi için yaptığımız toplantılarda. Şiirleri de bedeni ve ruhu gibi ince. Onun yumuşak sesinde mısralar bazen uçuşuyor. Şimdi o şiirlerin hepsi Melâl Burcu'nda kitaplaştı.
Sonra televizyoncu oldu Yağmur. Arka arkaya gelen senaryolar, programlar... 1990'ların ilk yarısında, 10.000 öğrenci projesiyle, Türk Dünyası gençleriyle tanışmıştık. 18-20 yaşlarında gençler. Vatanlarından, annelerinden babalarından uzakta. Evet, burası da bir vatan toprağı ama... Doğup büyüdüğü yerleri kim özlemez! İşte o çocukların özlemleri, Yağmur Tunalı'nın bir televizyon programıyla giderilmeye çalışıldı. Her hafta Orkut Stüdyosunda buluşuyoruz. Ali Özaydınlı ile İrfan Gürdal'ın ve arkadaşlarının Türk Dünyası müziği eşliğinde Azerbaycanlı, Türkmen, Özbek, Kazak, Kırgız çocuklarıyla sohbet ediyoruz. Anne babaları da memleketlerinden onları seyrediyor. Eminim, şimdi hayata atılmış o çocukların her birinin elinde o programların kasetleri birer hatıra olarak vardır.
Televizyonculuk Yağmur'u biyografiye de yöneltti. Önce Bittiği Yerde Başlar. 2015'te Bilge Kültür Sanat Yayınları'ndan çıkmış. 1900-1911 yıllarında doğmuş, ilk ve orta öğrenimlerini eski harflerle görmüş tam 16 Cumhuriyet aydını. Ben birkaçını yazayım, okurlar diğerlerini kitaptan okusunlar: Orhan Şaik Gökyay, Nadir Nadi, Vehbi Eralp, Saadet Çağatay...
2016'da Panama Yayıncılık'tan Gittiler. Bu defa 26 sanatçı ve kültür adamı. Türk Dünyası'ndan Cengiz Aytmatov da var, Bahtiyar Vahabzade de. Musiki dünyamızdan Münir Nurettin, Ahmet Hatipoğlu. Türk kütüphaneciliğinin önemli ismi Müjgân Cunbur. Türk Dünyası deyince akla ilk gelen isimlerden Turan Yazgan... Bunlardan bir kısmıyla Tunalı'nın yaşadıkları da var. Ve bu eserde Yağmur'un, haydi ilk adını söyleyelim, Abdullah Postallı'nın en özgün, en hüzünlü hikâyesi. Babası Ali Postallı'yı anlattığı satırlar.
Yeni bitirdiğimiz yılın, 2017'nin sonlarında Yağmur Tunalı'nın bir eseri daha elimize düştü: Yine Panama Yayınlarından Devler Geçti Bu Yollardan. Muhtar Tevfikoğlu, Tarık Buğra, Sâmiha Ayverdi, Mahir Canova, Cinuçen Tanrıkorur, Emine Işınsu. Önce sıcak ve samimi bir hayat hikâyesi. Sonra onlarla yapılmış birer mülakat. Yakından tanıdığı, ahbaplık kurduğu, bir kısmıyla uzun süre dostluk ettiği bu sanatçılarımızı Tunalı'nın kaleminden okumak ayrı bir zevk. "Ne kendi kimseye benzer, ne kimse kendisine." Evet, bu cümle kim için söylenmiş olursa olsun, tam tamına Muhtar Tevfikoğlu'nu da ifade ediyor. "Her eserim, alnımda beliren bir çizgidir." Bu da hiç şüphesiz Emine Işınsu'dur. Onun alnındaki çizgiler, bir zamanlar bizim yüreklerimizdeki sancılar olmuştu.
Yağmur Tunalı, edebiyat tarihimize bir şair, bir mülakatçı, bir hatıra ve biyografi yazarı olarak şimdiden girmiştir.